Suriyeden Yükselen Feryat!

18 Aylık bir süredir kısıtlı imkanlar ile uçakları, tankları ve tam teçhizatlı Esed ordusuna karşı mücadele veren Suriye Halkının açık bir talebi var tıpkı 1992’de Aliya İzzetbegoviç’in ‘Ölüler gönderdiklerinizi yiyemez! Yiyecek değil, silah istiyoruz!’ d

Dünya üzerindeki Müslümanlaın vaziyetini düşündüğümde ilk sorum hep şu olur: Acaba hak ettiğimiz kaderi mi yaşıyoruz, acaba vaziyetimiz ve mağlubiyetlerimiz konusunda daima başkaları mı suçlu? Eğer biz suçluysak -ki ben böyle olduğu kanatindeyim- yapmamız gereken neyi yapmadık, yahut yapmamamız gerekn neyi yaptık? 

Bana göre bunlar, bizim imrenilmeyecek vaziyetimizle ilgili iki kaçınılmaz sorudur. Ben müslümanım ve müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesir.Tanrısız ve insansız bir dünya cenneti kurmayı hayal edenler, bu hayallerinin enkazı altında kalmaya mahkûmdurlar. Bizi, yok etmekle tehdit ediyorlar. Ama bilsinler ki Müslümanlar yok olmayacaktır. 

Ölüler gönderdiklerinizi yiyemez! Yiyecek değil, silah istiyoruz! 
(Aliya İzzetbegoviç)


Suriye direnişi 18 ayına girdi. Direnişin başladığı günden bu yana Esed yönetiminin sayısız katliamına maruz kalan Suriye halkı hayranlık verici bir inançla mücadelesini sürdürüyor.

18 Aylık bilanço 20 binden fazla ölü, yüz binlerce göç mağdur edilmiş bir halk… 

Suriye meselesi ilk günden bu yana birçok boyutu ile tartışıldı, konuşuldu. Eksik ve yetersizde olsa direnişe destek eylemleri, yardım çalışmaları düzenlendi. 

Bu durum  Suriye'ye özel bir şey değil acı bir tekerrürden ibaret  daha önce  Bosna’dan yeterince bir tecrübemiz var. Mart 1991’den Aralık 1995’e kadar süren o kanlı süreçte bugün yaşananların hemen hemen aynısı ile karşı karşıyayız. 

Bosna’da yaşanan savaş sırasında 110 bine yakın kişi hayatını kaybetti, 2 milyon insan ise hayatlarını kurtarmak için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 

Üç yıl boyunca uluslararası kamuoyunun gözleri insanlık dışı uygulamaları Sırplar vahşice sergiledi. Bugün Esed güçlerinin yaptığı gibi Sırplar’da yegâne savaş yöntemi olarak katliam uyguluyordu. 

Savaşın ilk evrelerinde Nisan 1992’de Srebrenitza’nın hemen dışında bulunan Bratunac köyünde yaklaşık 350 Bosnalı Müslüman Sırp güçleri tarafından işkenceyle öldürülmüştü.

Bu katliamlara karşı Miloseviç’in eski korumalarından olan Nasır Oriç’in kurduğu ‘Müslüman Direniş Örgütü’ ilk yıllarda Sırplara karşı Müslümanları korumak için mücadele ediyordu. 

Yugoslavya ordusunun tüm imkanlarını kullanan Sırplara karşı Müslümanlar bölgeye uygulanan ve en çok kendilerinin zarar gördüğü ambargodan ötürü hafif silahlarla ve az sayıda mermi ile karşı koymaya çalışıyordu. Ve bugün Suriye’de olduğu gibi dünyanın dört bir yanından Müslümanlar Sırpların Bosna halkına uyguladığı katliamlara karşı direnmek ve mücadele etmek için Bosna’ya gidip onurlu bir mücadele sergilemişlerdi… 

Bosna Savaşı’nın sonlarına doğru Müslümanların birçok cephede zafer kazandığı bir sırada öne çıkarılan Dayton Barış müzakereleriyle savaşın sona ereceğini gören Sırplar, avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Gorajde ve Srebrenica’yı ele geçirmek maksadıyla bu iki kente saldırdılar. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenica, 1995 yılının yaz ayında toplu katliamın kurbanı oldu.

Srebrenica çevresindeki ilk toplu mezarları ortaya çıkararak Pulitzer Ödülü kazanan Amerikalı gazeteci David Rohde bu tavrı eleştirerek şöyle demişti : 

“Uluslararası camia taraflı bir şekilde binlerce insanı silahsızlandırmış ve sonra da onları en azgın düşmanlarına teslim etmiştir. Srebrenica, uluslararası camianın felaketin uzağında durduğu bir durum değildir. Aksine, uluslararası camianın eylemleri katilleri cesaretlendirmiş, onlara yardım etmiş ve işlerini kolaylaştırmıştır. Srebrenica’nın düşmesi gerçekte olması gereken bir durum değildi. Binlerce iskeletin Doğu Bosna’da oraya buraya saçılmasına hiç gerek yoktu. Binlerce Müslüman Bosnalı çocuğun Sırplar tarafından boğazlanmış babalarının, dedelerinin, amcalarının ve kardeşlerinin hikayesi ile büyümesine hiç gerek yoktu.” 

Geçtiğimiz aylarda düzenlenen Srebrenista yıldönümünde insanlar Sırplara lanetler okuyarak Bosna’lı Müslümanları andılar. Ve öylesine hamasi ve duygusal söylemler ile dillendirildi ki bu yanı başımızda ikinci Bosna olmaya aday Suriye meselesini görmezden gelerek yada gör(e)meyerek yapıldı. 

Türlü komplo terorileri ve “büyük resim” safsataları ile görmezden gelinen ve diktatör yönetime karşı direnen Suriye halkını mahkûm eden yaklaşımları kendilerine bir din telakisi olarak savunan kişilere diyecek sözümüz yok elbette. Onlar içinde bulundukları utançla yaşamaya devam edecekler. 

18 Aylık bir süredir kısıtlı imkanlar ile uçakları, tankları ve tam teçhizatlı Esed ordusuna karşı mücadele veren Suriye Halkının açık bir talebi var tıpkı 1992’de Aliya İzzetbegoviç’in ‘Ölüler gönderdiklerinizi yiyemez! Yiyecek değil, silah istiyoruz!’ dediği gibi. 

 “Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayı ve “Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu topraklardan kurtar[ıp özgürlüğe kavuştur] ve rahmetinle bizim için bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!” diye yalvaran çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmayı reddedersiniz?” ile muhatapken bunu görmezden gelmenin sorumluluğunu üstelenebilecek kadar cesur muyuz?

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) askerleri, birçok imkansızlıklar içerisinde, Baas rejimine karşı savaşıyor. Suriye'deki sokak çatışmalarında büyük başarılar elde ederken, despot Esed rejimi ise her geçen gün güç kaybediyor. Suriye rejimini İran, Irak, Lübnan Hizbullahı, Çin ve Rusya gibi dış güçler desteklerken ve bazı ülkeler bizzat silah ve asker yardımı yapılıyor. Esed güçlerinin bu muazzam desteğine karşılık olarak Özgür Suriye Ordusu tüm imkansızlığa rağmen mücadele ediyor. Hatta üzerlerinde en basit savaş materyallerden olan çelik yelek, kask, bot gibi herhangi bir teçhizat dahi yok


13 Temmuz 1992 Cumhuriyet gazetesi 

Aliya İzzetbegoviç : Ölüler gönderdiklerinizi yiyemez! Yiyecek değil, silah istiyoruz!



Yıl Ağustos 2012 : Halepin Öz Evlatları Baas Çetesine Gereken Dersi Vermek İçin Silah Bekliyor!

TİMETÜRK / Umut İslam Ayar

Suriye Haberleri

Ahmed el-Şaraa: Türkiye her zaman Suriye'nin yanında yer aldı, bunu unutmayacağız
Hakan Fidan: Doğru tarafta yer almış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye devrim lideri Ahmed el-Şaraa ile görüştü
İşgalci Çin’den Suriye’nin yeni yönetimine Uygur küstahlığı
Suriye'de 14 yıl sonra köyüne kavuşan Semir Akça evini mayınlarla çevrili buldu