Esed Rejimine Olası Batı Müdahalesi ve Gerekçeleri
21 Ağustos Çarşamba gecesi Şam’ın banliyölerindeki sivil halka Esed güçlerince yapılan kimyasal başlıklı füze saldırıları neticesi çoğu çocuk ve kadın olan 1600 civarında sivilin katledilmesi sonrasında başı ABD çekmek üzere Fransa ve İngiltere gibi batılı ülkelerin dahil olacağı bir koalisyonun Esed rejimine karşı sınırlı bir dış askeri müdahalede bulunması ciddi bir ihtimal olarak ortaya çıkmış bulunuyor. Operasyonun zamanı hakkında günden haftaya kadar zaman aralıkları telaffuz edilmekte olup, bu yazı yayınlandığında operasyonun başlamış olması dahi söz konusu olabilir.
Batılı koalisyonun bu müdahalesinin gerekçesi olarak, sarsılan imajının düzeltilmesi, İsrail’in güvenliğine dair ön tedbir alınması, Suriye’nin geleceğini biçimlendirme de en önemli söz sahibi olmak istenmesi gibi gayri insani, adaletsiz ve çıkarcı nedenler sayılabilir.
Lakin, olası bir müdahalenin temel gerekçesinin Suriye mazlum halkın maslahatı olması bir yana, bu gerekçenin olası müdahalenin ikinci dereceden bir nedeni bile olması düşünülemez. Zira batının tarihi ve hali hazırdaki uygulamaları, böyle bir iyi niyete zerre kadar ihtimal vermememizi gerektirecek sayısız misalle doludur.
Olası Müdahalenin Sınırları Ve Hedefleri
Olası bir müdahalenin sınırlarının ne olacağı ve neyi hedeflediği hususları halen netleşmiş değildir. Yapılan açıklama ve yorumlar, sadece Esed’e gözdağı vermeye yönelik sınırlı bir operasyon olacağına dairdir.
Olası müdahalenin gerekçesi batı ve İsrail’in çıkarları olduğuna göre, sınır ve hedefleri de bu çıkarları sağlayacak seviyede olacaktır tabiatıyla. Yani müdahale sadece sınırlı bir gözdağı operasyonu da olsa, ya da rejimi devirmeyi hedefleyen uzun vadeli ve ağır bir müdahale de, asıl hedef batının ve İsrail’in çıkarları olacaktır.
Dolayısıyla olası müdahalenin yapılıp yapılmayacağı, yapılırsa sınır ve hedeflerinin neler olacağı, Suriye halkının çıkarları değil, batı ve İsrail’in çıkarları dikkate alınarak kararlaştırılacaktır. Tabi bu kararları vermek çok kolay değildir. Ne türlü karar verilirse verilsin, batı ve İsrail’in çıkarları açısından avantaj ve dezavantajları söz konusu olabilecektir.
Ayrıca, verilen kararların beklentiler doğrultusunda mutlaka planlayanların çıkarlarına hizmet edeceği de kesin değildir. Çünkü müdahale edenler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar mutlak kadir birer ilah olmadıkları gibi, saldırdıkları güçler ile müdahaleye farklı gerekçelerle destek veren görece zayıf güç odaklarının da bu olayların seyrine az yada çok etkileri söz konusudur.
Müdahaleyle planlanan amaçlara erişmede ki tüm bu insani güç odaklarının etkileri dışında, bizzat Yüce Allah’ın hiç kimsenin vakıf olamadığı ve etkileyemediği planları söz konusu olup, asıl, mutlak ve son söz makamı da sadece O’dur.
Olası Askeri Müdahale, Batının Suriye’nin Geleceğini Kendi Çıkarları Doğrultusunda Belirleme Planlarının Bir Parçasıdır
Batının adeta taparcasına yücelttiği demokrasi ve insan hakları parametrelerince, tüm halkların kendi kaderlerini belirleme ve insanlık ailesinin eşit ve onurlu parçaları olma hakları esastır. Lakin batının bu parametreleri sadece kendi halkları için arzuladığı, diğer halklar içinse, kendi halklarının çıkarları için birer araç olarak kullandığı, bu güne kadar defalarca test edilmiş bir gerçektir. Bu gerçek, Mısır’daki seçilmiş yönetime karşı yapılan askeri darbeye batının bir blok halinde açık desteği ile bir kez daha tescillenmiştir.
Bilindiği gibi Suriye’li muhalifler savaşın ilk günlerinden itibaren Esed güçlerine karşı dış askeri müdahale değil, siyasi destek ile yeterli silaha sahip olmalarına imkan verilmesini ve sivil halkın katledilmesinin önlenmesini talep etmektedirler. Bu güne kadar bu istekleri yerine getirmeyen batının olası bir askeri müdahalesi başlangıçta görece kazanımlar sağlasa bile, ileride Suriye’nin siyasi geleceğinin belirlenmesine dair ciddi riskler taşıması da söz konusudur.
Ayrıca zayıf da olsa, bu müdahale esnasında başta El Nusra güçleri olmak üzere batılılarca terörist olarak nitelenen İslamcı güçlerinde saldırının hedeflerinden olma ihtimali de mevcuttur.
Bu gerçekleri göz önüne aldığımızda, Suriyeli muhaliflerin olası bir askeri müdahaleye karşı ne arzusu ne de zerrece minnet duymamız söz konusu olmayacağı açıktır. Çünkü minnet ancak karşılıksız ve iyi niyetle yapılan yardımlar için söz konusu olabilir. Karşılık bekleyerek yapılan yardımlar bir nevi ticaret olarak minneti hak etmediği gibi, yaptığı bu yardımla, yardım ettiği kişinin kuyusunu kazmayı hedefleyen yardımlar değil minneti, dikkatli ve tedbirli olmayı gerektirir.
Buna rağmen, muhaliflerin arzu ve talep etmedikleri dış askeri müdahale ile Esed’in bir nebze de olsa zayıflatılması ve sivil halkın katledilmesine kısmen de olsa imkan sağlaması nedeniyle, dikkat ve tedbirlerini muhafaza etmek kaydıyla, itiraz etmeleri de söz konusu olmayacaktır.
Nitekim muhtelif muhalif sözcülerince yapılan açıklamalar, muhalefetin olası müdahaleye bakış açısının yukarıda özetlediğimiz şekilde olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayıdan Post, Batı Ve İsrail’den Dost Olmaz
Gerek Suriye’li muhalifler ve gerekse tüm Müslümanlar, batı ve İsrail’in bizim hayrımız için iyi niyetle en ufak bir şey yapmayacaklarının bilincinde olarak, onların saldırılarına karşı olduğu gibi, iyi niyet örtüsü altındaki yardımlarına karşı da teyakkuzda, dikkatli ve tedbirli olmalıdırlar.
Sözün burasında, Suriye’li silahlı muhalifler bir yana sivil ve savunmasız halkı Esed güçlerine kırdıran ve bizzat kendi adamlarıyla kıranlar; yarınlarda batı ve İsrail’in bu şekilde acımasız bir saldırısına maruz kalıp kırılırken Suriye’li ve dünya Müslümanlarından hangi yüzle medet umacak, yardım bekleyecekler? Evet Kur’ani bir hakikattır ki, Yüce Allah günleri denemek için insanlar arasında döndürmektedir.
Burada bir gönderme de Suriye’de olanları bir komplo olarak görüp, direkt yada dolaylı olarak Esed ile destekçisi İran ve Lübnan Hizbullahının yanında saf tutanlara. Suriye’ye Rusya’nın maddi, İran ve Hizbullahın askeri müdahalelerini görmeyip, bu güne kadar katledilen siviller için kıllarınızı kıpırdatmadınız. Tuttuğunuz saf ve bu çirkin tutumunuz nedeniyle sizlerin Suriye’ye dış askeri müdahale hakkında konuşmaya zerrece hakkınız yoktur.