Son günlerde yine bir "Filistin Devleti" trafiği var ve bu çerçevede yorumlar gündeme geliyor.
Sevgili kardeşim, dostum ve Mavi Marmara'daki kıymetli yol arkadaşlarımdan Hakan Albayrak da bu konuyla ilgili güzel temennilerini ve arzularını dile getirmiş. Filistin davasına samimi duygularla yaklaşan bütün herkesin güzel arzularının ve temennilerinin olduğuna inanıyoruz. Ama vakıayı da olduğu gibi görmek zorundayız. Keşke vakıa sevgili Hakan kardeşimin temenni ettiği gibi olsaydı!
Son dönemdeki "Filistin Devleti" trafiğine yön vermeye çalışanlar gerçekten hür, bağımsız ve egemen bir devlet ortaya çıkarabilmenin gayreti içinde midirler yoksa Filistin halkını gerçek özgürlüğüne kavuşturmayı, kutsal Filistin topraklarını bütünüyle siyonist işgalden kurtarmayı amaçlayan kararlı direnişin altını oymak için "tabela devleti" oyunu mu oynuyorlar? İşte burası önemli.
Söze önce şu anda vakıada karşılığı olmayan ve 12 Kasım 1988'de Cezayir'de FKÖ öncülüğünde ilan edilen "Filistin Devleti"nin hakikatine bakalım. O tarihte böyle bir devletin ilan edilmesi üzerine Türkiye'de İslâmî camiada bile bayağı heyecanlanma olmuştu. Ben o zaman Şehzadebaşı'nda verdiğim ve konunun çok merak edilmesinden dolayı büyük katılımın olduğu konferansta bir tarafta reel karşılığı olmayan bir devlet ilan edilirken diğer tarafta siyonist işgalin meşrulaştırılması ve intifadayla birlikte öne çıkan İslâmî direnişin özgürlük mücadelesinin önünün kesilmeye çalışıldığını bütün boyutlarıyla ortaya koymaya çalışmıştım. Çünkü bu devlet ilanıyla birlikte ilk kez FKÖ, siyonistlerin 1967 öncesinde işgal ettiği topraklar üzerindeki hakimiyetini onlarla herhangi bir masa başı ittifaka bile gitmeden tek taraflı olarak resmen tanıyordu. Böylece FKÖ tüzüğünün bel kemiğini oluşturan, Filistin topraklarının bütünlüğü ve tamamı özgürlüğüne kavuşuncaya kadar direnişin sürdürüleceği ilkesi ve bu ilkeyle bağlantılı tüm maddeler geçersiz sayılıyordu. 1990 Madrid sürecinin yani siyonistlerle masaya oturularak, gayri meşru işgali tanıma sürecinin başlatılması da söz konusu hayali devlet ilanında yakılan yeşil ışıkla olmuştur.
Şimdi hayal dünyasındaki tabela devleti bugün, ABD ve İsrail dâhil bütün dünya devletleri tarafından resmen tanınmış olsa ne anlama gelir? Bu sorunun cevabını size Cezayir'deki Esirlere Destek Konferansı'na Ramallah'tan katılan bir kıymetli bacımızın dilinden vermek istiyorum.
Bütün katılımcıları duygulandıran ve herkesin ilgiyle dinlediği konuşmasında, İman Mennafi isimli bir bayan özetle şunları dile getirdi: "Ben bu toplantıya Ramallah'tan katılıyorum. Artık Ramallah'ın adını duymayan kalmamıştır. Orası görünüşte bir başkent. Filistin özerk yönetiminin başkenti ve ben o başkentte oturuyorum. Kudüs'e gitmem yasak. Gazze'ye geçmemiz zaten mümkün değil. Her tarafımız yahudi yerleşim merkezleriyle kuşatılmış durumda. Adım atmak için yahudilerin veya onların güvenliğinden sorumlu olanların iznine ihtiyacımız var. Burada yapılan konuşmalarda sık sık Gazze'nin bir açık hava hapishanesi olduğu dile getirildi. Bu doğru, ama Gazze'nin durumu çok daha iyidir. Orası hiç olmazsa kendi içinde özgürdür. Biz Ramallah'ta bu kadarına da sahip değiliz. Ben siyasi olarak hiçbir tarafa mensup değilim. Siyasi çizgimi sorarsanız Hz. Muhammed (s.a.s.)'in gösterdiği çizgidir. Yüce Allah da şöyle buyuruyor: "Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve: "Şüphesiz ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?"
Ayrıca değişik ortamlarda, Abbas'ın zindanlarının siyonist işgalcilerin zindanlarından daha kötü olduğu dile getirildi. Peki, bu zindanlar niçin inşa edildi? İnsanlar, oralara neden dolduruluyor? Sadece direnişin belini kırmak, işgale karşı özgürlük mücadelesini her taraftan kıskaca almak ve her şeyin masa başında halledileceği iddiasını kabul ettirmek için.
Filistin Anayasası'na göre başkanlık süresi 9 Ocak 2009'da sona eren ve o tarihten bu yana korsan bir şekilde başkanlık koltuğunu işgal eden, hizmetindeki milis güçleriyle sadece Filistin'in özgürlüğü için mücadele edenlerin karşısına dikilen Mahmud Abbas'ın bu günlerdeki "tabela devleti" numaralarının asıl amacı siyonist işgali meşrulaştırmak ve "İsrail" adı verilen işgal devletinin bir yahudi devleti olduğunun kabul ettirilmesi planının hayata geçirilmesini kolaylaştırmaktır.
YENİAKİT