Suriye’de Direniş Altıncı Yılında

Ahmet Varol

Suriye’de Baas zulmüne karşı halk ayaklanması beş yılını doldurdu ve altıncı yılına girdi. İki gün önce yani 15 Mart tarihi bu direnişin başlamasının beşinci yıl dönümüydü. 

Suriye direnişi pek çok yönden zulme ve haksızlığa maruz kaldı. Sadece silahların, uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış kimyasal bombaların ve füzelerin değil onlar kadar tehlikeli ve iğrenç yalanların ve iftiraların da hedefi oldu. Yalan ve iftiraların etrafa yayılması tarzındaki saldırılar katil Baas’la işbirliği içindeki medya organları ve mensupları tarafından planlı ve stratejik bir şekilde yürütüldü. 

Ancak Baas rejiminin direnişin altıncı yılında hâlâ ayakta duruyor olabilmesi elbette kendi gücünden kaynaklanmıyor. Küresel ve bölgesel emperyalist güçlerin destekleri ve kirli oyunları onun ayakta kalmasını sağladı. Tabii bunların başında da özellikle İran ve Rusya’yı zikretmek gerekiyor ki bugün artık gerçekte Esed rejiminin tükendiğini, savaşı bu iki işgalci devletin sürdürdüğünü söylemek mümkündür. Diğer küresel emperyalist güçler de IŞİD’e karşı savaş bahanesiyle yürüttükleri askerî operasyonlarla söz konusu işgalci devletlerin askerî mekanizmalarının önlerini açıyor, onlara yardım ediyorlar. 

Fakat tüm emperyalist güçlerin perde arkasında çevirdikleri oyunlarla ve taktiklerle işbirliği yaparak Baas rejimine destek vermesine, uluslararası hukuku uygulama sorumluluğu taşıyan tüm kurumların tıpkı siyonist işgal rejiminin savaş suçlarına sessiz kalmaları gibi Baas lehine işlenen savaş suçlarına da hep sessiz kalmalarına rağmen direnişin bugün mücadelesini sürdürebiliyor olması da ciddi bir kararlılık ve azimdir. 

Suriye’de zulme başkaldırının beşinci yıl dönümünde vuku bulan en önemli gelişme ise işgalin devamında etkin rol oynayan Rusya’nın devlet başkanı Viladimir Putin’in askerî güçlerini kısmen çekme kararı alması oldu. 

Putin, başkaldırının fiili olarak başlamasının yıl dönümü kabul edilen 15 Mart’tan bir gün önce askerî güçlerini kısmen çekme kararını açıkladı. O yüzden bir yandan, Baas zulmüne başkaldırı yıl dönümü münasebetiyle muhtelif etkinlikler düzenlenirken Suriye konusunda dünyanın dikkatleri büyük ölçüde Rusya’nın kararına çekildi. 

Rusya’nın neden ani bir şekilde böyle bir karar alma ihtiyacı duyduğu konusunda farklı yorumlar yapıldı. 

Bazılarına göre bunun tek sebebi Suriye’de bir bataklığa saplandığının artık farkına varması ve daha fazla saplanmamak için kademeli şekilde çekilmek istemesiydi. Çünkü bir yandan da kendi ekonomisinin ve Türkiye’yle ilişkilerinin kötüye gitmesi tehlike sinyalleri veriyordu. 

Bazılarının yorumlarına göre asıl amacı çekilmek değil çekiliyor gibi görünmek suretiyle Cenevre görüşmelerinde muhaliflere baskı yapılması için uluslararası mekanizmaları devreye sokmaktı. Çünkü Suriye’de problemin uzayıp gitmesi onu da zora sokmaya başlamıştı, ama kendisinin Arap dünyasındaki uzak karakolu gibi işleyen Baas rejiminin de tamamen devreden çıkarılmasını istemiyordu. O yüzden Cenevre görüşmelerinden onun siyasi etkinliğini garanti edecek bir formül çıkmasını istiyordu. Halkın özgür iradesinin ortaya çıkmasına imkân verecek serbest seçimlerle siyasi iktidarın belirleneceği bir düzenlemeden Baas kadrosuna pay çıkmasının mümkün olmayacağını çok iyi biliyordu. 

Bazılarının yorumlarına göre ise sebep Ukrayna idi. İki cepheyi birden beslemenin kolay olmadığını gördü ve Ukrayna’nın kendisi için öncelikli olduğunu düşünerek oraya yüklenmek amacıyla Suriye’yi yine kendisini o bataklığın içine çeken İran’a bırakmak istedi. 

Bize göre ise bunların her biri bir sebeptir. Sadece biri için değil hepsi için kısmen çekilme kararı vermiş olabilir ve en makul olanı da birkaç sebebe dayandırmaktır. 

Fakat biz bunlara ek olarak önemli bir sebebin daha bulunduğunu düşünüyoruz. O da bir savaş uçağının direnişçiler tarafından düşürülmesidir. Bu hadise büyük ölçüde gölgede kaldı ve işgalciler de üstünü örtmeye çalıştılar. Ama kesin bir dille de inkâr edemediler. 

Ben, şimdiye kadar muhtelif yorumlarda Suriye’de rejim güçlerini ve ona destek veren işgalci güçleri baskın kılan en önemli avantajın hava saldırısı imkânı olduğunu dile getirdim. 

Bu konuyu biraz daha ayrıntılı ele almak için müteakip yazıda üzerinde durmak istiyorum. 

YENİ AKİT