Suriye’de siyasi çözüm ama nasıl?

Ahmet Varol, 10’uncu yılı münasebetiyle Suriye İntifadasını değerlendirdiği yazısında, siyasi çözüm çabasının önemli olduğunu ancak bunun on yıl önceki zulmün yeniden hakim kılınmasıyla gerçekleştirilemeyeceğini vurguluyor.

Ahmet Varol’un Yeni Akit gazetesinde yayımlanan yazısı (13 Mart 2021) şöyle:

Suriye’de zulme başkaldırının 10. yılında

15 Mart 2021 tarihinde Suriye’de zulme karşı başkaldırının başlamasının üzerinden on yıl geçmiş olacak.

En başta şunu belirtelim ki Suriye’de zulme karşı başkaldırı, buradaki Baas diktatörlüğünün arkasında duranların sürekli zihinlere işlemeye çalıştıkları gibi birilerinin komplosu veya planlı bir olay değil tamamen kendiliğinden gelişen bir toplumsal patlamadır. Bunun sebebi ise bu ülkede yıllardan beri devam eden zulüm rejimine artık insanların tahammül edemez hale gelmeleriydi.

Arap dünyasındaki diğer bazı dikta rejimlerine karşı patlak veren toplumsal patlamalar ve bunlardan bazılarının diktatörleri saltanatlarından vazgeçmeye zorlaması Suriye toplumunu da etkilemiş ve bu ülkedeki halk da baskı uygulamalarının son bulmasını, kendilerine de özgürlükler verilmesini istemiştir.

Arap dünyasındaki dikta rejimleri içinde zulmü en katı şekliyle uygulayanın Suriye’deki Baas rejimi olduğu tartışılmazdır.

Fakat ne kadar ilginçtir ki Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Yemen’de ve Bahreyn’de hüküm süren dikta rejimlerine karşı başlatılan halk hareketlerini devrim olarak niteleyen ve siyasi amaçlarla da olsa destekleyen bazı kesimler sıra Suriye’deki Baas diktasına gelince “benim zalimime dokunmayın” yaygaraları koparmaya başladılar. Onlar kendi zalimlerinin Filistin direnişine destek verdiğini ve İsrail tehdidine karşı kalkan görevi gördüğünü ileri sürüyorlardı. Asıl mesele ise burada işlerin karışmasından, Suriye’deki dikta rejimiyle birtakım çıkar hesaplarının olmasından kaynaklanıyordu.

Suriye’deki zulüm rejiminin halk direnişine yenilmemesi için bu rejimle çıkar ilişkileri olan dış güçler muhtelif şekillerde destek verdiler. Baas rejimi ordusunun dağılmaya başlaması üzerine de doğrudan askeri müdahalede bulunarak Suriye topraklarında savaşmaya başladılar.

Suriye’ye dışardan müdahale Arap dünyasında dikta rejimlerine karşı başlatılan halk devrimlerinin burada tıkanmasına neden oldu. Bu durum henüz saltanatlarını muhafaza eden diğer diktatörlerin de işine geliyordu. Çünkü bu selin Suriye engelini aşması durumunda kendilerine doğru geleceğini biliyorlardı. Dolayısıyla görünüşte Baas zulmüne ve Suriye’ye dışardan müdahalelerde bulunulmasına tepki tarzında bazı göstermelik açıklamalarda bulundularsa da arka planda, buradaki kitlesel direnişe destek verilmesini engelleyerek direniş kanadının zayıf düşürülmesinde aktif rol oynadılar.

Bu arada küresel emperyalizm, Irak’taki işgale karşı verilen mücadeleyi yıpratmak ve arkadan vurmak amacıyla kullandığı yöntemi ve kazandığı tecrübeyi Suriye’de de değerlendirdi ve daha önce kendini Irak İslam Devleti diye isimlendirerek işgalcilerin işine yarayacak faaliyetlerde bulunurken işgale karşı mücadeleyi yıpratan örgütün Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adıyla sahasını genişletmesinin önce önünü açtı. Sonra da bu örgütü Suriye’deki direnişi hedefe yerleştirmenin ve yıpratmanın gerekçesi olarak kullandı.

Bütün bu desteklere, yapılan doğrudan müdahalelere ve oynanan oyunlara rağmen yine de Baas rejimi ve ona destek için gönderilen güçler tüm Suriye üzerinde kontrolü sağlamayı başaramadı. Ama tabii ki savaş ve zulümde sınır tanımayan güçlerin başvurduğu şiddet politikaları Suriye halkının da ciddi şekilde sarsılmasına sebep oldu. Öyle ki bazı değerlendirmelere göre Suriye’deki katliam İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığın şahit olduğu en büyük katliam oldu.

2020 yılı, bu katliamın son bulması ve siyasi çözüm arayışları içine girilmesi açısından önemli adımların atıldığı bir yıl oldu. Bu adımların atılmasında ve kısmen de olsa sükûnetin sağlanmasında Türkiye’nin devreye girmesinin önemli rolü olduğu inkâr edilemez.

Şimdi Suriye’de kalıcı bir çözüm sağlanabilmesi için ülke halkının taleplerinin ve haklarının da göz önünde bulundurulacağı bir çözüm formülünün üretilmesi zorunludur. Suriye topraklarının bütünlüğünün korunması önem arzediyor; ancak on yıl önceki zulmün bu topraklara yeniden hakim kılınmasıyla da çözüm üretilemez.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!