M. Ali Kaçmaz’ın hazırlayıp sunduğu programda Kurban bayramında insani yardım amacıyla gittiği İdlib’deki gözlemlerini de aktaran Kenan Alpay, çarpıcı tespit ve değerlendirmelerde bulundu.
M. Ali Kaçmaz’ın “Son gidişinizde İdlib’de neler gördünüz?” sorusuna cevap veren Kenan Alpay şunları söyledi:
“İdlib’de dağlarda, bayırlarda insanların hayata tutunma mücadelesini gördüm”
İdlib’de ne gördüm? İdlib’de dağlarda, bayırlarda insanların hayata tutunma mücadelesini gördüm. Dağlık alanlarda, zeytin ağaçlarının altında insanlar kazma kürek ne buluyorlarsa, ellerine ne geçiyorsa yaşanabilir alanlar, düzenli komşuluklar inşa etmeye çalışıyorlardı. Meyveler, sebzeler, zeytin, zeytin yağı vb. ne bulurlarsa onu pazara indirmeye çalışıyorlardı. Bunları tamamen satışa sunacak bir takım pazarlarla karşılaştık. Yolların asfaltlanmaya ve genişletilmeye çalışıldığını gördüm… Açılmış pastaneler, fırınlar, bakkallar gördüm.
Kapı, cam, çerçeve, masa, sandalye, oyuncak, kılık kıyafet gibi dıda ürünleri, yiyecek-içecek, ev ihtiyaçlarının tamama yakınını Türkiye’den, özellikle de Hatay, Antalya, Adana, Kilis, Gaziantep, Konya bölgesinden karşılıyor insanlar. Ve gittiğimizde doğal olarak her zamanki gibi bir ilgi-alakanın olduğunu gözlemledik. Çünkü Rejim-İran-Rusya yanlıları hariç Suriye’nin tamamında Türkiye’ye olan sevgi üst düzeyde. Yani Türkiye’ye olan ilgi-alakanın sadece İdlib’den ibaret olduğu zannedilmesin. İdlib’de savaşın mağduru olan 4 bin insan var ama onun dışında Halep'te, Humus'ta, Lazkiye’de, Deyrizor’da insanların Türkiye'ye olan ilgi-alakası hala çok yüksek.
“Her şey bir kıvılcıma bakar”
İran ve Rejim’in cinayetleri ve katliamlarıyla, Rusya'nın yoğun askeri abanmasıyla her ne kadar diğer bölgelerde böyle bir düzen sağlanmış gibi gözükse de inanın bu bir kıvılcıma bakar. Esed rejimini yıkmaya hazır milyonlarca insan tetikte bekliyor! Bunu çok net bir biçimde söyleyebilirim. Neden böyle söylüyorum? Çünkü bu sükunet Rejim’in, Rusya'nın, İran’ın askeri anlamda tahakkümünü püskürtebilecek kudretten yoksunlukla alakalı bir şey. Yani o kudretin yakalandığı anda ne Rusya’nın Hmeymim üssü kalır, ne de İran'dan gelip Şam’da Halep'te şurada burada doluşan o katil milisler! O kudreti bulduğu anda İran’ın Şii mezhepçiliğini yaymaya tahsis edilmiş Hüseyniyelerini yıkacak ve mezhepçi milislerin ancak oradan tabutlarının çıkmasını sağlayacak önemli bir dinamik nüfus olduğunu da buraya kaydetmemiz icap ediyor.
“Müslüman Ortadoğu halkları başkalarına benzemez”
Suriye'de savaş 10 yıla yaklaştı. 10 yıllık zaman dilimi içerisinde halkın teslim alındığı filan zannedilmesin. Müslüman Ortadoğu halkları Japonlar, Çinliler vb. Uzakdoğu halklarına benzemezler. Biraz olsun tarihten haberdar bu işgal ve despotik rejimlere karşı halkın nasıl uzun soluklu mücadeleler verdiğini göreceklerdir. Nitekim bunu Afganistan’da gördük. Önce Sovyetler Birliği gibi bir devleti söküp attılar, şimdi de Amerika 19 yıllık bir işgalin ardından zelil biçimde geri çekiliyor. Ve arkada bıraktığı işbirlikçi rejim de her gün Taliban ile pazarlığa oturup cezaevlerinde tutmuş olduğu insanları serbest bırakmaya mecbur kalıyor.
“Suriye'de de özgür günlerin geleceğine olan ümidimizi asla kaybetmeyelim”
Dolayısıyla ‘siyasal İslam iflas etmiştir’, ‘tarihin sonu gelmiştir’, ‘medeniyetler çatışması’ gibi propagandif slogan ve tezlere karşı temkinli olmak lazım. Mağlup olduğumuz alanlar, zayıf düştüğünüz alanlar var. Kendimizle çeliştiğimiz, kendimize bile karşı mahcup olduğumuz bir takım durumlarda yaşanıyor, yaşanabilir ama inşallah bunların geçici olduğunu; izzetle, şerefle, haysiyetle ayağa kalkıp Suriye'de de özgür günlerin geleceğine olan ümidimizi asla kaybetmeyelim.