Ceren Kenar'ın Suruç izlenimleri:
İddialara göre, BDP'liler 'Sizi IŞİD'e verecekler veya fişleyecekler' diyerek gelenlerin devletin kamplarına gitmemeleri telkininde bulunuyor. Bunlara inananlar camilerde, depolarda barınıyor.
Mahmut, Kobanili ama Suruç'ta açacak gözlerini ilk defa. Son üç haftadır Kobani'den (Ayn el-Arap), çatışmalar sebebiyle Türkiye'ye kaçan 180 bin sivilden biri de o. Annesinin kucağında, hızlı bir organizasyon ile kurulan mülteci kamplarından birinde çevresinde olan biten kriz ortamından habersiz, yeni geldiği dünyaya alışmaya çalışıyor.
“Biz burada can kurtardık, bunun siyasi bir yanı yok. Ya ölüyorsun, ya yaşıyorsun” diye söze başlıyor Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)'ın basın sözcüsü Doğan Eşkinat. Çok kısa zamanda, epey yüksek sayıda Kobanilinin Türkiye'ye kaçtığını hatırlatan Eşkinat, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve AFAD Başkanı Fuat Oktay'ın sahada yardım faaliyetlerinin organizasyonunda bizzat bulunduklarını belirtiyor. “Türkiye Cumhuriyetinin bu tür krizlerde operasyon ve hizmet kapasitesi son yıllarda kayda değer şekilde arttı, buna ek olarak siyasi iradenin bu konudaki hassasiyeti devreye girince, bu tür krizlerin altından başarıyla kalkmak mümkün oluyor” diyor Eşkinat.
HAYVANLARA BİLE YEM
AFAD'ın hızla eyleme koyduğu icraatlar arasında hızla mülteci kampı kurmaktan, Kobani'den gelen 40 bin çocuğa polyo, çocuk felci ve kızamık aşısı da yaptırmaya uzanan uzun bir liste var. Kobani'den gelen sivillerin büyük kısmı, Suruç'ta ve çevre kasabalardaki akrabalarının yanına yerleştirilmiş. Akrabası olmayan veya barınma talep edenler ise yeni kurulan kamplara sevk edilmiş. AFAD, kamplarda kalanların ihtiyaçlarını zaten karşılıyor. Ailelerin yanında kalanlara da günde üç öğün sıcak yemek ile diğer ayni yardımlar ulaştırılıyor. Yani 180 bin kişiye gıda ve hijyen malzemesi dağıtılıyor ve her gün 50 bin kişiye 3 öğün yemek sunuluyor. Tüm bunlara ek olarak telef olmamaları için sınırdaki hayvanlara yem ve su veriliyor.
Mülteci kampında kalanların büyük kısmı sunulan şartlardan memnun. “Türkiye'ye teşekkür ederiz” diye söze başlayanlar çok. Fakat şikayet eden, eksiklerini sıralayanlar da var. Bunları dinlerken yanımıza, kampın muhtarlarından Nusreddin Karageçi geliyor, talepleri not alıyor. Kamp muhtarlığı epey üretken özgürlükçü bir müessese. Kamp ufak bölgelere ayrılıyor ve her bölge kendi muhtarını seçiyor. Bu muhtarlar kamp ahalisi ile yönetim arasındaki iletişim ve işbirliğini sağlıyor.
BDP YİNE DEVREDE
Urfa'nın bir başka ilçesi olan Haliliye'nin belediye başkan yardımcısı Osman Uludağ ile AK Parti Suruç ilçe Başkanı Mehmet Yavuz ile görüşüyorum. En başından beri sahada sabah akşam demeden çalışıyorlar. Yardım faaliyetlerini aksatan bazı nahoş olaylardan bahsediyorlar. BDP yetkililerinin Kobani'den gelenlere sınırda AFAD kamplarına gitmemeleri yönünde telkinde bulunduklarını ve “Türkiye Devleti sizi IŞİD'e verecek, sizi fişleyecek” diye korkuttuklarını iddia ediyorlar. Bu nedenle barınma ihtiyacı olan birçok Kobanilinin kamplara gitmediğini, camilerde, taziye evlerinde ve depolarda kalmayı tercih ettiklerini söylüyorlar. Bununla beraber bazı yardım görevlilerinin işlerinin zorlaştırıldığından ve ambulans taşlanması gibi hadiselerin yaşandığından bahsediyorlar.
“Türkiye Kobani konusunda bir şey yapmıyor” söylemi, sahada görülen gerçekle taban tabana zıt. Burada mevzu bahis olan sadece iki-üç hafta içinde Türkiye'ye sığınan 180 bin Kobanili'ye sunulan yardım değil. Türkiye, Kobani'ye son krizin başlamasından önce de yardım gönderiyordu. Bu yardımın maddi karşılığının 23 milyon TL olduğunu açıklıyor Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü. Temmuz ayında Kobani'ye giden meslektaşım, gazeteci Yusuf Sayman “Günde en az bir yardım tırı geliyordu. Tıbbi tıbbı malzeme ve ilaçlar Türkiye'den temin ediliyor, Kobanili hastalar tedavi için Suruç'a gönderiliyordu” diye anlatıyor yardım trafiğini.
AMBULANSLAR VIZIR VIZIR
Kobani'den gelen 540'ı aşkın yaralı Suruç Devlet Hastanesinde tedavi edildi. Bu hizmet devam ediyor. Ambulanslar vızır vızır, Kobani'den Suruç'a hasta taşıyor. Sınır hattında beklerken 30 dakika içinde 4 ambulansın geçtiğini saydım. Hastanede yaşanan yoğunluk sebebiyle, Türkiye'nin farklı yerlerinden doktorlar ve sağlık personelleri destek için gelmiş. Yaralıların sınırda kasıtlı olarak bekletildiği iddiasını soruyorum görevli doktorlardan birine. Bunun doğru olmadığını söylüyor ve şöyle diyor: “Gerekenler en üst düzeyde yapılıyor. Yaralıları teslim aldığımız yer bir çatışma bölgesi. Bu alana havan topları, kurşunlar düşüyor. Önceliğimiz sağlık personelimizin güvenliği. Bazen güvenli şartların oluşmasını bekliyoruz.”
Kobani'de kalan sivil sayısı doğal olarak oraya dair endişelerin merkezinde duruyor. Birleşmiş Milletler heyeti Kobani'de 500 ila 700 arasında sivilin kaldığını belirtiyor. Gelen sığınmacılara kaç kişi kaldığı sorulduğunda cevap aynı oluyor: “Çok az.”
BOĞAZİÇİLİ SÖZCÜ
Sınırda yeni nesil görevliler
Doğan Eşkinat, AFAD'ın sözcüsü. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduktan sonra, Columbia Üniversitesinde Ortadoğu çalışmaları üzerine yüksek lisans yapmış. AFAD'dan önce, SETA'da araştırmacı olarak görev yapmış. Eşkinat, hem bölgeye dair akademik bilgisi olan, hem de sahada aktif çalışan genç kuşak devlet yetkililerinden. “AFAD, devlet kurumları ve sivil toplum örgütlerinden oluşan geniş bir işbirliği ağını koordine ederek ihtiyaç sahiplerine en iyi hizmetin en verimli şekilde ulaştırılmasını sağlıyor”, diyor. Çalışma alanında Türkiye'nin her köşesi ve Gazze'den Somali'ye uzanan geniş bir coğrafya olduğunu belirtiyor.
Mülteci kampında kalanların büyük kısmı sunulan şartlardan memnun. “Türkiye'ye teşekkür ederiz” diye söze başlayanlar çok.
TEK DERTLERİ EVLERİNE DÖNEBİLMEK
Sığınmacılar, Türkiye'nin Kobani'ye yardım etmesini istiyorlar. “Nasıl yardım” diye soruyoruz. Verilen cevaplar muhtelif. Çoğunun PYD'nin talepleri veya Türkiye'nin sunduğu şartlar konusunda bir bilgisi ve fikri yok. Tek istekleri evlerine dönebilmek.
TÜRKİYE