Suudi Arabistan’da Tesettür Tartışması: Çarşaf Gelenek mi İbadet mi?

Kadınların giydikleri tesettür çeşitleri Suudi Arabistan’ın fıkıh ve toplum çevrelerinde onlarca yıldır devam eden tartışmalara konu oluyor.

Abdullah El- Dani / Şarku'l Avsat

Suudi Arabistan Yüksek Alimler Konseyi üyesi Şeyh Abdullah el- Mutlak’ın kadınların siyah çarşaf giymesinin zorunlu olmadığını içeren fetvası, tartışmayı tekrar alevlendirdi.

“Müslüman kadınlar için hangi tesettür tarzı zorunludur hangisi tercih edilebilir?” Sorularına cevaben verilen Fetva Suudi Arabistan kamuoyunda tartışılıyor. Kadının tesettürü yalnızca siyah çarşafla mı sınırlandırmalı?

Şeyh Mutlak’a muhalif olan vaizler ise, söz konusu fetvanın başörtüsünün tümden çıkarılmasına izin vermenin alt yapısını hazırlamak olduğunu ileri sürüyor. Karşı cephede yer alan vaizler bu iddialarının getirisi olarak Mutlak’tan fetvasını geri çekmesini ve özür dilemesini istiyor.

Şeyh Mutlak ise kendisine yönelen bu tip eleştirilere fetvasını yineleyerek cevap verirken ‘başörtüsünün tümden çıkarılmasının haram olduğunu ve buna alt yapı hazırlamasının mümkün olamayacağını’ belirtti.

Şeyh Mutlak’a itiraz edenler ise fetvanın İslami öğretilere aykırı olduğunu düşünüyor.

Merkezi başkent Riyad’da bulunan İmam Muhammed b. Suud İslam Üniversitesi Yüksek Hukuk Fakültesi Enstitüsü üyesi Ömer el-Ömer, Twitter hesabından, Şeyh Mutlak’ın fetvasını,”Kur’an, Sünnet, hanım sahabilerin uygulamaları ve Daimi Fetva Komisyonu’ndan yayınlanan fetva ile çelişen açık bir hata” olarak niteledi.

‘Geleneksel İslam Ağı’ web sitesi Genel Sekreteri Abdulaziz er-Reys, Şeyh Mutlak’ın açıklamasını, “Dr. Abdullah el-Mutlak’ın açık bir şekilde konuşmasını bekledik fakat maalesef aynı sözleri tekrarladı. Emredilenin yalnızca tesettür olduğunu söyledi” ifadelerini kullanarak eleştirdi.

Er-Reys, yaptığı yorumlarda “Emredilenin yalnızca tesettür olduğu düşünüldüğünde bu geniş bir çerçevedir; içine giysiler, elbiseler de girer. Ne iç giysilere ek olarak bir dış örtüden (cilbab) ne de cilbabsız kıyafetle dışarı çıkılmasının hükmünden bahsetmiyor. Üzücü olansa bu fetvayı başörtü karşıtı liberal seslerin yükseldiği bir zamanda verdi” ifadelerini kullandı.

el-Avni: Yasaklayıcı olan eski çarşaf fetvası ‘şer’i olarak geçersiz’

Öte yandan, Mekke Ummu’l Kura Üniversitesi akademisyenlerinden Dr. Hatim el-Avni, Şeyh Mutlak’ın fetvasının ‘doğru’ olduğunu belirtti. Avni, kadınların giyiminde önemli olanın tesettür olduğunu söyleyerek, “Cumhurun (Fakihlerin çoğunluğunun) görüşüne göre Allah’ın emrettiği şeyin eller ve yüz dışında tüm vücudun örtünmesi” olduğunu vurguladı.

Avni, ‘Ukaz’ gazetesine yaptığı açıklamada, tesettürde kullanılacak kıyafetin dikkati çekecek şekilde süslü, şeffaf ve vücut hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerektiğini hatırlattı.

Siyah renk şart değil

Tesettürün renginin illa ki siyah olması şartının ‘doğru olmadığını’ ifade eden el-Avni, farklı modellerde ferace giyilmesini haram kılan eski Çarşaf Fetvası’nın ‘dini açıdan geçersiz’ olduğunu söyledi. Maalesef geçersiz olduğu halde bu fetvanın topluma dayatıldığını belirten el-Avni, bunun aksine fetva veren kişinin dininde veya amelinde eksiklik ile hatta cehaletle suçlandığını söyledi. Yaygın görüşe aykırı düşme pahasına bu ıslah edici görüşü gündemle getirdiği için Şeyh Mutlak’a teşekkürlerini iletti.

Diğer taraftan, Riyad Kral Abdulaziz Üniversitesi İslam Fıkhı Akademisi Uzmanı Dr. Hasan Sefer, “indirilen şeriatla gelenin edep olduğunu belirterek İslami hükümlerde kadının örtünmesinin yani vücudunun çekici yerlerini açmaması gerektiğinin ifade edildiğini, kadının çarşaf veya başörtüsünü fitne olmamak için giydiğini” söyledi.

Sefer, ‘Ukaz’ gazetesine verdiği demeçte, çarşafın renklerinin her toplumun gelenekleri ve adetlerine göre değişken olduğunu belirtti. Giyilen rengin göz alıcı, cezbedici ve dikkat çekici olmaması gerektiğine işarette bulunan Sefer, bu nedenle, anne-babalar, eşler ve kadınlar Kur’an-ı Kerim’in ve Sünnet’in emrettiği bu mesele konusunda ihtiyatlı davranmaya dikkat edilmesi gerektiğini dile getirdi.

Sefer, ‘tesettürün edebine’ vurgu yaparak İslami hükümlerin kadınları cinsel istismardan korumak için geldiğini, kadınların hak ve yükümlülüklerini muhafaza etmesi gerektiğini belirterek, “Bu bağlamda fakihlere göre, erkeklerin bakışlarının üzerinde olmasına engel olmak için kadının örtülü ya da tüm bedenini örtmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

İslam Hukuku Araştırmacısı Rıdvan er-Rıdvan ise, Nebimiz Hz. Muhammed (sav)’in kadınların, camiye, mescide ve diğer mekanlara gitmek üzere evden çıkarken üzerlerine bir dış elbise almalarını, bunun bol ve dikkat çekmeyecek şekilde olması gerektiğini emrettiğini belirtti.

Rıdvan, Ukaz Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, giyilen örtünün dikkat çekici renklerde olmaması gerektiğinin de altını çizdi. Alimlerin, tesettür şartlarından bahsederken bol olması, cezbedici renklerde olmaması gerektiğini söylediklerini ifade etti.

Kadınların tesettürlerinin siyah renkte olmasının şart koşulmasına gelince, Rıdvan bu konu hakkında, “Bu, bazı hanım sahabiler ve selefin uygulaması idi. Bu konuda önemli olan örtünün bol olmasıdır. Belirli bir renk kısıtlaması bulunmuyor. Yurt dışında olan ve siyah giymekte sıkıntı yaşayan kız kardeşlerimiz için önemli olan giysilerinin dikkat çekici olmamasıdır” şeklinde konuştu.

Zeynu’l Abidin: Siyah çarşaf Körfez geleneğidir, dini emir değildir

Ulusal İnsan Hakları Derneği üyesi Süheyla Zeynu’l Abidin, örtünmenin gerekliliği için çarşaf giyilmesinin zorunlu olmadığını, bunun geleneksel olup şer’i/dinî bir hüküm olmadığını ifade etti.

Zeynu’l Abidin, verdiği demeçte hanım sahabilerin hayatından delil getirerek, “Onlar çarşaf giymiyorlardı” dedi. Önemli olanın bol, vücudun çekici yerlerini örten ve bakışları üzerine çekmeyen bir dış örtü olması olduğunu belirtti.

Çarşaf giyme konusunda bahsedilenler dışında özel bir şart olmadığını vurgulayan Zeynu’l Abidin, tesettürün yalnızca siyah renge indirgenmesinin, kadınların hayatını daraltmak ve baskı uygulamaktan başka bir şey olamadığını ifade etti. ‘Dünyada yaşayan tüm kadınları siyah çarşaf giymeye zorlayabilir miyiz? Bu, dinî olarak emredilen bir şey olsaydı dünya genelindeki Müslüman kadınlar tarafından giyilmesi gerekmez miydi?’ sorularını yönelten Zeynu’l Abidin, “Ancak bunu yalnızca Körfez’de (Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar ve BAE’de) biz biliyoruz. Çünkü bu gelenek ve adetlerden biri evrensel dinî bir hüküm değil” dedi.

El-Kelbani: Önemli olan renk değil tesettürdür

Eski Kabe İmamı Adil el-Kelbani de yaptığı açıklamada, kadınların tesettürü konusunda belirli bir rengin olmadığını belirterek, “Önemli olan giysinin bolluğu ve dikkat çekecek nitelikte olmaması” dedi.

İbn Ganim: Annelerimiz tarlalarda ve hayvan otlatırken çarşaf giymiyorlardı

İslam Hukuku Araştırmacısı Saad bin Ganim, Şeyh Mutlak’ın fetvasının şeriata uygun olduğunu, bunun yeni bir görüş olmadığını ifade ederek, bazı ilim talebelerinin Şeyh Abdullah’a hücum etmesinden dolayı üzgün olduğunu söyledi.

İbn Ganim, yaptığı açıklamada, “Şeyh Abdullah el-Mutlak’ın söyledikleri doğru. Kur’ân ve Sünnet’te kadının tesettürü konusunda herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Emredilen her ne olursa olsun örtücü ve edepli olmasıdır.

İbn Ganim’e göre, kadın giysileri ülkelere göre farklılık arz ediyor. Kadınların çarşaf giymedikleri ülkelerin de bulunduğuna dikkat çekerek, “O kadınlar da son derece edepli ve tesettürlü giyinmekteler. Öyle ki onların giydikleri bazen bu ülkedeki çarşaf giyen kadınlardan daha hayırlı oluyor” dedi.

İbni Ganim, Afganistanlı kadınları örnek vererek, “Bu kadınların üzerindeki dış örtüleri çarşaf olarak niteleyemeyiz. Onlar da bunu çarşaf olarak isimlendirmiyorlar. Ne isim verdiğimizin bir önemi yok bu da son derece tesettürlü bir kıyafet” ifadelerini kullandı.

Saad bin Ganim, eski dönemlerde kadınların başlarını örtüp çarşaf giymediklerini vurgulayarak “Biz yani 50 yaşını geçkin olanlar, annelerimiz ve o dönemdeki kadınların, yalnızca başlarını örtüp çarşaf giymeden tarla, bahçe, bostan ya da çarşıya gittiklerine şahit olduk. Çünkü çarşaf yaptıkları işe uygun değildi. Çiftçi olan bir kadın tarlayı sürer ve eker. Yahut hayvancılık yapan bir kadının hayvanları sağması gerekir. Bu kadınların, söz konusu işleri yaparken çarşaf giymeleri mümkün değildir” dedi.

Avukat ve aynı zamanda bir araştırmacı olan Saad bin Ganim, kadınların herhangi bir renge ya da çarşaf gibi belirli bir kıyafet giymeye mecbur kılınamayacaklarının altını çizdi. Kadınların Hz. Nebi (sav) ile sabah namazı kıldıkları hadis-i şerif olan “Örtülerine öyle bir bürünürlerdi ki alacakaranlığın şiddetinden tanınmazlardı” delil getirdi.

“Kullandıkları örtü erkekler ve kadınlar tarafından giyilen bir giysi idi. Aynı şekilde erkekler de başlarını örtüyorlardı. Erkekler söz konusu örtüyü izar olarak bellerine de sarabiliyorlardı. Kadınlar da onunla başlarını örtebilir. Her yanını kapatabilir ve yüzüne peçe olarak takabilirdi” diyen İbn Ganim, “Şeyh Mutlak bundan dolayı kınanamaz. İslam’ın emrettiğini şart koşarak önemli olanın edep ve tesettürün sağlanması olduğunu söyledi. Hangi tür giysi veya renkle bu şartları sağladığı vakit kadın Allah ve Resulü’nün isteğini yerine getirmiş olur. Şayet herhangi bir renk veya çarşafla sınırlandırırsak, yanlış yapmış oluruz” şeklinde konuştu.

Saad bin Ganim, Şeyh Mutlak’a hakarete varan sertlikle yüklenenleri de eleştirdi. Ganim, Şeyh Mutlak’ın Yüksek Alimler Konseyi üyesi olduğunu ve İslam aleminin en iyi alimlerinden biri olduğunu ifade etti.

Başörtüsü yerine ‘Tesettür’ kelimesi

İslam Hukuku Araştırmacısı Abdullah Fed’ak, ‘tesettür’ kelimesini, ‘başörtüsü’ sözcüğü yerine kullanmayı tercih ediyor. Tesettür kelimesinin daha uygun ve başörtüsünün hikmetine göre daha kapsamlı olduğunu ifade eden Fed’ak, kelimeden maksadın korunmak olduğunu belirtiyor. Ayrıca erkeğin de yasaklanmış herhangi bir şeyi yaparak günah işlemekten korunmasının kastedilmekte olduğunu ifade ediyor.

Fed’ak, ‘hicab’ teriminin alimler ve halk arasında yaygın olarak kullanıldığını ve belki de bu kelimenin yayılmasının onu İslami öğretideki tesettür mefhumundan uzaklaştırdığını belirtti. Yaygın olması gerekenin tesettür kültürü olduğunu söyleyen Fed’ak, “Nice kadının başı örtülü fakat tesettüre uygun olmayan bir şekilde giyindiğin görmekteyiz. Örneğin giydiği çarşaf süsüne süs katmakta. Öyle ki bazen giydiği çarşaf iç elbisesinden daha çok dikkat çekiyor. Dışarıdan şartlar sağlanmış görünse de bu hakiki manada tesettürü ifade etmiyor” dedi.

El- Alvit: ‘Tesettür’ görecelidir

Araştırmacı Abdullah el- Alvit, İslam’da kadınlar için belirlenmiş özel bir giysi olmadığını ileri sürerek, kadını namahreme (evlenilmesi dinen caiz olan kişilere) karşı gizleyen her türlü kıyafetin tesettür olduğunu ve bunun da göreceli olduğunu dile getirdi. Bunun, zaman ve kültüre göre değiştiği gibi bir durumdan başka bir hale göre de farklılık gösterebileceğini belirtti.

El-Alvit, “Kültürel olarak yaygın olan giyim tarzının şer’i olarak emredildiğini dayatmak ‘tehlikelidir’. Bu, toplumun alıştığı tarz açısından daha iyi ve tesettüre daha uygunu olduğu düşüncesiyle de ortaya atılmış olsa, yine tehlike arz eder. Çünkü bu şekilde emredildiği ve emredilen hakkında şüphe barındırıyor. Bu meseleye herhangi bir şekilde şer’i bir form kazandırmak hatadır” şeklinde konuştu.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!