Suriye’yle ilgili gelişmeler arasında son dönemde en çok konuşulan hadiselerden biri ABD’nin gerçekleştirdiği vahşi saldırılar. ABD uçakları 16 Mart tarihinde Haleb’in Etarib ilçesinde muhaliflerin kontrolündeki Cine köyünde bulunan Hz. Ömer Camisi’ni yatsı namazı esnasında vurdu. Saldırıda en az yetmiş kişinin hayatını kaybettiği yüz kişinin de yaralandığı haber verildi. ABD yetkilileri bu saldırıyı El-Kaide’ye karşı gerçekleştirdiklerini iddia ettiler. Normalde camiye toplananların El-Kaide’yle herhangi bir ilgileri yoktu. Köy ahalisiyle, camileri dolaşarak sohbet faaliyetleri yürüten Tebliğ Cemaati mensuplarının bulunduğu ifade edildi. Üstelik saldırıda hedef alınan mekân bir camiydi ve tam da namaz esnasında saldırı düzenlenmişti. Dolayısıyla bu saldırı hem savaş suçu kategorisine giriyordu hem de El-Kaide’nin hedef alınması gerekçesinin hiçbir tutarlılığı ve geçerliliği yoktu. Tam anlamıyla bir vahşet sergilenmişti.
ABD uçakları bu saldırının ardından da bir okulu hedef aldı. Bu kez Rakka yakınlarında sığınmacıların barındığı bir okul hedef alınmıştı ve 33 sivil hayatını kaybetmişti.
Bütün bu olaylar ABD’nin Suriye’ye yönelik saldırılarında aslında katil Baas rejimiyle aynı safta durduğunu ve onun hedefindeki kalabalıkları hedef aldığını, yani Baas rejimine destek verdiğini, onun saldırılarına ilaveler yaptığını gösteriyordu. Hadiselerin bu boyutu da Suriye’de Rusya ve İran’ın yanı sıra ABD’nin de Baas rejiminin yanında durduğunu, hepsinin aynı safta yer aldığını göstermesi açısından dikkat çekicidir.
Astana görüşmelerinde sağlanan kapsamlı ateşkese rağmen gerek Baas rejiminin ve gerekse ona destek veren Rusya’nın saldırıları devam ediyordu. Onların bu saldırılarına karşı direniş güçleri de son günlerde özellikle Hama ve Şam civarında geniş çaplı bir operasyon başlattılar. Rejim ve Rusya uçaklarının hava saldırılarının yoğun bir şekilde devam etmesine rağmen direniş güçlerinin karada önemli ilerlemeler kaydettikleri ve Hama’nın merkezine doğru ilerledikleri, Şam civarında da bazı önemli yerleşim merkezlerini ele geçirdikleri haberlerde dile getiriliyor.
Kendisi ateşkese rağmen hava saldırılarını sürdüren Baas rejimi, direnişçilerin karşı atağa geçmesi sebebiyle sıkışınca direnişçiler hakkında BM nezdinde şikâyette bulundu ve bu atağın Cenevre’deki görüşmeleri etkileme amacına yönelik olduğunu iddia etti. Öte yandan Cenevre görüşmeleri öncesinde yapılan ön görüşmelerde de rejimin adamları BM yetkililerine Hama ve Şam civarındaki çatışmalardan dolayı şikâyette bulundu ve bu saldırıların Cenevre görüşmelerini olumsuz yönde etkileyeceğini ifade ettiler.
Bu arada Cenevre’deki görüşmelerin beşinci turu için de son aşamaya gelindi. BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın yardımcısı Remzi Remzi’nin Perşembe günü görüşmeler için Cenevre’ye gelen rejim heyetiyle ve muhalefet heyetiyle ayrı ayrı görüştüğü haber verildi. Remzi Remzi görüşmelerin faydalı olduğunu söyledi. De Mistura’nın ise Cuma günü yani dün görüşmeler yapacağı açıklanmıştı.
Ön görüşmeler sonrası yapılan açıklamalarda taraflar arasında öncelikli konular hakkında ciddi ihtilaflar olduğu ifade edildi. Muhalefet tarafı herhangi bir anlaşmaya varılabilmesi için geçiş süreci konusunda bir ittifaka varılması ve bu süreçte Beşşar Esed ile ekibinin kenara çekilmesi gerektiğini bu maddenin bundan önceki görüşmelerde ana maddeler olarak kabul edilen diğer üç maddenin şemsiyesi niteliğinde olduğunu söylüyor. Diğer üç madde ise anayasa, seçimler ve teröre karşı mücadele. Teröre karşı mücadele maddesi rejim heyetinin talebi üzerine eklenmişti.
Rejim tarafı ise bütün meselelerin “teröre karşı mücadele” maddesine bağlanması için ısrar ediyor.
İnşallah görüşmeler hakkında kamuoyuna yansıyan bilgileri takip etmeye ve çıkan sonuçlarla ilgili tespitlerimizi okuyucularımıza aktarmaya çalışacağız.
Yeni Akit