Sütten Çıkmış Ak Kaşık Kemalistlere Bakın Hele!

MUSTAFA SİEL

15 Temmuzda Kazananlar Ve Kaybedenler

Önceki yazılarımızda 15 Temmuzun gerçek bir halk devrimi olduğunu, bu devrimin ise halkın % 70 – 75’lik kesimini oluşturan sünni muhafazakar halk kesimine ait olduğunu belirtmiştik.

Halkın kendini Kemalist olarak tanımlayan ve çoğunluğu aleviler olan diğer kesimi ve temsilcileri ise, darbe teşebbüsünün başında Erdoğan’dan kurtulacakları konusunda heveslendilerse de, sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi darbı meseline uygun olarak, sürecin nereye evrileceğini gözetlediler.

Şurası açık ki, o gece darbeye karşı durmak için hiçbir Kemalist sokağa çıkmadı. Muhafazakar halk tanklara doğru koşarken, onlar bankamatik ve marketlere koştular, muhafazakar halk kesimi tanklara ve mermilere göğüslerini siper ederken, onlar televizyon ve internet başında, Kurtlar Vadisini seyreder gibi heyecanla gelişmeleri izlediler.

Eğer darbe başarılı olsa idi, darbecilere gönülden biatlarını sunacaklar ve meydanlara inip darbecilerle beraber darbe nöbeti tutacak, zafer kutlamaları yapacaklardı. Lakin muhafazakar halk kesimi ve temsilcilerinin ezici zaferini hissedince, halkın devrimine kerhen ve ağız ucuyla desteklerini ifade ettiler. Zira aksi halde darbecilerle aynı muameleye tabi tutulacaklarını ve tamamen tasfiye edileceklerini biliyorlardı.

“Biz Sizinle Beraber Değil miydik?” Diyen Münafıklar

Tıpkı 4.Nisa Suresi 141. ayette münafıkların tutumu gibi tutum aldılar yani. Gönülleri darbecilerden yana idi ama riske girmediler ve galibin kim olacağının ortaya çıkmasını müteakip, sevmedikleri halde galip tarafa yanaştılar, biz sizinle beraber değil miydik diyerek.

Münafıklıkları bununla da kalmadı, hem darbeye karşı çıkar göründüler, hem de devrimin ilk saatlerinden itibaren devrimi itibarsızlaştırmaya, devrimci halkı İŞİD’çi diye batıya gammazlamaya, devrimin Erdoğan’ın planı ve tiyatro olduğunu iddia etmeye gayret ettiler ise de başarılı olamadılar ve bu şekilde devam ederlerse, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olacaklarını anladıklarından, süreç içerisinde bu tutumlarından da vazgeçtiler.

Bilahare darbenin aslında kendilerine karşı yapıldığını ve asıl suçlunun AKP ile muhafazakar kesim olduğunu iddia etmeye, zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmaya gayret ettiler ve halen bu tutumlarını sürdürüyorlar.

Halk Devrimini Çalmaya Çalışan Karşı Devrimciler

Devrimin ilk gününden itibaren iç dünyalarında çok şiddetli haset, kıskançlık, düşmanlık, kaybetmişlik vs. karmaşık duyguların fırtınasına kapılmış durumdalar ve bu duyguların şiddeti her geçen gün artmakta. Bu duyguları ağızlarından taşan bazı sözleri ile tavırlarından anlaşılıyor ki, içlerinde gizledikleri dehşetli düşmanlığın boyutu bunlardan belli oluyor.

Zira bu devrimin sadece Fetöye ve ABD’ye karşı değil (ki zaten geçmişteki tutum ve davranışlarından anlaşılacağı üzere Fetö ve ABD onlar için ehveni şerdir), aynı zamanda dolaylı olarak destekledikleri ideolojiye ve rejime karşı yapıldığının ve kaybettiklerinin idrakindeler.

Lakin şu aşamada açıktan bir karşı çıkışın kendileri için daha olumsuz sonuçlara yol açacağının farkındalar ve bu nedenle direk karşı çıkmak yerine, bu büyük devrimi küçümsemeye, tahkir ve tazyif etmeye, aslında bu neticenin kendilerinden kaynaklandığını falan iddia etmeye çalışıyorlar.

Bu şekilde devrimin gerçek sahiplerinin rolünü önemsizleştirip, kendileri rol kaparak selden kütük kapmaya, kaybı kazanca dönüştürmeye, devrimin yönünü kendi çıkarları yönüne döndürmeye, en azından mevcut konumlarını korumaya gayret ediyorlar. Sözün özü, devrimi çalmaya çalışıyorlar.

Nitekim bunların Ataları da Kurtuluş Savaşını çalmış, halkın savaşını kendine mal ederek, sadece Allah’a kulluk için dişini tırnağına takarak kurtuluş savaşı verip zafer kazanan halkı, zaferi tamamen kendine mal ederek kendine kulluk ettirmeye çalışmıştı.

Muhafazakar halk kesimi bunların atalarına hiçbir zaman gönüllü kulluk etmezken, alevi kesim siyaseten kulluk ediyor göründü. Batı aşığı mankurtlar ise 100 yıldır gönüllü olarak Atalarına kulluk ettiler ve sopa ile muhafazakar halkı da buna zorladılar.

Yüzsüzlüğün Bu Kadarına da Pes Doğrusu!

Ataları Kurtuluş Savaşını çaldığı gibi, şimdi de bunlar 15 Temmuz Halk Devrimini çalmaya, bu devrimin ataları ve kendileri sayesinde gerçekleştiğini iddia ederek, muhafazakar halk kesimine bu kez de havuç taktiğiyle atalarına kulluk etmeyi benimsetmeye ve bu şekilde vesayetlerini sürdürmeye uğraşıyorlar.

Böyle yaparak, tamamen ele geçiremeseler bile, hiç olmazsa zafere ortak olmaya, kendi ideolojilerini tekrar hakim kılamasalar bile, en azından eldeki mevcut mevzilerini korumaya çalışıyorlar.

Ama artık yemezler, köprünün altından çok sular aktı. Siz de Atanız kadar uyanık ve sinsininiz ama, bu halk sizden çok daha sinsisini alt etti, maymunun gözü açıldı artık.

Gezi’de Sivil Darbe Yapmak İçin Sokaklara Dökülenler Bunlar Değil miydi?

Kendileri balık hafızalılar her halde ki, bizleri de balık hafızalı zannediyorlar. 27 Mayısı, 12 Eylülü, 28 Şubatı ve 27 Nisanı unuttuğumuzu, Gezi de sivil darbe yapıp tekrar Kemalizmi ikame etmeye çalışanların bunlar olduğunu anlamadığımızı sanıyorlar herhalde. Yada Gezinin ardından Fetöye sınırsız destek verip, yargı darbesini ikame etmek için Fetöden daha az mı gayret göstermişlerdi?

Bunları da geçelim, 15 Temmuzda tanklar ilk sokağa çıktığında, başarılı olacakları umuduyla alkışlayıp bravo çeken, bedavadan kazanılacak bir darbe için gözlerinin için gülenler bunlardan bir grup değil miydi? (Muhtemelen bu grup, tüm kesimin ortaya koyamadığı iç sesini yansıtıyordu.) Ama baktılar ki darbe tehlikeye girdi, desteklemeleri halinde Fetö ile birlikte tamamen tasfiye edileceklerini gördüler ve anında keskin bir U dönüşü yapıp, sureti haktan görünmeye başladılar.

Bununla da kalmayıp, darbenin Kemalistler tarafından durdurulduğunu, eğer Kemalistler ordudan tasfiye edilmese idi darbe teşebbüsü olamayacağını, bu nedenle Kemalizme ve kendilerine minnetkar olmamız ve tabi gereğini yaparak Kemalizmi tekrar diriltmemiz, Kemalist kadroyu da tekrar kritik noktalara getirmemiz gerektiğini, sureti haktan görünerek bizlere dikte etmeye başladılar. Sanki 100 yıllık vesayetlerini ve darbeciliklerini unutmuşuz gibi, sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, sanki bunlar sütten çıkmış ak kaşık gibiler vesselam, ama artık yemezler.

Şunu sormalı bunlara, tamam Fetöcü darbeye karşısınız (?!) ama, peki Kemalist bir darbe girişimi olsa idi tutumunuz ne olurdu. Yada, ileri de olabilecek Kemalist bir darbe teşebbüsüne karşı koyacak mısınız, samimiyetle cevaplayabilirler mi acaba?

Yaşadıklarımızın Tümümün Gerçek Müsebbibi Laiklik Ve Kemalizm Değil mi?

100 yıldır sürdürdükleri laiklik ve Kemalizm kılıflı sivil ve askeri vesayet ile  kesintisiz darbe düzeni ile halka zulmetmeleri bunların esas suçlarıdır. Bu vesayet sistemi aynı zamanda Fetöcü yapılanmanın ve darbe girişiminin de dolaylı müsebbibidir. Zira bu vesayet sistemi ile halkımızı İslamdan uzaklaştırmaya çalışarak bir kısmını ateist ve zındık yapmakla kalmayıp, bir kısmının da sahih dini kaynaklarla buluşmasını önlemek suretiyle, Fetö ve benzeri sapkın akımlara kaymalarına zemin hazırladı bu kesim.

Üstelik yıllarca ordudan muhafazakar personeli ihraç ederek ortamı takiyyeci Fetöcülere bırakmakla kalmadılar, 28 Şubatta % 70 -75’lik muhafazakar halkın iradesine savaş açarak, bu kesimin savunma refleksiyle içyüzüne vakıf olmadıkları Fetöyü korumasına sebep oldular.

Türkiye’nin en büyük derdi olan PKK sorunu da laiklik ve Kemalizmin bir yan ürünü olup, halen en büyük tehdit olarak başımızın üzerinde dolaşmaya devam ediyor tüm yakıcılığıyla.

Kelin Melhemi Olsa Başına Sürermiş

Bütün bu gerçeklere rağmen utanmadan hala Kemalizmin tek ilaç olduğunu söylüyorlar. Kelin melhemi olsa başına sürermiş, 100 yıllık ihanet ve sefaletleri  orta da iken, yetiştirdikleri Mustafa Kemalin askerleri dökülüp, kendi komutanlarını dipçiklerken, gözbebekleri orduyu bile bu beğenemedikleri halk kurtarmışken, şimdi de utanmadan zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıyor, tekrar öne geçip bu kez karada gemilerini yüzdürmeye çabalıyorlar.

Üstelik, darbenin esas unsuru Fetöcüler bile olsa, ciddi oranda Kemalist subay desteğini de görmezden geliyor, halının altına saklamaya çalışıyorlar? Eğer başarsalar idi kahraman ilan edecekleri Mustafa Kemalin bu darbeci askerlerini şimdi görmezden geliyor, bozuk para gibi harcıyorlar.

Her Kemalist Potansiyel bir darbeci olup, 15 Temmuzda Fetöcü olmayan pek çok subayın kendileri planlayanlar arasında olmadıkları halde darbecilerin emirlerine nasıl seve seve itaat edip darbeye iştirak ettikleri ortadadır.

Hani Siz Anti Emperyalist Ve Anti ABD’ci İdiniz?

Hakikaten dökülüyorlar. Herkes görüyor durumlarını, kıçları açık olduğu halde önümüze düşüp generallik yapmaya kalkışıyorlar. Güya kendilerini anti emperyalist, anti ABD’ci, bizleri ise Emperyalizmin ve ABD’nin kuklaları olarak niteliyorlar.

Artık körler bile gördü darbenin ABD menşeili ve batı destekli, yani emperyalist bir darbe girişimi olduğunu. Gel gör ki bunlar hala göremiyor! Bununla da kalmayıp, bir yandan zahiren ABD ve emperyalizm düşmanlığı yapar görünürlerken, bir yandan da ABD ve batının Erdoğan’a haddini bildirmesi, Fetönün darbeyle gerçekleştirmediğini batının baskılarla gerçekleştirip, iktidarı tekrar kendilerine vermesini hevesle ve dört gözle bekliyorlar içten içe.

Ne Anti ABD’ci, Ne de Anti Emperyalistler, Bunlar Sadece Anti İslamistler

Bunların Anti Emperyalistlikleri de, Anti ABD’cilikleri de koskocaman bir yalan. Bunların tek antipatileri İslam’a, bunlar sadece ve sadece ve her daim Anti İslamistler, diğer iddiaları sadece göz boyama için, sadece birer kılıf. Üstelik, marabalara kahyanın ağadan daha gaddar davranması gibi, bunlarda İslam’a batılılardan daha şedit düşmanlar.

Bu gün dağdaki çobanın bile gördüğü yalın bir gerçeği, tüm batılıların ve devletlerinin Kemalistleri ve Fetöyü desteklediğini, İslam’a ve muhafazakar halkın İslami iradesini temsil eden Erdoğan’a ise düşman olduğunu görmezden geliyorlar.

Şu soruları akıllarına bile getirmek istemiyorlar. Madem iddia ettikleri gibi Kemalizm emperyalizm karşıtlığı - anti emperyalizm, niye böyle canla başla yaşatmaya uğraşıyor bu batılı emperyalistler, can düşmanları olan Kemalizmi ve Kemalistleri? Batılılar salak mı, yoksa bunlar bizi salak mı sanıyor? Madem İslamcılık batının maşası, batı niçin Mısırdan Türkiye’ye, Tunus’tan Suriye’ye niye İslamcıları alaşağı edip, kendileri gibi seküler – İslam düşmanı grupları iş başına getirmeye uğraşıyor?

Kemalistlerden Bugüne Değin Hayır Geldi mi ki Bundan Sonra Gelsin?

Ergenekon ve Balyoz davalarında ceza alanların önemli bir kısmının masum olduğu aşikar, ama katıksız Kemalist olan önemli bir kısmının da en az Fetö kadar vesayetçi ve darbesever olduğu da aşikar. Bu tiplerin Ergenekon dava sürecine kadar birkaç kez darbeye yeltendiği açık olduğu gibi, bu tiplere tekrar görev verilirse, Fetönün yapmaya çalıştığını Kemalizm adına yapmaya çalışacakları da aşikar.

Bu nedenle, bu davalardan atılanlar iyi soruşturulmalı, gerçekten masum ve darbeci zihniyette olmadığı net olarak anlaşılanlar göreve getirilmeli. Eğer komuta kademelerinde mutlaka doldurulması gereken eksiklikler varsa, daha önce ordudan atılıp halen sivil olan muhafazakar halkın gerçek çocukları ile askerliğini yedek subay olarak yapanlar ve emekli durumda olduğu halde hala görev yapabilecek subay ve astsubaylara geçici olarak görev verilmelidir.

Milli Hakimiyetten Kemalist Hakimiyete

Kemalistlerin en çok istismar ettiği slogan Hakimiyeti Milliye. Uygulama da ise tam aksine, Hakimiyeti Kemalistler. Eğer hakimiyetin milletin olduğu iddialarında samimilerse, buyursunlar 15 Temmuzda ortaya çıkan milli iradeye tabi olsunlar, ama ne gezer.

1920’lerde Kurtuluş Savaşını veren bu halkın iradesi İslam idi ve başlangıçta Kemalist takiyyeciler köprüyü geçinceye kadar bu iradeyi benimsemiş göründüler. Köprüyü geçtikten sonra ise, hile ve desise ile, cebren ve katlen, idam sehpaları ve kitlesel katliamlarla bu halkın iradesini hiçe sayıp, laiklik, batıcılık, ateizme zorladılar bu halkı. Hem halka iradelerini hiçe sayarak batıcı uygulamalara zorlamak suretiyle hükmetme, hem de sembolik boyutta heykeller ve törenlerle M.Kemal’e kulluğa zorladılar bu halkı ve 100 yıldır fetişizm düzeyindeki bu diktatörlüğe milli hakimiyet diyorlar. 

Profesörün oyu ile dağdaki çobanın oyu eşit olur mu diyenler mi, göbeğini kaşıyan adam, makarnacılar diyerek halkı küçümseyenler mi, halkın % 80’i (muhafazakar halk kesimi oluyor her halde) aptal diyenler, aynı zamanda milli hakimiyetten, demokrasiden bahsediyorlar utanmadan?

Kula Kulluğu Özgürlük Diye Pazarlayanlar

Hem kel hem fodullar bu Kemalistler. Hem 100 yıldır kesintisiz halkın iradesine rağmen Kemalist vesayeti sürdürüp, bir de utanmadan hakimiyet kayıtsız şartsız milletin demekle kalmayıp, bizleri de şeyhlere, hocalara kulluk etmekle, milli hakimiyeti, milli iradeyi tanımamakla suçlamazlar mı?

Mustafa Kemal’i tartışmasız ulu önder kabul edip, onun ilkelerine taparcasına bağlanıp bunu söz, tavır ve ritüelleriyle bir din halin egetirenler, meczup Feto’ya taparcasına bağlananlardan daha mı masum?

Yada hem hakimiyet kayıtsız şartsız milletin deyip, hem de Mustafa Kemal’in iradesini ve bilahare Kemalizm ideolojisinin doğmalarını 100 yıldır tüm halka dipçik zoruyla dayatmak nasıl milli iradeye saygı oluyor? 100 yıldır milletin iradesini vesayet altında tutan, bu uğurda gerektiğinde darbe yapan Kemalistler bize milli irade dersi veremezler.

Evet buyurun, samimi iseniz haydi halkın iradesini kabul edelim. Halkımızın muhafazakar kesimi 15 Temmuzda iradesini İslamdan yana koymuş ve bunu hayatını ortaya koyarak ispat etmiştir. O halde bundan sonra isteyen Kemalist ve laik olsun ve ona göre yaşasın, isteyen İslamcı ve şeriatçı olsun ve ona göre yaşasın, var mısınız?

Halkın Kemalistlere Değil, Kemalistlerin Halka Minnet Borcu Var

Birde utanmadan halkın Kemalizme ve kendilerine minnet borcu olduğunu, darbenin kendilerini haklı çıkardığını söylüyorlar. Tam aksine, onların halka minnet borcu var. Zira bu darbe Kemalizmin bir yan ürünü olduğu gibi, eğer muhafazakar halk darbe teşebbüsünü püskürtmese idi, Fetö ve ABD’nin kulu olarak bu günlerini iple arayacaklardı.

Yatsınlar kalksınlar, dağdaki çoban, göbeğini kaşıyan adam, karafatma diye tahkir ve tazyif ettikleri o halka dua etsinler. Bu halk hiç hak etmedikleri halde bu güne değin onları doyurduğu gibi, birde canlarını ve özgürlüklerini kurtardı.

Bu halkın Kemalistlere zerrece minnet borcu yoktur, tam aksine Kemalistlerin bu halka verecekleri 100 yıllık ihanetlerinin hesabı vardır. Bunca hıyanetten sonra hala kuyruklarını dik tutmaya çalışıyorlar.

Bu Kemalist güruhun konumu ile, Güney Afrika’da ırkçı beyaz azınlık diktatörlüğü arasında tek fark, Afrika’da diktatörlerin renklerinin farklı olması iken, Türkiye’de halkla aynı ten rengine sahipler ama, ama, içleri simsiyah bunların.

Bu güruhun yapmaları gereken tek şey, suçlarını itiraf edip pişmanlıklarını izhar etmek olup, bu hem kel hem fodulluk tutumlarını sürdürürlerse, bu halk bir gün olur bunlara da bir devrim çeker.

Bu Halk Artık Özgürce Dinini Yaşamak İstiyor Ve Bu Uğurda Her Şeyini Feda Edebileceğini Gösterdi

Kendilerini Kemalist olarak niteleyen bir kesim, kendi mezhepleri, ideolojileri, hevalarına göre özgürce yaşamak istemekle kalmıyor, herkesin kendileri gibi yaşamasını istiyor, bununla da kalmayıp, dipçik zoruyla yaşatmaya çalışıyor.

Bu azgın güruh, vesayet altına aldıkları muhafazakar halk çoğunluğunun vesayetlerine itirazına bile razı olmuyor, kendilerinin sahip olduğu kadar hakka sahip olmak için irade ortaya koyduğunda, özgürlüğümüz elden gidiyor diye bas bas bağırıyor, orduyu ve batıyı imdata çağırıyorlar (dı!, artık zor çağırırlar).

Ey Kemalist vesayetçiler, bu halk artık özgürlük istiyor ve 15 Temmuz devrimiyle sizin ve batının güvendiği dağlara kar yağdırdı. Haddinizi bilin ve artık sadece kendi özgürlüğünüzün ve haklarınızın peşine düşün. Bu halkın üzerine hala vesayet kurmakta ısrar etmeyin, yoksa bir devrimde size yapar bu halkta bu gününüzü mumla ararsınız?

Kemalistlere İltifatlar da Ne Oluyor?

Can çıkar, huy çıkmaz. Her Kemalist Potansiyel bir darbeci olup, 15 Temmuzda Fetöcü olmayan pek çok subayın, kendileri planlayanlar arasında olmadıkları halde Fetöcü darbecilerin emirlerine nasıl seve seve itaat edip darbeye iştirak ettikleri ortadadır.Bu gün aciz olduklarından alttan alıyorlar ama, yarın fırsatını bulduklarında bundan kaçınmazlar.

Bu halk kendi göbeğini kendi kesmiş olup, her daim darbe yediği ve bundan sonrada zarardan başka bir şey görmeyeceği Kemalistlerin zerrece işbirliğine ve yardımına ihtiyacı yoktur.

AK Parti Kemalizm konusunda ikircikli tutumundan vaz geçmeli, netleşmelidir. Erdoğan’ın iki ayyaş göndermesi yaptığı kişilerden biri için Maarif Bakanı ortak ve tartışılmaz değerimiz diyor. M.Kemal ancak 15 Temmuzda darbeye karşı meydanlara çıkmak yerine, içten içe darbe duasına duran kesimin ortak değeri olup, 15 Temmuzda Meydanlara çıkan halk kesiminin ortak değeri İslam’dır. Nitekim bu değer hem atılan tekbir ve sloganlara yansımış olup, bu sürecin hiçbir aşamasında bazı işgüzar AKP’liler hariç hiç kimse M.Kemal’i işin içine katmamıştır.

Hele Başbakanın Kemalistler darbeci değildir demesi ne anlama geliyor? Doğrusu bu tür tutum, davranış ve sözler devrimin sahibini olan halkı rahatsız ediyor, şehitlerin hatırasını zedeliyor, bizden hatırlatması.