Hürriyet gazetesi Washington muhabiri Tolga Tanış'ın “Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere verdiği silah desteği kanıtlandı” haberi gündeme bomba gibi düştü. Tanış, “Hükümet her fırsatta 'Suriye’ye silah sağlamıyoruz' diyor" ve ekliyordu: “Ancak Türkiye’den Suriye’ye hazirandan beri giden 47 ton silahın belgesi var.” Kanıt olarak ise Tanış TÜİK verilerinden bir tabloda Ocak-Ekim döneminde Suriye’ye yapılan "silah mühimmat (cephane) ihracatının 1 milyon 578 bin dolar olduğu" verisini sunuyordu.
Birçok gazeteci bu habere tabir-i caizse atladı. İngilizceye çevirip, twitter üzerinden büyük skandal olarak lanse etti.
Suriye meselesinin başlangıcından beri bu konuda çalışıyorum. Suriyeli muhaliflerden, Türkiye Dışişlerine, yabancı gazetecilerden, Suriyeli rejim yanlısı kişilere kadar bu süreçte birçok kişi ile görüştüm. Bugüne kadar Türkiye medyasında bir delil olmamasına rağmen, büyük bir kesinlikle söylenen, "Türkiye Devleti Suriyeli muhaliflere silah veriyor" iddiasını kanıtlayacak bir şeye rastlamadım.
Peki bu rakamlar nasıl yorumlanmalı?
Bu konuda Yurt gazetesi yazarı Mustafa Sönmez'in, 17 Aralık tarihli, “Biraz işsizlik, biraz dolmuş gazeteciliği...” başlıklı yazısından uzunca bir alıntı yapacağım. Sönmez ile muhtemelen Suriye meselesine dair görüşlerimiz hiç uyuşmaz, lakin kendisi gazeteciliği ideolojiye kurban etmeyen ve bu anlamda Türkiye'de soyu tükenmekte olan isimlerden. Bu yüzden görüşlerine katılmasanız da ne dediğini merak ettiğiniz kategorideki gazetecilerden. Ve bu sebepten ötürü gazetecilik etiğine dair yaptığı uyarı yerinde:
“Tamam da, böyle bir veriden yola çıkarak, Suriye’ye (hem de muhalif güçlere) çarpıcı bir silah ihracatı yapıldığı söylenebilir miydi?
Önce TÜİK veri tabanından size resmin bütününü göstereyim. Bir kere; Suriye’ye yapılmış görünen bu ihracat, aynı başlıktaki ihracatın 365’te 1’i. Yani Türkiye, bu başlık altında (av silahı cephanesi, malzemesi) ABD’ye 117 milyon dolarlık, BAE’ye 53 milyon dolarlık olmak üzere 110 ülkeye; evet 110 ülkeye ihracat yapmıştı. İçinde silah ve Suriye var diye, gazeteci bir tablonun üstüne böyle atlar mı? Sormaz mı; AKP, Esad muhaliflerine silahı TÜİK kayıtlarına geçirerek, gümrüklere kayıtlı, hem de BM’nin gözü önünde mi yapıyor?
Bu heyecanlı yazıyı Hürriyet hiç mi süzmez? Sözcü, mal bulmuş mağribi gibi, hem de kaynak belirtmeden böyle kullanırsa inandırıcılığı kalır mı? Peki Yurt? Hiç süzmeden, Sözcü’ye öykünerek; bir de Hürriyet’e çakarak, ne yaman gazetecilik yaptığını mı gösterdi dünya âleme? Yapmayın arkadaşlar; muhalif gazetecilik yapacağız diye kalitenin, sağduyunun canına okumayın. Dolmuşa binip, dolduruşa gelmeyin. Biraz kalite kaygısı, biraz sorumluluk lütfen. İnandırıcılık istiyorsanız tabii…”
Sönmez'in bu satırları çok yerinde bir hatırlatma.
Lakin, yetmez. Eklenmesi gereken bir unsur daha var.
Bu konu ile ilgili bakanlıklar, yani verileri hazırlayan Ekonomi ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, bu konuda kamuoyunu tatmin eden açıklamaları yapmalı ve işin aslını ortaya koymalıdır. Evet gazeteciler etik prensiplere bağlı olmalı, bir veriyi nasıl okuyacaklarını bilmelidirler. Ancak kamu kurumları da özellikle bu tür hassas ve tartışmalı konularda, kamuoyunu aydınlatmak konusunda daha duyarlı olmalıdır.
TÜRKİYE