Bugün birçok kişi, Suriye direnişinin Beşşar Esed rejimini bu denli hızlı bir şekilde devirmesi karşısında farklı komplo teorilerine yönelmiş durumda. Kimileri bu zaferin arkasında ABD, Batı hatta işgalci İsrail’in olduğunu iddia ediyor, kimileri ise Suriye’nin sınır komşusu diyerek Türkiye’yi gösteriyor. Bütün bu iddialardan sonra şu soruya cevap arıyorum; Suriye direnişinin ve mazlum Suriye halkının kazandığı bu zaferin arkasında kim var?
Samimi bir şekilde, yaşanan gelişmeler karşısında müslümanca bir tavır almak için olayların iç yüzünü ve hikmetini anlamaya çalışanlara bir sözüm yok. Ancak, Allah Teâlâ’nın Suriye halkına, bütün dünyaya rağmen apaçık bir zafer ve fetih lütfetmesine rağmen, siyasi, ideolojik ve çıkar ilişkileri sebebiyle, Suriye halkına bu zaferi yakıştıramayan ve bu zaferin ardında ABD, İsrail, batı ya da bir başka ülkeyi gören komplocu zihniyetlere söyleyeceklerim var.
Bu komplocu zihniyet, İslam düşmanlarının son iki yüzyıldır İslam ümmetinde sebep olduğu büyük tahribat ve sapmaların en belirgin tezahürlerinden biridir. Bu zihniyet, Allah’ın mutlak güç ve kudret sahibi olduğu, her şeyi ilmi ve iradesiyle kuşattığı; yaratan, takdir eden, tedbir eden olduğu hakikatlerini göz ardı etmektedir.
Bu sapma, hakim olduğu zihinlerde, olayların ve değişimlerin ardında Alemlerin Rabbi olan Allah’ın iradesini ve muradını yok sayan, her şeyi yalnızca beşeri aktörlerin ve küresel güçlerin planlarına bağlayan bir anlayış geliştirmiştir. Bu anlayış, İslam ümmetini, yaşanan büyük siyasi ve askeri gelişmeleri, Allah’ın ilmi ve hikmetinden bağımsız şekilde okuma yanılgısına sürükleme riski barındırmaktadır. Neticede, her olayın ardında yalnızca küresel hegemonya ve komplolar arayan bir bakış açısı, sünnetullahı göz ardı edip, ümmeti ilahi hakikati ve muradı kavramaktan uzaklaştırarak, basiret ve feraset yoksunluğuna mahkûm etmektedir. Bu komplocu zihniyet, bu yaklaşımıyla İslam düşmanlarının değirmenine su taşımakta ve İslam ümmetinde Allah Teâlâ’nın mutlak kudretine olan inancı zayıflatacak tahribatlara sebep olmaktadır. Bu yaklaşımı gönüllü savunanlar; tam bir ihanet içindeyken, farkında olmadan bu değirmene su taşıyanlar ise; en basit ifadeyle tam bir basiretsizlik halindedirler.
Bu komplocu zihniyet, elli yıllık bir cihadın ve emeğin ardından, Allah’ın yardımı ve zaferiyle önce Rusya’yı, ardından ABD’yi Afganistan’dan çıkaran Afgan kardeşlerimizin zaferini de gölgelemeye çalışmıştı. Bu zaferi Allah’tan değil de, küresel güçlerin kurduğu düzenlerden bilmişlerdi. “Koskoca ABD terlikle gezen Afganlara mı yenilir? Bu işte mutlaka bir oyun var, danışıklı dövüştür bu, bir oyun oynanıyor” gibi söylemlerle kardeşlerimizin kazandığı zaferi itibarsızlaştırmaya çalışmışlardı.
Aynı mihraklar bugün, Suriye halkının altmış yıldır Baas zulmü altında yaşadığı acıların, on üç yıllık şanlı direnişin, dört yıl boyunca gece gündüz devam eden askeri hazırlıkların, sahadaki birliktelik ve dayanışma ruhunun, sonucu olarak Allah’ın ikram ettiği bir zafer olan; Zalim Esed ve Baas rejimini devirmelerini görmezden gelmektedirler.
Bu mihraklar, zaferin ardında Allah Teâlâ’nın mutlak ilmini, iradesini ve muradını dikkate almadan, gelişmeleri yalnızca küresel güçlerin kurduğu düzenden kaynaklanan bir süreç olarak okumaktadırlar. Oysa her zaferin, her değişimin arkasında Allah’ın kudreti, iradesi ve planı vardır. Suriye halkının Zalim Beşşar Esed rejimini devirmesi, Allah’ın yardımıyla gerçekleşmiş bir zaferdir ve bunu farklı çıkar gruplarına mal etmek, hakkı teslim etmemek anlamına gelir.
ABD ile Irak’ta iş tutup birlikte hareket edenler, Suriye'de, Yemen'de ve Irak’ta mazlumları katledenler, kendi işbirliklerini gizlemek için bu apaçık zaferi, Siyonistlerin ve ABD nin oyunu olarak lanse edip, Suriye halkının zaferini gölgelemeye çalışıyorlar. Şii Hilali stratejisinin darbe almasından dolayı hırslarını, öfkelerini bu şekilde kusuyorlar.
Bir yaprak dahi Rabbimizin ilmi ve izni dahilinde dalından kopup yere düşerken, yerin altındaki tohumlar dahi onun ilmi ve iradesi dışında yeşeremezken bu kadar önemli gelişmeleri Allah Teâlâ'nın mutlak ilmi, iradesi ve muradını hesaba katmadan değerlendirmek en basit ifadeyle cahilliktir, aymazlıktır
Rabbimiz Kuran'da birçok ayette mazlumların, salih kullarının yeryüzüne varis kılınacağını ifade etmiştir.
Andolsun biz Zikir'den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varis olacaklardır" diye yazmıştık. Enbiya Suresi 105. Ayet
Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk Kasas Suresi 5. Ayet
Bu hakikatlerden hareketle, Suriye'de yaşananlar Allah Teâlâ'nın ilmi, iradesi ve muradı ekseninde gelişmekte ve yaşanmaktadır. Bunun aksini iddia etmek haşa Allah'ın kudretini yok saymaktır.
Bununla birlikte, Rabbimiz, yardımını ve zaferini bazen katından melekler indirerek müslümanlara ikramda bulunur, bazen düşmanların kalbine korku salar, bazen de düşmanları birbirine düşürür ve müslümanlar için ferahlık ve zafer yaratır. Allah’ın takdir ettiği sebeplerle, müslümanlar doğru bir şekilde bu işaretleri okuduklarında ve gerekli hazırlıkları yaptıklarında, zaferin kapıları ardına kadar açılır. İşte tam da bu durum, bugün yaşadığımız sürecin özüdür. Allah, sebepleri yaratır ve onları müslümanlara doğru bir şekilde okuma fırsatı verir, bununla birlikte her şeyin arkasındaki irade ve murad sadece O’nundur.
Rusya'nın Ukrayna'da başta ABD olmak üzere AB ile savaşı, küresel güçler arasındaki gerilimler ve bu savaşın dünya üzerindeki etkileri, ABD Başkanlık seçimlerinde ortaya çıkan tablo, Trump’ın Rusya’yı değil, Çin’i öncelikli tehdit olarak görmesi gibi gelişmeler, İran ve Hizbullah’ın içine düştükleri çöküntü, Almanya başta olmak üzere dünyanın süper güçlerinin yaşadığı ekonomik krizler, Esed ordusunun motivasyon eksikliği ve zayıflığı; işte bunlar, Rabbimizin zaferi müslümanlara ikram etmek için yarattığı sebeplerin birer yansımasıdır.
Kardeşlerimiz, dört yıl boyunca gece gündüz hazırlık yaparak, Rabbimizin takdir ettiği sebepleri doğru okudular ve uygun zamanda operasyonu başlattılar. Oluşan vakum, sebepler dairesinde üzerine düşeni yerine getirip, ayakları yere sağlam basan mücahitler dışındakileri içine çekti ve bu Allah’ın izniyle, yardımı ve lütfu ile büyük bir zaferin müjdecisi oldu.
Bütün bu hakikatlere rağmen hala bu gerçekliği görmeyenler, görmek istemeyenlere söylenecek tek bir söz var:
De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Ali İmran, 26)
Habervakti.com