Vatanseverlik çok kazançlı bir iştir bu ülkede.
Birileri çıkıp “vatanımız için yaptık” demeye başladı mı bilin ki bir yerlerde epeyce para kazanılıyordur.
“Vatanseverlere” en çok para kazandıran iki iş ise Kürtleri öldürmek ve dindarları ezmektir.
28 Şubat’ın “vatanseverleri”, dindarları ezerken tarihimizin en büyük banka vurgunlarını yaptılar.
Soymadıkları banka kalmadı.
Nerdeyse her bankanın yönetim kurulunda bir emekli generalin olması bir tesadüf değildi.
Susurluk döneminde ise daha da büyük paraları uyuşturucu ve haraç işlerinden vurdu “vatanseverlerimiz”.
Binlerce Kürdü sokaklarda öldürdüler.
Kürtler sokaklarda, karakollarda, yol kenarlarında öldürülürken katillerin banka hesabı da kabardıkça kabarıyordu.
Devletin tepelerinde bir yere oturmanın, bu memlekette insana her türlü ahlaksızlığı ve ahmaklığı yapma özgürlüğü verdiğine inanan aklıevvel “büyükler”, PKK ile mücadeleyi “uyuşturucu parasıyla” finanse etmenin çok dâhice bir fikir olduğuna inanmışlardı o dönemde.
Bir yandan Güneydoğu’daki Kürtleri vurdurtuyorlardı, bir yandan da “Yahu biz devletten habersiz bir iş yapmıyoruz” diye bas bas bağıran Kürt kaçakçıları “devletin katillerine” öldürtüp, onların işlerine el koyuyorlardı.
Daha sonra o dönemi Neşe Düzel’e anlatan MHP yöneticilerinden Şevket Yahnici, “Uyuşturucu kamyonları polislerin ve askerlerin eskortluğunda geçiyordu ülkeden” demişti.
Bu “vatanseverlik” furyasına Özel Harekâtçı polisler, JİTEM’ciler, MİT’çiler ve tabii mafya da karışmıştı.
Para çok büyüktü.
Kendi aralarında çetelere ayrıldılar.
Birbirlerini de öldürmeye başladılar.
Devleti kirletip çökerttiler.
Savaş bitmesin diye uğraştılar.
Şimdi yavaş yavaş o dönem aydınlanıyor.
Önce Özel Harekâtçı polislerden Ayhan Çarkın konuştu.
Arkasından İbrahim Şahin bu konuda ifade verdi.
Bütün bu ifadelerde hep aynı isme rastlanıyordu.
Mehmet Ağar.
İstanbul Emniyet Müdür, Emniyet Genel Müdürü ve İçişleri Bakanlığı yapan Ağar, her ifadede kendisinden bahsedilen isimdi.
Ama İbrahim Şahin önceki gün verdiği ifadede ilk kez daha değişik bir şey söyledi:
“Ağar’a, kardeşlerine ve kardeşlerinin ilişkide olduğu işadamına bakın.”
“İşadamı” lafı bildiğim kadarıyla bu ifadelerde ilk kez dile getiriliyor.
O işadamının kimliği, Ağar’la nasıl bağlantıları olduğu, ne tür parasal ilişkileri bulunduğu da yakında ortaya çıkacaktır.
Susurluk ve faili meçhul cinayetler soruşturması kaçınılmaz olarak “parasal” işlere de girecek.
Ömer Lütfü Topal’ın, Tarik Ümit’in neden öldürüldüklerini de öğreneceğiz.
Yıllardır dilden dile dolaşan fısıltıların resmî gerçekler halinde belgelere yansıdığını göreceğiz.
Parasal boyutlarını araştırmadan Susurluk’u bütünüyle anlamak mümkün değil zaten.
O “vatanseverlik” paravanının arkasında çok büyük bir rant yatıyordu çünkü.
Faili meçhul cinayetlerin failleri teker teker ortaya çıkıyor ama o faillerin haraçlardan, uyuşturucudan, arazilerden, banka kredilerinden topladığı paraların nerelerde biriktiği hâlâ resmen açıklanmadı.
Belli ki onlar da açıklanacak.
Vatanseverliğin nasıl bir büyük soygun olduğunu anlayacağız.
O zamanki devletin himayesinde semiren Susurluk ve Ergenekon öylesine büyük bir paraya hükmediyordu ki bu kanlı ve kanunsuz paranın kirletmediği, çürütmediği sektör kalmadı.
Her yana yayıldılar.
Vatanseverlik adına çok adam öldürdüler, vatanseverlikten çok para kazandılar.
Katillerin kimlikleri birer birer beliriyor.
Onların kasalarını da bulacaklar; bulacaklar demem lafın gelişi, aslında kim olduklarını baştan beri biliyorlar, şimdi onların etrafındaki ağı daraltıyorlar.
Ağı bir gün çektiklerinde, içinden cinayetler, katiller ve servetler çıkacak.
O gün geldiğinde korkunç gerçeklerle karşılaşacağız.
ahmetaltan111@gmail.com
TARAF