Suriye'de Üzerimize Düşen

Halep’te sabah dört varil bombasıyla güne uyandık. Onlarca çocuk göçük altında kaldı...

Bu hafta Suriye’yi dolaştım. Lazkiye, yeni fethedilen Cisri Şuğur, oradan Türkmendağı ve İdlip’i dolaştım. Yolum sonunda Halep’e düştü. İdlib ve çevresinden çıkanları ve durumlarını yazmak istiyorum ama öncelik içimizi her dakika yakan Halep’te.

Halep’te sabah dört varil bombasıyla güne uyandık. Saldırıların üçü okula, biri anaokuluna yapıldı. Onlarca çocuk göçük altında kaldı. Arama kurtarma malzemeleri eksik imkansızlıklar hat safhada. Halep’te uçaklara karşı bir sistem olmadığı için insanlar ölüyor onlarca insan bir uçaksavar için organlarını satmaya hazır. Yanlış okumadınız, fedakarlık böyle bir şey.

Biz ümmetiz demekle ümmet olunmuyor, hemhal olmadığın sürece. Suriyelilerin  ihtiyaçlarını prosedüre, yasağa, korkuya sığınarak gidermemek ya da engellemek üzerimizde baskı var, diyerek tedbir hastalığına yakalanmak da büyük vebal..
 

Bir sabah çocuğunuzu okula yolluyorsunuz öğlen oluyor çocuğunuz eve gelmiyor. Çocuğunuzun okuluna gidiyorsunuz bakıyorsunuz ki okul bombalanmış. Çocuğunuzu soruyorsunuz. Size hastanede olduğu söyleniyor hastaneye vardığınızda kapının önünde kanlar içinde kefene sarılı çocuğunuzun cesedi elinize veriliyor.

Böyle bir annenin, babanın, kardeşin ne hissettiğini düşünmek dahi istemezsiniz değil mi? Bugün bu durumda 10 aile ile karşılaştım. Annelerin çaresizliğine şahit olurken İran’a, Esed’e ve destekçilerine bir kere daha lanet ettim.

Suriye’de Esed gidince demokrasi mi gelecek İslami hayat mı hüküm sürecek, diyerek muhaliflerin önüne yardım şartları koyanlar Allah belanızı versin. Daha beter acılar tadın demekten başka bir şey demiyorum..

Devlet İslami olmayacaksa yardım etmeyiz, demokrasi, gelir vs hesabı yapanlar da bu imkansızlıktan dolayı ölen çocukların kanında sizlerin de vebali var unutmayın! Tövbe edin Allah’tan (cc) bağışlanma dileyin geç olmadan...

Şahit olmak şehitlik hayali kurmak hepsi boş. Hayata geçirilmeyen ilim laf edebiyatları arasında Halep’te çocuklar bir bir cennete uçuyor. Sizler habersiz ve nasipsizsiniz..

Vesileler oluşturun, duygularını anlamaya yaşamaya çalışın bu insanların. Ne istiyor, niçin yaşadıkları yerleri terk etmiyor, niçin direniyor? Eşleri cihad edenler neden rahat bir hayat için Türkiye gibi ülkelere gitmiyor da burada bombalar altında yaşamayı seçiyor, bir düşünün.

Burada Suriye’de yaşayanları kardeş, ağabey, abla anne babayı görmediğimiz sürece onların acılarına üzüldüğümüz gibi üzülmediğimiz sürece Allah (cc) yardımını yollamayacak.

Biz yardım ettik daha ne yapalım, diyen ağabeylere, ablalara, kardeşlere diyeceğim şu: tamam biz yaptık ama Esed ve İran yıktı, biz ilaç olmaya çalıştık o yaraladı, biz tedavi ettik o öldürdü, biz okutmaya çalıştık o okulları vurdu, biz bombalanan evleri onardık o evleri yıktı ve insanları çadır kentlere mahkum etti, göçlere neden oldu. Tüm bunlara rağmen yılmadan yıkılmadan yapmaya onarmaya yaşatmaya okutmaya vesile olmamız ve yeniden, durmadan yapmamız gerekiyor. Onlar zulüm baskı  işkence öldürme üzerine saltanatlarını kurmuşlar bizler ise imar etme, eksikleri giderme üzerine emir almışız Yaradan’dan.. Bir an önce kendimizi toplamak ve ahretimizi kurtarma dileğiyle...

Ayhan Altıntaş/Genç Öncü

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!