Cumhurbaşkanı Erdoğan, Varşova'daki NATO Zirvesi dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Suriyelilerle ilgili bir vatandaşlık açıklaması yapmıştınız. Çok konuşuldu, bu konuyla alakalı bir şey söylemek ister misiniz?" şeklindeki soruya yanıt veren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bugün bir Türk, Alman vatandaşı oluyor da, Amerikan vatandaşı oluyor da, benzer durumlar bizim ülkemizde yaşayanlar için neden mümkün olmasın? Kaldı ki bizler, burada bu insanlarla yıllardır arkadaşlık, kardeşlik, akrabalık hukuku içerisinde yaşamışız.
Şu anda vatanlarından hicret ederek, ensar olarak bizi görmüş bize sığınmışlar. Biz bu mültecileri yıllarca kamplarda barınmaya, boş buldukları apartmanların bodrum katlarına mı mahkûm edeceğiz? Bakıyorsunuz bir bodrumda 10-15 kişi tıkış tıkış kalıyor. Böyle olacağına, ilgili bakanlıklarımız, istihbarat teşkilatımız bir çalışma yapsınlar. Kamplar, evler, buralardaki insanlar bir gözden geçirilsin ve bu gelmiş olan Suriyelileri ülkemizin belli yerlerine yerleştirelim. Hatta gerekirse, TOKİ’nin elinde boş konutlar var.
Biz nasıl Ahıska Türklerine Erzincan’da konutlar verdiysek, ki onlar bunu taksitlendirdiler ve ödeyecekler, biz bunlara da belirli bir iskân ve istihdam politikası uygulamak suretiyle aynı şeyi yapabiliriz. Mesela çoğu şu an kaçak çalıştırılıyor. Biz diyoruz ki bunlara bir çözüm üretilmeli. Bu insanların içinde doktoru var, mühendisi var, avukatı var, sağlık elemanları, öğretmenleri var, bütün bunlardan ülkemiz istifade edebilir; bunlara vatandaşlık verilebilir."
'Çifte vatandaşlık esas alınır'
Erdoğan, Suriyelilerin çifte vatandaş olabileceğini belirtti:
"Çifte vatandaşlık esas alınır. Çifte vatandaş olanların, vatandaşlık alanların, dönmesi şart mı? Amerika’da vatandaşlık alanlardan kendi ülkelerine dönen de oluyor, dönmeyen de oluyor. Almanya’dan vatandaşlık alan Türklerin tümü ülkelerine dönüyor mu? 1963’te gittikleri zaman kimse onlara dönecek misin, dönmeyecek misin demedi ki. Hiç çekinmeye gerek yok, bu millet şu anda 79 milyonuyla 780 bin kilometrekarede yaşıyor. Bizim yarı yüzölçümümüzdeki Almanya şu an 85 milyon. Bunların rahatlıkla üstesinden gelebilecek bir ülkeyiz."
'NATO bizi yanlız bıraktı'
Erdoğan, "NATO’nun caydırıcılığını güçlendirmek için ABD’nin Polonya civarına asker yerleştirme konusu açıklandı. Türkiye’den bir talepte bulunuldu mu, Türkiye buraya asker verecek midir?" şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Bize o türden bir talep gelmedi. Bizler genelde biliyorsunuz, Afganistan örneğinde de görüldüğü üzere lojistik destek sağlıyoruz. Şu anda Kabil’deki havalimanının işletilmesini üstlenmiş durumdayız. 2017’nin sonuna kadar biz bu işi uzatabiliriz dedik. Bu teklifimize olumlu bakılıyor. Ama farklı yerlerde de lojistik destek talepleri olursa, ayrıca değerlendirilir.
Özellikle sınır güvenliği konusunda NATO bizi epey yalnız bırakmış durumda. Oysa Kilis’e füze saldırıları 5’inci maddenin hayata geçirilmesi için teknik olarak yeterli. Ama, öyle bir adım atacak gibi görünmüyorlar."
"Siz bundan sonra daha fazla bizim yanımızda olacaklarına dair biz izlenim edindiniz mi, bu konu gündeme geldi mi?" sorusuna Erdoğan, "İkili görüşmelerde hepsi bizi destekleyeceklerini söylüyorlar. Ancak Varşova’daki toplantının gündeminde daha çok küresel sınamalar karşısında NATO’nun neler yapabileceği, Ukrayna, Afganistan gibi meseleler vardı" yanıtını verdi.
Erdoğan, NATO Zirvesi'nde Suriye konusunu da gündeme getirdiğini belirtti, şunları söyledi:
"Ben Suriye konusunu gündeme çok getirdim. DAİŞ, üzerinde ısrarla durulan bir konu, adeta bütün terör noktasında hedefe konulan şey DAİŞ. Ama ben, DAİŞ’in yanında, PKK’yı, PYD’yi, YPG’yi, DHKP-C’yi özellikle gündeme getirdim. İkili görüşmelerimde dedim ki, ABD’nin Irak’a girişinde DAİŞ diye bir örgüt var mıydı? Sadece El-Kaide vardı. Ama DAİŞ, El-Kaide’nin çocuğudur. Oradan çıktı. Nitekim şimdi ne oldu? El-Kaide eridi, ortalıkta artık DAİŞ var. Bazı küçük terör örgütleri de DAİŞ’te bütünleşmeye başladılar. DAİŞ böylece daha farklı bir şekilde güç topluyor, güç devşiriyor."
Erdoğan, "ABD’nin HIMARS füze sistemlerinin ağustos ayında geleceği söyleniyordu. Bu konu da gündeme geldi mi?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"ABD teslimatı, maalesef bize verdiği tarihte gerçekleştiremedi. Mayıs için söz vermişlerdi, birer ay birer ay ertelediler. Tabii onunla bizim Fırtına obüslerimizle arasındaki fark sadece menzil. Bizim Fırtına obüslerimiz de gayet iyi, ama bizimki 40 kilometreyi vuruyor o 90 kilometreyi. Böyle bir fark var. Kendileriyle konuştuğumuzda, vereceklerini söylüyorlar. Arkadaşlarımız da takibini yapıyorlar."
Bahoz Erdal'ın öldürüldüğü iddiası
"PKK’nın elebaşlarından Bahoz Erdal’ın öldürüldüğü iddiası var. Size ulaşan daha fazla bir bilgi var mı?" sorusuna yanıt veren Erdoğan, "Bize ulaşan bilgiler de bu yönde. Suriye tarafında, 14 kişilik bir ekiple birlikteyken öldürüldüğü biçiminde bilgiler söz konusu. Bu yöndeki haberlerin teyidine yönelik çalışmalar halen devam ediyor" dedi.
Erdoğan, "Örgütün ciddi sıkıntılar yaşadığı ortada. Bu sıkıntıyı artık gizleyemez hale geldiler. Örgütten kaçmalar, terk etmeler de bundan kaynaklanıyor. Bunu, terörle mücadelede başarımızın etkisi olarak da yorumlamak mümkün" dedi.
'Terör tanımı literatüre girsin'
Erdoğan'a bir gazeteci, "NATO’nun caydırıcılığından, terörle mücadelenin ön plana çıktığından bahsediyoruz ama, NATO’nun bir terör tarifi yok. Bu terör tarifinin yapılması gerekli mi?" sorusunu sordu. Erdoğan'ın yanıtı şu şekilde:
"Evet, özellikle ikili görüşmelerde bu konuyu da konuştuk. Terörizmin ve teröristin, uluslararası tanımının netleştirilmesi lazım. İsteyen istediği gibi bir terörizm, terörist tanımı yapmamalı, yapamamalı. Eğer bu uluslararası hukuk literatürüne de oturtulursa, o zaman Türkiye’deki terör tanımıyla Almanya’daki tanım farklı olamaz. 20 yıl önce bu çerçevede bir tanımlama girişimi olmuş ama, o zamandan bu yana şartlar çok değiştiği için mutlaka güncelleme yapılmalı. Türkiye olarak biz terörle mücadele yasamızı, son 14 yıl zarfında, uluslararası yasaları da göz önünde bulundurarak hazırladık. Şimdi bizden bunu tekrar gözden geçirmemizi isteyenlere, mevcut şartların dikkate alınması gerektiğini söylüyoruz. İstanbul’da havalimanındaki saldırının yaşandığı, daha öncesinde Vezneciler’de, Ankara Garı’nda, Gaziantep’te, Diyarbakır’da terör saldırılarının yaşandığı bir süreçte, yasanın esnetilmesi tabii ki doğru olmaz. Brüksel, Paris, Lahor, dünyanın her yerinde terör saldırılarının yaşanabildiği bir süreçteyiz. Tüm bunları kapsayacak şekilde bir terörizm ve terörist tanımının yapılması, bunun uluslararası hukuk literatürüne de girmesi lazım. Tecziye edilirken de buna göre tecziye edilmesi lazım."
"Hedefimiz Gazze'ye her ay en az bir gemi"
Erdoğan, "Hamas'la, Meşal'le görüşmeniz oldu mu? Elektrik santrali, su, hastane inşaatı noktalarında ne zaman adım atılacak?" sorusunu yanıt verirken şu ifadeleri kullandı:
"Bayramlaşmada Halid Meşal'le bir görüşmem oldu. Teşekkürlerini bildirdi. Tabii, o esnada, 14 bin tonluk bir gemi var. Bir sıralama yaptılar, önce oyuncak, giyim, gıdaya doğru gidelim dendi. Bugün bile dağıtım devam ediyor. İbrahim Kalın Bey benim adıma bu işi takip ediyor. Hedefimiz ilk etapta her ay en az bir gemi gönderelim istiyoruz. İsrail tarafının olumsuz yaklaşımı yok. Görüşme zinciri güçlendikçe inşaata girmeyi planlıyoruz. Ki burada, sağlık sektöründe, hastaneler, okullar.. Zaten şu anda, bitmiş 200 yataklı hastane var. İnşallah onun açılışını da yapacağız. Almanlar tarafından yapılmış olan 450 megawatt'lık çevrim santrali var. Orası için rahatlıkla yetebilecek bir santral. Denizden gemiyle enerji almak mümkün olursa orada alternatif olarak bakılacak. Deniz suyu arıtma tesisi, sondaj yapılacak. İsrail de biz de yılda 50 milyon metreküp su verebiliriz dedik. Fiyat tekliflerini falan da istedik. Orada Türk-İsrail ortaklığında bir enerji santrali var, oradan da enerji alma şansımız var."
"Gazze'ye sadece Türkiye yardım ediyor. Bunun haricinde diğer İslam ülkelerinden, bize maddi manevi destek var mı?" sorusuna da Erdoğan, "Söz vermiş üç dört ülke var. Beraberce memnuniyetle koordine edebiliriz dediler. Yıllık maliyetinin ne olacağını çıkaralım, sonrasında ona göre paylaşıma gideceğiz" yanıtını verdi:
'Hayra alâmet değil'
Erdoğan, ABD'de polis şiddeti sonrası yaşananlar için "Hayra alamet bir gelişme değil" dedi, ardından şunları söyledi:
"Yedi ay içerisinde sivil ölümleri 560’ı aşmış durumda. Bu sancıların kaynağında ne yatıyor, ne oluyor, ne bitiyor, onu bilemem. Bunun analizinin iyi yapılması lazım. Bütün bunlar, dünyadaki bu mevcut gelişmeler karşısında, başta biz siyasiler olmak üzere çok daha hassas olunması gerektiğini gösteriyor. Terörist ile sivili ciddi bir şekilde ayırt etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Polis, güvenlik güçleri birçok yetkiyle donatılmalı, onların da geleceğini düşünmek lazım elbet. Ama böylesi sınırsız bir yetki tabii ki olamaz. Siz bir insanı yere yatırıyorsunuz, ondan ehliyetini göstermesini istiyorsunuz, o da silahının cebinde olduğunu söylüyor, buna rağmen siz kalkıyorsunuz onu hemen yerde yatarken elleri kelepçeli olduğu halde öldürüyorsunuz. Bunun izahı olmaz. Aynı şekilde daha sonra yine yaşanan olaylar, bunların izahı olmaz. Bana göre savunmasız insanların öldürülmesi kategorisine girer. Mesela, bir diğer olayda direksiyonda eşinin yanında, çekiyorsun direksiyon başındaki vatandaşı öldürüyorsun. Bu tür eylemlerin izahı olmaz."
Kaynak: Hürriyet, Yeni Şafak