HAŞİM AY / ISLAH HABER
Suriye Kürdistanında 3 gün önce PYD’ye (Demokratik Birlik Partisi) bağlı YPG (Halk Savunma Birimleri) güçlerinin rakip dört Kürt partinin bileşiminden oluşan Siyasal Birlik Platformunun 75 üyesini kaçırması üzerine oluşan gerginlik boyutlanarak devam ediyor.
Türkiye basınında da bugün yankı bulan gelişmeyle ilgili olarak çeşitli spekülasyonlar öne çıkmaktadır.
Başta Yeni Şafak gazetesi olmak üzeri bazı gazetelerde Irak Kürdistanı yönetiminin PYD’ye gözdağı olarak sınırı kapattığı, bölgeye özel kuvvetler yerleştirdiği ve kaçırılanların 24 saat içinde serbest bırakılmaması durumunda PYD’ye bağlı YGP güçleri ile çatışmanın yaşanacağı iddia edildi.
Kürtçe yayın yapan bölgesel kaynaklar ise son üç gündür tırmanan gerginliği gündemleştirmekle birlikte Türkiye basınının sınırın kapatılmasıyla ilgili yer verdiği gerekçeleri teyit etmemektedir. Ancak Irak Kürdistanı yönetiminin sınırın geçişlere kapatıldığını doğruladığını kaydeden kaynaklar, gerekçe olarak teknik durumların ileri sürüldüğünü ve bölgesel yönetiminin bugün akşam sularında konuyla ilgili basına detaylı açıklamalarda bulunacağını bildirdiler.
Gerilimin Arka Planı
Son üç gündür tırmanan gerilimin nedenleriyle ilgili olarak muhtelif kaynaklarda farklı görüşlere yer verilmektedir. Çoğu spekülatif özellikli bu yorumlar arasında itibara şayan olan açıklamalar ise ilgili kesimlerin çeşitli basın organlarına verdikleri beyanatlardan anlaşılabilir.
Suriye Kürdistanında hâkim silahlı güç olan PYD/YPG ile rakipleri arasındaki gerilimin yeni olmadığı bilinmektedir. Son olarak İmralı ile yürütülen barış görüşmeleri üzerine Türkiye lehine ve Esed rejiminin aleyhine açıklamalarda bulunan PYD, sürdüre geldiği tutumunda değişikliğe gittiği sinyallerini vermekteydi. Nitekim bu durum üzerine Esed rejimi de Suriye genelinde sürdüre geldiği baskı ve katliamlarını Kürt bölgelerine de taşımış ve bazı bölgelerde savunma amaçlı olarak ÖSO’nun (Özgür Suriye Ordusu) gerçekleştirdiği operasyonlara PYD/YPG güçlerinin de katıldığı yönünde haberlere yer verilmişti.
PYD’nin son süreçte sinyalini verdiği bu değişimin göstermelik olup olmadığı zamanla netlik kazanacaktır. Ancak dikkat çekici olan husus, aynı PYD/YPG’nin rakip siyasal oluşumlara karşı sürdüre geldiği baskı, şantaj, tehdit, gözdağı, kaçırma ve hatta öldürme siyasetinde herhangi bir değişikliğe gitmemiş olmasıdır.
Suriye Kürdistanında PYD’nin rakip oluşumlara yönelik olarak izlediği siyaset halen de yürürlükte. Bir yandan rakip siyasal oluşumların oluşturduğu ENKS (Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi), Erbil’de varılan anlaşma sonucunda oluşturulan DBK (Yüksek Kürt Konseyi) isimli çatı örgüte dahil edilirken öbür yandan da PYD’nin başını çektiği Meclîsa Gel (Halk Kongresi) koalisyonunun da diğer tarafı olduğu DBK anlaşmasının şartlarına riayet edilmemektedir. PYD’ye rakip güçler bugüne kadar yaptıkları onlarca açıklamada PYD’nin oyalama siyaseti izlediğini ifade ederek samimiyetsizliğine dikkat çektiler. YPG’nin PYD ile bağlantısının kurutularak DBK’ya bağlı ortak savunma gücüne dönüştürülmesi, DBK anlaşmasının en önemli maddesi olmasına rağmen bugüne kadar konuyla ilgili olumlu mesafe katedilemedi. Buna rağmen sıkıştığı zamanlarda YPG, kendisini ve faaliyetlerini rahatlıkla DBK’ya atfederek meşrulaştırma yoluna gidebilmiştir.
Suriye muhalefetinin yeni üst kuruluşu olarak SMDK’nın (Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koordinasyonu) kuruluşu sürecinde yer almak isteyen PYD’ye rakip oluşumlarla DBK’nın PYD cephesi arasındaki gerilim muhaliflerin DBK’ya şüphesini de iyice derinleştirerek onları farklı arayışlara yöneltmişti. Buna bağlı olarak ENKS’nin kurucu unsuru olmanın yanı sıra PYD’nin bölgedeki en önemli siyasal rakipleri olan kısa isimleriyle el-Parti (KDP’nin Suriye uzantısı), Azadî (Özgürlük), Yekitî (Birlik) ve Pêşverû (İlerici) partileri aralarında ittifak kurarak Siyasal Birlik isimli yeni bir platform oluşturdular. Erbil ile de dirsek temasında olan bu yeni siyasal koalisyonu PYD’nin önemli bir tehdit olarak algıladığı yaptığı çeşitli açıklamalardan anlaşılabiliyordu. Ancak bölgesel şartlar ve yeni dengeler PYD/YPG’nin bu oluşumlara yönelik topyekûn bir yok etme girişiminde bulunmasını engelledi. Bu şartlar halen de geçerliliğini korumakla birlikte PYD, İmralı’nın barış sürecine dahil olarak ve buradan Türkiye ile Suriye muhalefetine yakınlaşmayı amaçlayarak bölgedeki hegemonyasını derinleştirme ve rakiplerini daha kolay etkisizleştirmenin hesabını yapıyor olabilir.
Nitekim PYD/YPG’nin son süreçle birlikte özellikle de Azadî ve Yekitî üyeleri üzerindeki baskılarını arttırdığı görülmektedir. Son üç gündür tırmanan gerginliği bunun bir halkası olarak görmek mümkündür. Keza bölgesel kaynaklara demeçler veren ilgili kesimlerin temsilcileri de bu noktaya dikkat çekmektedirler.
Son Kaçırma Olaylarının Mesajı
İmralı’nın barış planına yaslanarak Türkiye ve Suriye muhalefetine yakınlaşma olarak tanımlanabilecek PYD’nin son politikası bölgedeki rakiplerinin işini daha da zora sokacağa benzemektedir. Rakiplerin de -hatta fazlasıyla- Türkiye’de işlemekte olan son çözüm sürecine olumluluk atfettikleri belirtilmelidir. Eğer PYD, kendisinin bölgedeki tek hâkim güç ve rakiplerine de kendisine ayak bağı olmamaları koşuluyla hayat hakkı tanıma siyaseti devam ederse; bir ihtimal Türkiye’deki çözüm sürecine bağlı olarak Türkiye ve Suriye muhalefeti tarafından bu haliyle muhatap alınacak bir PYD’nin Türkiye ve Suriye muhalefetinin Erbil ve onun desteğine sahip PYD’nin rakipleriyle ilişkileri olumsuz etkileyeceği söylenebilir. Yeni stratejisinde samimi olması durumunda PYD’nin Erbil’le ve dolayısıyla rakip oluşumlarla uzlaşma yoluna gitmesi, Esed’le arasına daha fazla mesafe koyarak Suriyeli muhalif devrimcilerle istişareye dayalı olarak bölgedeki rakipleriyle beraber Suriye Kürdistanının geleceğini inşa etmesi de muhtemeldir.
Ancak son süreçte yoğunlaşan ve 75 rakibin kaçırılmasıyla tırmanan gerilim şuan için PYD’nin birinci seçenekte karar kıldığını göstermektedir. Rakip oluşumlardan Yekitî’nin lideri İbrahim Biro’nun son kaçırmaların amacıyla ilgili olarak bölgesel kaynaklardan Rûdaw’a yaptığı değerlendirme bu yüzden gerçeklikten uzak değildir. Biro, son zamanlarda rakip Siyasal Birlik üyelerine dönük yürütülen bu “gözaltı” gibi hukuki bir kılıf uydurulmuş kaçırma operasyonlarının amacının söz konusu platformu sindirmek olduğunu söylüyor. Yanı sıra “PYD bu tutumuna bir son vermez ve üyelerimizi serbest bırakmazsa DBK üyeliğimizi gözden geçireceğiz.” diyor. Son olarak da Biro, rakiplerine nefes aldırmayan PYD’nin kontrolündeki Qamışlo’da 20 bin Şebbiha bulunduğunu belirterek bunların bölgedeki operasyonları yönettiklerini ancak PYD’nin bu asıl düşmanla uğraşacak yerde rakipleriyle uğraşmasının kabul edilemezliğine dikkat çekiyor.
PYD Asayişinin Dilediği Herkesi Tutuklama Yetkisi Varmış!
Son olarak Irak Kürdistanı yönetiminin sınırı kapatmasının bu gerilimle ilgili PYD’ye gözdağı olup olmadığı üzerinde durulabilir. Türkiye basınından Yeni Şafak gazetesinin adını vermediği bir Bölgesel Yönetim yetkilisine dayandırarak amacın doğrudan PYD’ye gözdağı ve tehdit olduğuna yer verdiğini kaydetmiştik. Bölgesel kaynaklar ise yine Bölgesel Yönetim yetkililerinin beyanatlarına dayanarak gerekçenin net olmadığını ancak detaylı açıklamanın yapılacağını söylüyorlar. Net bir şey söylemek için bu akşam yapılacağı kaydedilen bu açıklamayı beklemekte yarar var. Bununla birlikte gerekçenin doğrudan doğruya PYD’nin yarattığı bu gerilim olduğunu öne süren yaklaşımın bir yorum olarak gerçeklikten uzak olmadığını da belirtmekte fayda var.
Dikkat çekici olan bir diğer husus da PYD’nin konuyla ilgili kullandığı dildir. PYD yetkilileri konuyla ilgili yerel kaynaklara yaptıkları açıklamalarda yine PYD’yi meşru bir devlet ve YPG’yi de bu devletin meşru asayiş birimi şeklinde lanse etmekten çekinmeyen cümleler kurmaktadırlar. Örneğin PYD’nin Erbil temsilcisi Cafer Henan’ın Rûdaw’ın sorularına verdiği cevap biçimi bu noktada ibretamizdir.
“Asayiş güçleri bu kişilerin tutukluluğundan sorumludur.” dedikten hemen sonra Henan, bu sanki çok doğal ve meşruymuş gibi aynen şunu söylemektedir:
“Asayişin dilediği herkesi tutuklama hakkı vardır!” Yine bu zatın sarfettiği “Olay, basında söylendiği gibi değildir.” sözü ise pek de tanıdık..! Yani “Biz yaptık, oldu! Size düşen konuyla ilgili bizim söylediklerimizi esas almanız, başka beyanları ise görmezlikten gelmenizdir.” (!)
Hal böyle olunca final cümlenin kuruluş biçimi tam olarak dört başı mamur bir devletin kullandığı hukuk dilinden ibaret olmaktadır:
“Gerekli soruşturma tamamlandıktan sonra gözaltına alınan kişiler bugün yarın serbest bırakılır.”