Suriye’de IŞİD ile Yaşadıklarım

Yılmaz Bilgen'in Suriye ve IŞİD izlenimleri

Yılmaz Bilgen, Suriye'de IŞİD yaşadıklarını ve izlenimlerini paylaştı:

Hiç bir grubun yada kişinin maddi desteği olmadan bir yıla yakındır samimiyetine ve hak olduğuna yürekten inandığım Suriye Kıyamına basın-yayın yoluyla destek vermekteyim...

Hiç bir mücahid grubu ayırdetmeden ziyaret etmeye ve yaptıklarını Haksöz haber, Islah Haber, Vuslat tv, Hilal Tv, Kanal a, A Haber, Kon Tv gibi medya organlarında anlatmaya gayret ettim.

Olağanüstü çatışmaların yaşandığı bölgelerde bulundum. Mücahitlerin defalarca sıfır noktada kahramanlıklarına birebir şahitlik ettim. Çok yakınlarımızda cereyan eden tank atışları varil bombaları ve füze saldırılarında Esed zulmünün şiddetini cephede birebir yaşadım...

Cephelerde bana gösterilen ilgiye ve korumacı hassasiyete derin bir hürmet duyarak ancak kendileri ile birlikte ‘ŞEHİT’ olmayı şeref bilerek hareket etmekten geri durmamaya çalıştım..

Bir çok trajik olay gözlerimin önünde cereyan etti.

Savaş koşullarında bazı mümkünlerin imkansız bazı imkansızlıkların mümkün olduğunu gördüm.

Suriye Cihadına zarar vermemek adına yutkunduklarımız unutmak zorunda kaldıklarımızda oldu.

Son günlerde yaşanan kardeş kavgasına gelince.

IŞİD’le yollarımızın kesiştiği zamanlarda yaşadıklarımdan birkaçını olabildiğince yalın bir biçimde paylaşmak istiyorum...

Daha ilk Suriye ziyaretimizde Halep merkezde ‘Seken Şebabe’ mahallesinde Esed tanklarının vurduğu binalardan görüntü çektiğimiz bir anda, yanımızda duran mavi bir jeepten el işaretiyle yanına çağıran iki savaşçıyı gördük. Yanımızda bizi korumakta olan arkadaşlar çağıranların Irak Şam İslam Devleti’inden olduklarını ve gitmemiz gerektiğini ikaz ettiler.

Araçta bizi bekleyen iki Irak Şam İslam Devleti savaşçısı ‘kameramızı vermemiz gerektiğini‘ söylediler. Sebebini sorduğumuzda ise kendi araçlarını çektiğimizi beyan ederek buna izin vermeyeceklerini belirttiler.

Sadece onların cihadına destek amacıyla burada bulunduğumuzu görüntüleri izleyebileceklerini Esed’in yaktığı yıktığı yerlerden başka görüntü çekmediğimizi dakikalarca anlatmamıza rağmen kameramızı aldılar ve siyah camları olan arabalarından kendilerini çektiğimizi ve yüzlerinin gözüktüğü iddiasını sürdürdüler..

Yaklaşık 2 saati elimizden aldıkları kamerayı geri vermelerini bekleyerek geçirdik. Yanımızda korumalık yapanlardan birisi (Ebu seyf) bazı cephelerde IŞİD’le ortak operasyonlara katılan ve Halep’te etkin bir grubun savaşçısı olmasına rağmen kameramızdan bazı görüntülerin silinmesine ve orada o şekilde mahsur kalmamıza engel olamadı.

Tüm bu olaylar esnasında araçta bulunan ve şoförün yanındaki savaşçının silahına mermi verdiğini silahını da seriye aldığını üzülerek gördük ve yaşadık.

Sonrasında yine IŞİD saflarında savaşan arkadaşların Suriye’ye gelen gazetecilerin aslında kendi ülkelerinin istihbarat birimlerinin maşası olduklarını defalarca dinledim. (Gazeteci olduğumu bilmeden yapılan sohbetlerde)

İkinci ve daha önemli hatıram ise yine bir Suriye ziyaretimde Deyr Ez Zor da yaşadıklarım oldu..

Mumbuç ve Rakka sonra gittiğimiz Deyr Ez Zor da olanlar ise oldukça farklı idi.

Deyr Ez Zor’a bin bir güçlükle ulaştığımız gece vakti sayısız kontrol noktalarını geride bırakarak şehir girişinde yine IŞİD’e ait bir ‘haciz’ (kontrol noktası) de çok basit bir sebeple gözaltına alındık. Bu gözaltına alınış serüvenimiz de oldukça hareketli ve tehlikeli dakikalar yaşadığımızı özellikle belirtmek istiyorum. 80 kişilik bir grub bixi ve doçkaların da bulunduğu silahlarıyla en küçük bir harekette dahi bulunmamamızı yoksa vuracaklarını çok net bir biçimde söyledi ve gösterdiler. Hem de bize refakat eden Mücahitlerin Deyr Ez Zor da sayılan ve sevilen ‘Ebu Humam’ isimli değerli bir komutanın askeri olduklarını defalarca söylemelerine rağmen...

Bir Saatlik bağırışların ve tehditlerin ardından tutuklandığımızı merkeze gitmemiz gerektiğini öğrendik. Yanımızda bulunan arkadaşların silahları alındı ve merkezlerine götürüldük.

Şehrin Libyalı Kadısı ve Suudlu genç komutanının da bizi beklediği merkezde sorgulama sürecimiz başladı. Resulullah’a salat ve selam getirerek sorguya başlayan kadı son derece güzel bir edayla nerden geldiğimizi neden geldiğimizi burada ne yapacağımızı v.s sordu. Hakkımızda bazı soruşturmalar yapacaklarını belirttiler ve aracımızda arama yapmaları gerektiği söyleyerek aracı aradılar

Aradan geçen saatler birbirimizi daha iyi anlamamıza sebep olan dakikalardı. İlk başlarda takınılan sert ve tehditvari tutum yerini daha mutedil davranışa terketti. Kahve ve çay ikramı eşliğinde başlayan sohbette Komutan bize önce ‘’Ceyşul Hür (Özgür Suriye Ordusu) ‘ün kafir olduğunu onların dış güçlerle anlaşarak İslama ihanet ettiklerini’’ söyledi. “Bunun bir benzerinin de Mısır’da İhvan-ı Müslimin tarafından yapıldığını belirten Suud asıllı Komutan gerek Özgür Ordunun gerekse Muhammed Mursi ve İhvan-ı Müslimin’in demokrat, laik ve ‘kafir’ olduklarını’’ ifade etti.

Kendi adıma bu düşüncelere katılmadığımı elbette Özgür Ordu saflarında gözüken bazı islam dışı unsurlar olabileceğini ancak topyekun bir tekfirin doğru olmadığını yine Muhammed Mursi ve İhvan-ı Müslimin konusunda kendilerine katılmadığımı dilim döndüğünce ifade etmeye gayret ettim..

Komutan iddiasında ısrar ederek bunların ‘Külli Kafir’ olduklarını ve tekfir edilmelerinin şart olduğunu beyan etti.

Kadı olan Libyalı kardeşimiz konunun kapanmasını istedi ve 5 saate varan tutukluluk süremiz sona erdi. Büyük çatışmaların arasından geçerek gideceğimiz yere kadar bize refakat eden Komutan ve Kadı kardeşlerle sıcak bir tarz da musahafa ederek ayrıldık...

(bu olup bitenler 4 ay önce yaşandı)

Şahsıma yönelik istikametini ve ‘imanını’ yitirmiş İran mahreçli Esed’çi sitelerde yer alan alçak iddialar ve hedef göstermelere ek olarak son günlerde baş gösteren kardeş kavgasında da IŞİD düşmanlığı yaptığıma dair yazı ve yorumlar yer almakta.

Pazarlıksız ve angajmansız Mücahitlerin safında oldum ve olmaya da devam edeceğim.

Kavramları ve ortalığı kirletme girişiminde istekli olanların ve ucuz sloganlarla Müslümanların arasında derin ihtilaflar üretmeye çalıştığını biliyorum ve bu konuda ‘’Tuzaklara Dikkat’’ başlığı ile uyarılarımı da yazdım.

Uzunca bir süredir bölgede grup fırka farkı gözetmeksizin haberler yapmak ve bu soylu direnişe destek olmaktan öte hiç bir amaç gütmediğimin bilinmesini istiyorum..

IŞİD’e ait bir çok kontrol noktasında neredeyse 14-15 yaşlarında yüzlerini göremediğim çocukların aşağılayan bakışları ve yargılayan sorularına, sert sözlerine defalarca maruz kaldığımı farklı ortamlarda sohbet etme imkanı bulduğum IŞİD yetkililerine izaha çalıştım.

Cepheye sadece mazlum Suriye halkının özgür kalması ve İslam’ın hükümran olduğu bir devlet şekline bürünmesi zaviyesinden bakmayanlar, sadece bir grup yada fırkanın penceresinden Suriye okumaları ile tarafgir yazı ve yorumlar yazanlar maalesef orada olup bitenleri görmekten çok uzaklar.

Şia da varolan imamet masumiyet ilkesi maalesef zımmen Şia muhalifi kişiler tarafından kendi gruplarının ve imamlarının masumiyeti olarak uygulanmaktadır. Herhangi bir grubun işlediği fiillere yada söze itiraz dile getirdiğinizde hemen ‘işbirlikçi, ajan, kafir’ damgası ile damgalanmaktan kurtulamıyorsunuz..

Aklını kiraya vermeden Ümmetin genel maslahatına uygun gördüğü herhangi bir fikri beyan etmek bu kadar ucuz mahkum edilmemelidir. Her ihtilafın karşılığı şirk, küfür veya irtidat görülmemelidir.

İnsanları ve vicdanları özgürleştiren bir Nebi (aleyhiselamın)’nin ümmeti bu kadar kolay ithama sarılmamalıdır.

Kendi şahsım adına Irak Şam İslam Devleti saflarında zalim Esed rejimine karşı savaşan kardeşlerimle diğer ‘Cihad Ehlini’ eşit görmeyi sürdürerek, ve Allah’a ve Resul’e inananlar için yenilgi olmadığını bilerek zaferleri adına dua etmeye ve destek olmaya devam edeceğim...

Her şeye rağmen Suriye diyarından doğacak özgürlük güneşinin çok yakın olduğuna inancım tamdır.

Yorum Analiz Haberleri

Gazze'deki direnişi yıkamayacaklar
Herkes en iyi bildiği konuda derinleşmelidir
Batı kendi tuzağına düşüyor
Müslüman yeryüzünü ihya etmekle sorumludur
İnsan ve psikoloji