“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”

Zilal Ghouzi, Almanya'daki Suriyelilerin geri dönüşü hakkında yapılan tartışmaları değerlendirirken Türkiye'deki mülteciler için de geçerli olan bir hususu hatırlatıyor: Savaş mağduru kimselerin geri dönüşünü tartışmaktaki acımasızlık...

Zilal Ghouzi & Elif Kılıç / Perspektif.eu

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”

Halep doğumlu Zilal Ghouzi, 7 yaşından beri Almanya’da yaşıyor. 2017 yılından bu yana kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak çalışan Dr. Ghouzi, 2022’den beri Dinslaken’de kendi muayenehanesine sahip. Evli ve dört kız çocuğu annesi Ghouzi, özellikle de Almanca bilgisi sınırlı olan yeni göçmen kadınlara tıbbi danışmanlık ve hizmet veriyor.

Esed rejimi devrildi. Bunun ardından Suriye için olumlu bir sürecin başlamasını umut ediyoruz. Zilal Hanım, rejimin düşüşü size neler düşündürdü ve hissettirdi?

Memleketim ve benim için çok değerli bir gelişme. Almanya’da büyümeme ve yaz tatillerinde toplamda iki yıldan fazla Suriye’de kalmamış olmama rağmen, Suriye’ye derin bir bağlılık hissediyorum. Suriye kültür ve tarihle dolu bir ülke olsa da aynı zamanda çok fazla acı, sefalet ve adaletsizlikle karşı karşıya kaldı. Babam, 12 yıl önce devrim başladığında kaçırıldı. Hâlâ hayatta olup olmadığını bilmiyoruz. Bu adaletsizlik bizi derinden yaralıyor.

Rejimin devrilmesi, göğsünüzdeki bir kayadan kurtulmak gibi: Tarif edilemez bir his. Sevinç ve rahatlamanın yanı sıra derin bir üzüntü de hissediyoruz. Kurbanların hikâyeleri rejimin ne kadar zalim olduğunu gösteriyor. Ancak şimdi intikam zamanı değil, uzlaşma zamanı. Özgürlük henüz genç, korunması ve büyütülmesi gereken bir çiçek gibi. Önümüze bakıyor ve özgürlükteki olumlu yanları görmeye çalışıyoruz.

Gelişmeleri yoğun bir şekilde takip ediyorum, akrabalarımdan olumlu haberler duyuyorum ve Suriye’nin dünya çapında unutulmadığını hissetmekten büyük gurur duyuyorum. Suriye’ye duyulan empati beni mutlu ediyor, ancak durum hâlâ kritik olduğu için Suriye’ye gitme imkânım yok.

Almanya’da kamuoyu tartışmaları ülkedeki Suriyeli mültecilerin Suriye’ye dönüşüne odaklandı. Bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriyeli mültecilerin çoğunluğu için dönüş ne kadar gerçekçi? Ve bu soruyla karşı karşıya kaldığınızda siz nasıl hissediyorsunuz?

Almanya’daki Suriyelilerin rejimin düşüşünün hemen ardından Suriye’ye dönmeleri ile ilgili tartışmayı ilk olarak Alman siyasilerinden ve medyadan duydum. Suriye’deki durum tamamen belirsiz. Kimse oraya yerleşmeyi veya çalışmayı ciddi şekilde düşünmüyor. Hepimiz geri dönmek istiyoruz, en azından Suriye’yi ziyaret etmek ya da tatilimizi orada geçirmek için. Ama orada bir yaşam kurmak şu anda gerçekçi değil.

Bu tartışmayı empati yoksunu ve tamamen yersiz buluyorum. Suriye’nin özgürleşmesinden sadece 48 saat sonra Almanya’daki Suriyelilerin dönüşünden bahsedilmesi son derece profesyonellikten uzak. Özellikle böyle bir coşku, sevinç ve özgürlük döneminde bu tür taleplerin gündeme getirilmesi anlaşılır değil. Gelişmeler olumlu seyrederse, Suriyeliler zaten kendi istekleriyle döneceklerdir. Ancak şu anda Almanya’da çoğu zaman sadece bir boşluğu doldurmak için istismar ediliyormuşuz gibi hissediyoruz. Bizimle birlikte sevinmek yerine bizi dışlıyorlar.

Eskiden Almanya’yı daha güzel, dürüst ve şeffaf bir ülke olarak algılıyordum. Ancak ülke geliştikçe temel değerlerini kaybediyor gibi görünüyor ve bunu günlük hayatımda da hissediyorum.

Aynı zamanda Almanya’nın sağlık sisteminde önemli bir yer edinmiş ve vazgeçilmez hâle gelmiş Suriyeli doktorlar hakkında da bir tartışma var. Bu durumu bir takdir göstergesi olarak mı algılıyorsunuz? Yoksa, bu tartışmanın arkasında yatan başka nedenler mi görüyorsunuz?

Artık Almanya’daki her hastanede bir Suriyeli doktora rastlamak mümkün. Sağlık sistemi, bakım ve yaşlı yardımında Suriyeliler bir boşluğu dolduruyorlar. Bu boşlukların doldurulması, başka ülkelerden gelen doktorların da diplomalarına denklik almasıyla mümkün oluyor. Sanki Almanya’da kimin kalacağı ya da kimin gideceği meslek gruplarına göre seçiliyor. Tıp alanında Suriyeliler vazgeçilmezken, örneğin, mimarlar ya da mühendisler için aynı şey söylenmiyor. Almanya bu konuda oldukça bencil davranıyor; tek odak noktası, sistemin çökmesini engellemek.

Suriyelilerin sağlık sistemindeki önemini dile getirmek, bir takdir ifadesi olarak görülebilir. Ancak Suriye’nin özgürlüğüne kavuşması nedeniyle geri dönüş talepleriyle birleştirildiğinde, bu oldukça ikiyüzlü. Buradaki mesele, Suriyelilerin değer görmesi değil; sistemin devamlılığını sağlamak için onların varlığından yararlanılıyor. Bu benim gözümde bir takdir ifadesi değil, sadece çıkarlara dayalı dayalı bir tutum.

“Neden Değer Görmediğim Bir Ülkeye Bilgi Birikimimi Sunayım ki?

Gelecekte Suriye’de çalışmayı bir seçenek olarak görüyor musunuz? Orada doktor olarak çalışabilmeniz için hangi koşulların sağlanması gerekir?

Hayatımın bir kısmını Suriye’de geçirip orada doktorluk yapmayı, diğer kısmını da burada geçirmeyi hayal edebiliyorum. İnsanlara yardım etme arzuma dayanarak, vatanıma yardım etmenin ahlaki bir görev olduğunu düşünüyorum: Özellikle de Suriye’de buradaki gibi bir sağlık sistemi olmadığı için. Ailemde birçok tıp doktoru var: Kardiyolog olan kardeşim, diş hekimi olan kız kardeşim, damar cerrahı olan eşim ve anestezist olan görümcem… Hepimizin birlikte Suriye’de küçük bir klinik kurmayı hayal ettiği oluyor. Ancak bu şimdilik sadece bir hayal ve gerçekleşmesi belirsiz.

Almanya’daki ortam böyle devam ederse, işimi Suriye’de sürdürmek bana oldukça gerçekçi görünüyor. Neden değer görmediğim bir ülkeye bilgi birikimimi sunayım ki? Onu memleketime sunarım daha iyi! Doktorluk, küresel olarak tanınan ve her zaman ihtiyaç duyulan bir meslek. Burada olanları daha fazla katlanılabilir bulmuyorum.

“Hem Almanya Hem de Suriye İçin Sorumlu Hissediyorum”

Kendinizi hastalarınıza ve Alman sağlık sistemine karşı ne kadar sorumlu hissediyorsunuz? Sözlerinizden bu sorumluluk duygusunun devam ettiğini ve hem Almanya’da çalışmaya hem de Suriye’ye yardım etmeye devam etmeyi düşündüğünüzü anlıyorum…

Evet, beni doğru anladınız. Almanya’dan bu kadar kolay kopmam mümkün değil. Bu ülke bana çok şey kattı ve burada büyüdüğüm için minnettarım. Hastalarıma da büyük bir bağlılık hissediyorum. Hastalarımın da yaklaşık üçte ikisi Alman. Bir Alman doktordan muayenehane devraldım ve birçok hastası benimle devam etti. Aldığım olumlu geri dönüşler, burada yaptığım işin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Özellikle de birçok doktor muayenehanesi, yerine geçecek biri bulunamadığı için kapanırken…

Burada belirli bir sorumluluk hissediyorum, ancak bu, memleketime karşı hissettiğim kadar güçlü değil. Almanya’da bu tür boşlukları doldurmak her zaman mümkün olsa da Suriye’de durum genellikle böyle değil. Bu yüzden her iki vatanıma da hakkını verebilecek bir denge kurmaya çalışıyorum.

Çevrenizde “geri dönme” ve benzeri konular ne kadar yoğun tartışılıyor? 

Bir yandan, Almanya’da başarılı bir şekilde yerleşmiş birçok Suriyeli var. Başından beri entegrasyon için çaba gösterdiler, Almanca öğrenmek için çok çalıştılar ve restoranlardan süpermarketlere, kuaför salonlarına kadar birçok iş yeri açtılar. Kendilerine sunulan fırsatları değerlendirdiler: Eğitim sistemi, çalışma hayatı ve toplumsal katılım gibi alanlarda var oldular. Özellikle Suriyeli kadınlar olmak üzere birçok kişinin devletten bağımsız bir şekilde topluma aktif olarak katılmak istemesini dikkate değer buluyorum. Kimse uzun süre devlete bağımlı kalmak ya da sosyal yardım almak istemez.

Benim için kişisel olarak çevreme, çocuklarıma ve yaşadığım topluma örnek olmak önemli. Bir kadın olarak farklı roller üstlenebileceğimi göstermek istiyorum: Anne, eş, ev hanımı ve aynı zamanda mesleki olarak yetkin ve aktif bir kadın olmak beni gururlandırıyor ve toplumda daha güçlü bir ses kazandırıyor. Ancak sürekli sadece alan, geri vermeyen ve katkıda bulunmayan biri, toplumsal bir değer taşımaz.

Aynı zamanda çalışabilecek durumda olduğu hâlde bilinçli olarak devletten yardım alan insanların adil davrandığını düşünmüyorum. Bunu ne İslami ne de toplumsal açıdan doğru görüyorum. Bana göre bir toplum bir duvar gibidir: Her insan, bu duvarın sağlamlığını sağlayan bir taş gibidir. Ancak taşlar gevşek olursa duvar zayıflar. Hepimiz, bilgimiz ve vicdanımızla bu toplumu güçlü kılmak için sorumluluk taşıyoruz.

Sizce, bazı insanların Almanya’da artık hoş karşılanmamasının arkasında yatan nedenler neler olabilir? Ve bu bağlamda Suriye’ye geri dönüş tartışmalarını ne kadar meşru buluyorsunuz?

Bu tartışma çok katmanlı ve büyük ölçüde bakış açısına bağlı. Kendimi örneğin, 18 yaşından beri ağır bir şekilde çalışan ve neredeyse 60 yaşındaki Alman bir hemşirenin yerine koyacak olursam, hizmet verdiği kuruma gelen bazı Suriyeli mültecilerin talepleri anlaşılması zor ve çoğu zaman kabul edilemez görünebilir. Çevreye daha fazla duyarlılık ve sahip olunanların daha fazla takdir edilmesi gerekiyor.

Bir göçmen olarak, ev sahibi toplumun kültürüne uygun şekilde davranmalıyız çünkü bu, maalesef belirgin şekilde değişmiş olan misafirperverlik kültürünü tehlikeye atmamak için önemli ve gerekli. Beklentiler ile davranışlar arasındaki bu uyumsuzluk, toplumda bir uçurum yaratır ve belirli nüfus gruplarına karşı artan bir reddedilmeye yol açar.

Sizce, sınır dışı politikalarını meşrulaştırmak için olumsuz örnekler özellikle mi vurgulanıyor? Bu durumun çarpıtılmış bir tablo oluşturduğunu düşünüyor musunuz?

Evet, bu izlenimi ediniyorum. Belirli açıklamaları desteklemek için özellikle olumsuz örnekler seçiliyor ve bu örnekler ön plana çıkarılıyor. Bu durum, belki de mültecilerin yalnızca yüzde 1’ini oluşturuyor olsa bile, tüm dikkat onların üzerinde yoğunlaşıyor. Oysa sosyal yardımlara hiç ihtiyaç duymadan sürekli çalışan ve başarılı olan göçmen grupları tamamen görmezden geliniyor.

Medyanın bu bağlamda çok önemli bir rolü var. Dikkati uygunsuz davranışlar sergileyen azınlıklara yönlendirerek toplumdaki gerginliğin artmasına katkıda bulunuyor. Ancak aynı türden insanlar Alman toplumunda da var. Her yerde kendini kötü şekilde ifade eden insanlar bulunabilir. Her sürünün içinde bir kara koyun olduğu gibi her toplumda yüz karası görülebilecek kişiler vardır, ancak bunlar aslında azınlıkta kalır.

Bence göçmenler olarak, bu kara koyunlardan biri olmama sorumluluğunu taşıyoruz. İyi niyetimizi göstermek ve kendimizi geliştirmek önemli. Evet, bu çaba ve emek gerektiriyor olsa da sonunda buna değer bir hedefe ulaşabilirsiniz.

“Almanya’da Politikacılar Daha Dikkatli Konuşmalı”

Alman kamuoyuna Suriyeli toplulukla ilgili bu tartışmada hangi mesajı vermek isterdiniz? Sizce bu tartışmalara dâhil edilmesi gereken başka hangi bakış açıları veya unsurlar var?

Daha fazla açık diyalog olmasını, insanların birbirleriyle konuşmasını ve birbirlerine gerçek bir ilgi göstermesini dilerdim. Buraya gelen herkes kendi hikâyesini, yalnızca konuşarak, merak ederek ve dinleyerek öğrenilebilecek bir tecrübe çantasını beraberinde getiriyor. Benim de kendimden bir şeyler anlatabileceğim karşılaşmalar bana özellikle değerli geliyor.

Ayrıca, insanların medyaya körü körüne inanmamasını isterdim. Medya çoğu zaman gerçeği değil, belirsizlikleri yayarak toplumu bölüyor ve olumlu örnekleri nadiren gösteriyor. İnsanların birlikte daha fazla şey deneyimlemesi güzel olurdu. Bu şekilde daha fazla duyarlılık, açıklık ve birbirine anlayış gösterilen gerçek bir toplumsal birliktelik ortaya çıkabilir.

Suriye kökenli olan bir doktor olarak durumunuzu iyileştirmek için Alman siyasetine yönelik talepleriniz var mı?

Politikacıların sözlerini daha dikkatli seçmelerini isterdim. Söyledikleri şeylerin büyük bir etkisi var ve hem olumlu hem de olumsuz yönde güçlü yankılar yaratabiliyor. Bu nedenle, bir açıklama yapmadan önce, sözlerin dikkatlice değerlendirilmesi çok önemli.

Ayrıca Alman medyasının değişmesi gerektiğini düşünüyorum. İslam’a ve Müslümanlara yönelik korku ve panik yayılması artık sona ermeli. Sürekli Müslümanlar hakkında konuşmak yerine, onlara daha fazla alan verilerek kendi perspektiflerini ifade etmeleri sağlanmalı. Daha fazla bilinçlendirme ve diyalog, önyargıların azaltılmasına ve daha iyi bir anlayışın oluşmasına yardımcı olabilir.

Babanızın durumunun siz ve aileniz üzerindeki etkilerini sorabilir miyim? Bu konuda özellikle vurgulamak veya paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?

Açıkça cevap vereyim; babamızı belki de bulabileceğimize ve hâlâ hayatta olduğuna dair umudumuz yeniden yeşerdi. Ama dürüst olmak gerekirse, bazen onun hayatta olmamasını dilediğim oluyor. Yani bu durumda en azından rejim tarafından tutuklanmış olurdu. Onun böyle bir acıya katlanmış olabileceği düşüncesi dayanılması çok zor bir şey. Hiçbir şekilde nefret veya intikam arzusu hissetmiyorum. Failerin cezalarını ahirette çekeceklerine inanıyorum.

Babam da bir doktordu. Halep’te bir muayenehanesi vardı ve devrimin başında rejime karşı ayaklanan birçok kişiyi tedavi etti. Rejime karşı açık bir şekilde konuştu. Ne yazık ki böyle bir trajediyi yaşayan sadece biz değiliz. Her Suriyeli ailenin üzücü bir hikâyesi var. Başkalarının kaderini duyduğumda şöyle düşünüyorum: Elhamdülillah, sonsuz bir adalet var ve herkes hak ettiğini alacak. Buna inanıyor olmak, bana iç huzuru veriyor.

Röportaj Haberleri

Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"
Rıdvan Kaya Suriye devrimi ve yankılarını değerlendirdi