Suud’da karma eğitim tartışmaları

MUSTAFA ÖZCAN

Suud’da Abdullah’ların açmış olduğu Kral Abdullah İlim ve Teknoloji Üniversitesi üzerinde tartışmalar durmak bilmiyor, el’an da devam ediyor. Kral Abdullah söz konusu modern üniversitenin açılışını bir gövde gösterisine dönüştürmek istemişti.

Bu bağlamda, açılışa adaşı iki Abdullah da iştirak etti. Yemen Lideri Ali Abdullah Salih ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Onların yanında Beşşar Esad da davetlilerden ve şeref konuklarından birisiydi. Lakin bu resmi açılışa Suudi Arabistan’ın resmi dini kurumlarından veya temsilcilerinden eleştiriler geldi.

Bu eleştirilerden birisini Suudi Arabistan Hey’etü Kibari Ulemasından Saad El Şeşri yaptı. Kibar-ı ulemadan birisi olmasına rağmen El Mecd ekranlarında gayet dinç, zinde ve genç görünen Şeşri, üniversitenin tedviri ve şer’i açıdan denetlenmesi için komisyonların kurulması gerektiğini savundu. Eleştirilerini iki noktaya teksif ediyor. Bunlardan birisi, şekil ve formla alakalı diğeri de muhtevasıyla alakalı. Şekil açısından üniversitede eğitimin kızlarla erkekler arasında karma (muhtelit) olmasının mefsedet olduğunu ve günaha götüreceğini söyledi. Bu yönünün gözden geçirilmesi istedi. Eleştirdiği ikinci boyut, yön ve husus ise muhtevayla alakalı idi ve bu bağlamda, okulda gayr-i şer’i olarak nitelendirdiği nazariyelerin okutulmasına karşı çıktı. Bu nazariye ve teorilerin başta geleni ise Darvinizm veya onun adıyla anılan Evrim ve Tekamül nazariyesidir. Elbette ki yüzeysel olarak bakıldığında Şeşri ve benzerleri haklı. Bununla birlikte, itiraz ettiği konularda söz birliği de yok. Sözgelimi, İslâmi alanlardaki tetebbuatıyla ve araştırmalarıyla tanınan Prof. Ahmet Şevki el Fenceri ihtilat veya karma eğitime toptan karşı çıkılmasının doğru olmadığını savunmaktadır (http://www.elaph.com/Web/NewsPapers/2009/9/488273.htm ).

Şeşri’ye Suudi Arabistan’dan cevap verenlerden birisi el Vatan gazetesinin eski yayın yönetmenlerinden ve liberal çizginin temsilcilerinden Cemal Kaşıkçı oldu ve o da eğitimle ortamı birbirine karıştırmamak gerektiğini savundu. Esasında doğrudan olmasa bile dolaylı bir bağlantı olduğunu reddetmek mümkün değil. Öyleyse ortamın niteliği de eğitim ve ilim için önemlidir. Belki burada çok katı yaklaşmak hikmete uymaz. Aksini savunmak yani ortam ile ilim arasında bağlantıyı reddetmek sekülarist bir bakış açısının ürünü olsa gerektir. Lakin burada muhafazakar Suud ulemasının yaklaşımı da muhakemeye dayalı olmayıp genelde mekanik tarzdadır. Bu da meselenin basitleştirilmesini intaç ediyor. Sözgelimi bu nedenle Şir’atü’l İslâm sahibi Seyyid Alizade gibiler kızların toptan okutulmasını reddedebiliyor.

Elbette Darvinizm noktasında İslâm alimlerinin cumhuru ve ekserisi Saad el Şeşri ile birliktedir. Lakin görüşleri muteber olmasa da Emin el Huli ve Muhammed Esed’in Darvinizme yatkın görüşlerinin bulunduğunu biliyoruz. Hüseyin Cisr Efendi ise meseleyi ihtimalli olarak değerlendirmiş ve Evrim ve Tekamül ispatlansa bile bunun Kur’an-ı Kerim’i cerh edemeyeceğini söylemiştir. Esasında, Kral Abdullah İlim ve Teknoloji Üniversitesinde söz konusu nazariye tanınmak için müfredata alınmış olmalıdır yoksa telkin maksadıyla yapıldığını tasavvur etmek mümkün değildir. Günümüzde Suudi Arabistan’da kadın-erkek münasebetlerinde iki kavram tartışma halindedir. Bunlardan birisi nikap yani kadınların yüzlerini de bir biçimde kapamaları keyfiyetidir. Diğeri de karma eğitim (ihtilat) meselesidir. Bu iki meselede de Suudi Arabistan İslâmi olan diğer anlayışlara kapalıdır. Sözgelimi, eller ve yüz diğer mezheplerde avretten olmadığı halde Suudi Arabistan bunu avret olarak kabul eden sınırlı bir anlayışı benimsemekte ve uygulamaktadır. Nikabı kabul etmeyen kadın veya erkekler ise muayyen ve sınırlı bir anlayışının uygulanmasını reddetmekte ve diğer mezheplerin bu husustaki geniş açılı yaklaşımlarına da yer verilmesini istemektedirler. Kral Abdullah döneminde gerçekleşen genel açılım çerçevesinde diğer mezheplerin görüşlerine de açılım gerçekleştiğinden bu meselede biraz rahatlama veya gevşeme sağlanmıştır. İhtilat meselesi de Kral Abdullah İlim ve Teknoloji Üniversitesi ile birlikte deneme safhasına girmiştir. İşte bu noktada liberal kesimin yazarları olan Şarku’l Avsat’tan Muşar ez Zaydi ile El Vatan’dan Cemal Kaşıkçı devletin yeni çizgisini sonuna kadar benimsiyor ve savunuyorlar. Buna mukabil, yarı resmi devlet televizyonu kabul edilen el Mecd kanalı ise Saad el Şeşri’yi ekrana çıkartarak alenen bu çizgiye ters düşmüş veya cephe almıştır.

Baştan beri Suud uleması ve İhvan ile devlet aygıtı arasında İslâm’ı anlama, yorumlama ve tatbik etme de bazı farklılıklar oluşmuştur. Suud devletinin kuruluş aşamasında İhvan, Kral Abdulaziz’in yerel Şiilere yönelik Modus Vivendi (birbirine ilişmeden, inancını olmasa bile varlığını kabul ederek yaşamak) yaklaşımını ve politikasını tasvip etmemiş ve karşı çıkmıştır. Yine kuruluş yıllarında bazı teknolojik açılımlara karşı çıkmışlardır. Telefon, telgraf bu cümledendir. Bereket artık kimse; İhvan geleneğinin son temsilcileri sayılabilecek olan Saad el Şeşri gibiler bile en azından teknoloji ve teknolojik ürünleri tartışma konusu yapmıyorlar. En azından prensip meselesi olarak.

VAKİT