Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 6 mahallede geçtiğimiz yılın Aralık ayının 11’inde açılan hendek ve barikatların kaldırılması ve operasyonlar nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağı Pazar günü sabah saatlerinde biraz daha daraltıldı. Bazı mahallelerdeki sokakların temizlenen bölümleri yasak kapsamı dışına çıkarıldı. Surlulardan bazıları kullanılamayacak durumda olsa da evlerine kavuşurlarken bazıları da ancak uzaktan ve yüksek bir binanın damından bakmakla yetindi.
Parmakların ucundaki umut
Yasak kapsamı dışına çıkarılan yerlerden birisi de Bıyıklı Mehmet Paşa Sokağı. Burası Diyarbakırlıların ‘Yoğurt Pazarı’ diye tanımladıkları yer. Peynir, yağ, zeytin, yoğurt ticareti yapanların yoğunlukta olduğu sokak çok hareketli. Yoğurt Pazarı’na girenler esnaflara uğramadan sokağın sonunda sağa dönerek dar sokakta aceleyle yürüyorlar. Burası çatışmaların sürdüğü Savaş ve Dabanoğlu Mahalleleri’ne en yakın bölge ve sokağa aceleyle girenlerin ulaşmaya çalıştıkları yer kapısı kırılmış, kendisi de kullanılamayacak olan yüksek bir bina. Katlardaki bütün kapılar açık ve içerisinden merdivenlere taşan kırık dökük eşyaların üzerinden atlıyor dama ulaşmaya çalışanlar. Ağır bir koku kimilerine parmaklarıyla burunlarını kıstırmalarına yol açıyor. Acele adımların bir nedeni de bu ağır kokudan olabildiğince uzaklaşmak. Ancak koku her yerde. Aylarca kapalı kalan dükkân ve evlerde çürüyen gıda maddelerinin her tarafa sinen izinin dağılması kolay olmayacak.
‘Bak evim parmağımın ucunda’
Dama ulaşanların ilk yaptıkları şey evlerinin bulunduğu tarafa koşup en uçta ve kimi zaman ayak parmaklarının ucunda yükselerek uzaklardaki belirsiz bir yapıyı seçmeye çalışmak. Elleriyle siperledikleri gözlerini kısıp yarı bilinçsiz kenardaki delik deşik tuğladan korkuluklara yaslananları önce gelenler uyararak uzaklaştırıyor. Tuğlaların direnmekten vazgeçip yaslananla birlikte aşağıya düşmesi an meselesi. Kimi evini seçemiyor, bazıları da aşağıda kurşun ve top mermileriyle delik deşik uzanan mahallelerden evini belirleyip parmaklarıyla beraberinde getirdiklerine veya meraklı kalabalığa gösteriyor. Mehmet Polat onlardan biri. ‘Bak görüyor musun evim şimdi tam parmağımın ucunda, bana yaklaş, gözünü koluma hizala’ diye tarif ediyor. Ardından, ‘hah işte tam orası, yıkıldı’ diyerek hikayesini anlatıyor.
“Ben inşaat işçisiyim. Çatışmalar ve sokağa çıkma yasağı başladığında evimden çıkmadım. Hem gidecek yerim yoktu hem de ‘nasılsa yakında biter, sahipsiz bırakırsam talan edilir’ dedim kendi kendime. Yedi çocuğum var, elimizdekilerle biraz gıda alıp kaldık. Ama çok fazlalaştı çatışmalar. Önce silah sesleriydi sonra tank, top sesi duyduk. Yine çıkmadım, ben fakir adamım ve sahip olduğum tek şey evimiz. Ama az biraz paramızla aldığımız gıdamız tükendi. Yevmiye, günübirlik yeter bize öyle birikimimiz yok. Baktık açlıktan öleceğiz mecbur kapıyı pencereyi kilitleyip çıktık. Elimizi kaldırarak polis noktasına gittik. Onlar da bizi çıkardılar.”
‘Hayat daha da zorlaştı’
Mehmet Polat ve çocukları evlerinden çıktıktan sonra bir süre kayınpederinde kalmış. Evdekilere verdikleri rahatsızlıktan kendileri de rahatsız olunca Bağlar Mahallesi’nde bir gecekonduya yerleşmişler.
“O saatten sonra hayat bizim için daha da zorlaştı. Böyle çıplak bir ev tuttuk 400 liraya ve iki döşek iki battaniye ile girdik. Devlet iki kira yardımı yaptı bir seferinde 500 lira bir seferinde de bin lira verdiler. İnşaat işleri de düştü, iş bulamadım doğru düzgün. Bir oğlumu İŞKUR’a çağırıp işe aldılar. O işe girince kira yardımımız kesildi.”
Ev ve barış
Mehmet Polat talebini, ‘evimi ve eşyalarımı istiyorum’ diye özetliyor. Sonra aklına gelen ve unuttuğuna hayıflandığını belli eden bir tonlamayla sürdürüyor konuşmasını.
“Abe (ağabey) vallahi barış istiyoruz, bu çatışmalar bitsin, insanlar ölmesin. Eğer insanlar ölecekse ve çatışmalar devam edecekse benim evimin eşyamın bir kıymeti olmaz ki.”
‘Evime girdim ağladım’
Uzaktaki evini seçmeye çalışanlardan birisi de Naif Aslan. Bir hafta önce zarar tespit komisyonu ile aylardan sonra evine girebilenlerden biri o. Ama gördükleri gözlerini yaşartmış. Damın üzerinde uzattığı kolunun parmaklarıyla hizaladığı yöndeki evini, ‘bombanın değdiği bina var ya, onun hemen yanındaki yanmış evin tam arkasına düşüyor’ diye tarif ediyor.
“Evim Savaş Mahallesi Yumurtacılar Sokak’ta. Orası hala yasak ama geçen hafta Cuma günü gidip gördüm. Zarar Tespit Komisyonu ile birlikte gidip baktık. Oturdum, ağladım. Geriye hiçbir şey kalmamış. Duvarlar delik deşik ve eşyalarımın hepsi yanmış. Yasak başladığında kaçarken hiçbir eşyamızı çıkaramamıştık, artık istesek de çıkaramayız, çünkü eşyam kalmamış.”
Naif aslan daha fazla konuşamıyor. Yüzünü seçmeye çalıştığı evinden tarafa çevirip susmayı tercih ediyor.
‘Yüksek bina, düşük umut’
Remziye Çerdenli, oğluyla birlikte tırmanmış en yüksek binanın damına. Hasırlı Mahallesi’ndeki evini seçmeye çalışsa da uzun süre başaramıyor bunu, çünkü iş makinelerinin yıktığı ve genişlettiği sokakları tanımakta bile güçlük çekiyor. Nirengi noktası olarak seçtiği kilise kulesi ve cami minaresinden hizalayarak bir yerlere varmaya çalışsa da başaramıyor.
“Evimi göremedim. Altı aydır ne halde bilmiyorum. Yedi çocuğum ve eşimle çıkıp gittiğimiz günden beri bir daha gelemedik. Sokaklar değişmiş, evler yıkılmış. Şimdi bakıyorum nerede olduğumuzu bile anlayamıyorum. Mahalle komple yok. Ancak yasak kalkarsa gidip bulabiliriz eğer yerinde duruyorsa. Perişan olduk aylardır. Artık bu işlerin bitmesini istiyoruz. Böyle yaşayamayız.”
Yasak kapsamı dışına çıkarılan sokaklarda biriken çöpler belediye işçileri tarafından temizleniyor. Etraf kötü koku ve sinekten geçilmiyor. Bazı aileler çoktan umutlarını kestikleri ve anahtarını bile kaybettikleri evlerinin kapılarının açılması için çilingir beklerken bazı aileler de kurtarabildikleri eşyalarından yaptıkları denklerin başında oturuyorlar.
‘Aylardan sonra kepenk açtım’
Bıyıklı Mehmet Paşa yada nam-ı diğer Yoğur Pazarı esnafından Hacı Halil Demircan altı ayın ardından ilk kez kurşun delikleri ile dolu kepengini kaldırmış. Gördükleriyse onun için sürpriz olmamış. Harabeye dönmüş dükkânının önüne koyduğu kürsüde oturuyor ve ne yapacağını düşünüyor.
“Altı yedi aydır bak ilk kez açıyorum. İki buzdolabım delik deşik olmuş, yağ, zeytin, peynir ve kavurmalarım çürümüş. Geldiler zarar tespitten gördüler hepsini kaldırıp çöpe attım. Tavanım delik deşik olmuş ve kepengim kırılmış. Yirmi milyardan fazla zararım var. Ama ben bunun peşinde değilim, yorulduk vallahi yorulduk, bıktık artık. Tek talebim huzur olsun ve insanlar işine gücüne baksın, çok mu istediğim?”
Sur ilçesinde Savaş ve Dabanoğlu Mahalleleri’nde toplam 14 bölge yasak kapsamı dışına çıkarıldı. Bu bölgelerde ev ve işyerleri bulunanlar sokakların ana trafiğini oluşturuyor. Kimi evine, işyerine aylar sonra kavuşurken kimi de ancak uzaktan ve parmaklarının ucunda göstermekle kalıyor.
Kaynak: Abdulkadir Konuksever / Al Jazeera