Suriyeli muhacirlere yönelik kuşkucu-dışlayıcı söylem ve sorulması gereken asıl sorular

Seçim sürecinde muhalefetin Suriyeli muhacirlere yönelik yoğunlaştırdığı dışlayıcı söylemi değerlendiren Hakan Albayrak, dillendirilen kuşkucu söylemlerin anlamsızlığına dikkati çekerek sorulması gereken asıl soruları gündemleştiriyor.

Hakan Albayrak, Suriyeli muhacirlere yönelik belirli mihraklar tarafından yoğunlaştırılan kara propagandayı bugünkü yazısında da değerlendirmeye devam etti.

Dünkü yazısında da aynı konuyu gündemleştiren ve muhalefetin altına girdiği vebale dikkati çeken Hakan Albayrak, bugünkü yazısında da dillendirilen kuşkucu söylemlerin anlamsızlığını vurgulayarak sorulması gereken asıl soruları sordu.

Hakan Albayrak’ın Karar’da yayımlanan yazısı (2 Mayıs 2023) şöyle:

Suriyeli Mülteciler Konusunda Kritik Sorular

Dünkü yazıma (“İnsanlardan bahsediyoruz, hey!”) gelen bir yorum:

“Tabii ki Suriyeli mültecilerin Türkiye’de saygın insanlar olarak kabul görme hakları vardır. Kritik soru şu: Kalırlarsa, onlar Türkiye’ye ve Türklere saygı gösterecekler mi, yoksa burada Arap milliyetçiliği mi yapacaklar?”

Bu köşede iki sene kadar önce yayımlanan bir yazımda, Suriyeli mülteciler halkıyla ve devletiyle Türkiye’ye sevgilerini, bağlılıklarını, sadakatlerini mütemadiyen bildirirken ve neredeyse 800 bin Suriyeli çocuk ve genç -yani Suriyeli mültecilerin beşte birinden fazlası- bu ülkenin okullarında (anaokulları ve üniversiteler dahil) okurken “entegrasyon sorunu”nu gözümüzde büyütmememiz gerektiğini belirtmiş ve ardından şöyle demiştim:

“Kast edilen şey tektipleşme değilse, kültürel farklılıklar zenginlik yerine tehdit gibi görülmüyorsa, toplumun farklı kesimleri arasındaki uyumdan ibaretse konu, orta veya uzun vadede hallolmayacak bir şey değil bu; Suriyeliler belli mahallelerde yoğunlaşmaya devam etseler de hallolur. Çerkes köyü, Boşnak mahallesi entegrasyona ne kadar mâni olduysa Suriyeli mahallesi de ancak o kadar mâni olur, yani hiç mâni olmaz; yeter ki Suriyeli mülteciler toplumsal bir kin ve nefrete maruz kalıp ‘Bize düşman olan bu halka karşı gardımızı almalıyız’ demeye sevk edilmesin, mahallelerine kapanmaya zorlanmasın.” (Suriyeli mülteciler ve ‘öğretilmiş rahatsızlık’ / KARAR, 16.08.2021)

Kritik soru şu:

Suriyeli mültecilere esenlik telkin ederek onların bizimle hemhal olmasını mı sağlayacağız, yoksa düşmanca davranarak onları soğutacak mıyız kendimizden?

Şu sorular da kritik:

Suriyeli mültecilere düşmanlığı kışkırtanlar bir an evvel titreyip kendilerine mi gelecek, yoksa bu çirkin ve tehlikeli yolda sonuna kadar giderek Türkiye’nin alnına ırkçılık lekesini mi sürecek?

Suriyeli mültecileri kısa bir süre içinde anavatanlarına geri göndermenin imkânsızlığı aşikâr iken bunun mümkün olduğunu ileri süren siyasetçiler, mülteci düşmanlarında yükselttikleri beklentinin hayal kırklığıyla sonuçlanması ve o hayal kırıklığının bir öfke patlamasına yol açması tehlikesini göze almaya devam mı edecek, yoksa mülteciler aleyhindeki korkunç atmosferi değiştirmenin yollarını aramaya mı başlayacak?

Basîret, Yâ Hû!

Yorum Analiz Haberleri

Kemalizmin şapka zulmünden dolayı bombalanan şehir: Rize
Allah'ın rahmeti olan aklımızı gerektiği gibi kullanalım
Magazinleşen Yenidoğan Çetesi ve unutulan bebekler
Yapay zeka çağında kontrol kimde olacak?
Spiegel: “İsrail'in üst düzey siyasetçilerini ‘korumanın’ Almanya'nın ‘varlık sebebi’ olduğu düşüncesi feci bir hatadır”