Suriye’de Bıçağın Kemiğe Dayandığı Noktadayız

MUSTAFA SİEL

Beladan Kaçmakla Kurtulamazsınız

Siz ne kadar bela istemezseniz istemeyin, bazen bela sizin üzerinize üzerinize gelir. Hatta siz kaçarsınız, o sizi arkanızdan kovalar. Elbette bela istememeli, geldiğinde mümkünse dolaylı yollardan savmaya çalışmalı, fakat bunun da bir sınırı olduğu unutulmamalı.

Bir noktadan sonra belayla yüzleşmemenin bedeli, yüzleşmenin bedelinden kat ve kat fazla olur. Böyle bir risk ortaya çıktığında, her türlü bedeli ödemeyi göze alarak belanın üstüne gitmeniz farz olur.

Bu durumda belanın üzerine gittiğiniz takdirde elbette ağır bedeller ödeyebilirsiniz. Lakin bu bedeller her zaman, üzerine gitmediğiniz takdirde ödeyeceğiniz bedellerden kat ve kat az olur. Fakat üzerine gittiğinizde ödediğiniz bedeller peşin, gitmediğiniz takdirde ödeyeceğiniz bedeller veresiye olduğu için, peşin ödenen bedeller insanlara daha ağır gelirse de, aslında bu bir yanılsamadır.

Belayla Yüzleşmenin Getirileri İleride Görülür

Mesela yakın bir misal olarak, çözüm sürecini istismar eden PKK belası ile peşin bedelden kaçınılarak gerekli mücadele yapılmamış, bunu veresiye bedeli PKK’nın bölgede siyasi ve silahlı hegemonya kurması olmuştur.

Aslında çok daha önce başlaması gerekilen PKK ile mücadeleye, 6/8 Ekim olaylarından sonra mutlaka başlanmalı idi. Fakat yine peşin bedellerden kaçınılarak gerekli mücadele yapılmamış, bunun veresiye bedeli ise bölge halkının PKK hegemonyasına girmesi ve 7 Haziran seçimlerinin kaybedilmesi olmuştur. Eğer 7 Haziran sonrası bıçak kemiğe dayandığında da, ödenecek peşin bedellerden kaçınılarak PKK ile mücadeleye başlanmasa idi, şu anda ödenecek bedelleri tahmin bile edemeyiz.

Hülasa PKK ile mücadelede peşin bedellerden kaçınmanın veresiye bedeli ağır olmuş, bıçak kemiğe dayandığında peşin bedeller göze alınınca ise, umulanın altında peşin bedel ödendiği gibi, ödenmesi kuvvetle muhtemel veresiye bedellerin ortaya çıkma riski çok ve çok azalmıştır.

Aynı durum Türkiye’nin sınırı ihlal eden Rus uçağını düşürmesi olayında da yaşadık. Peşin ödenmesi göze alınan bedeller umulanın kat ve kat altında ortaya çıktığı gibi, şu anda hayal bile edemeyeceğimiz veresiye bedelleri engellemiş olup, bu bedellerin neler olduğunu ileride idrak edeceğimiz gibi, dürüst tarihçiler de tarihe şerh düşeceklerdir.

Suriye Müdahalesi Çok Geç Kalmış, Kangren Olmuştur

Elbette Türkiye’nin Suriye muhalefetine verdiği desteği hiç kimse küçümseyemez. Lakin Türkiye pasif destekle yetinmemeli, kıyamın ilk anından itibaren Türkiye Suriye’de daha aktif müdahalelerde bulunmalı, en azından muhaliflere ihtiyaç duydukları tüm silahları vermeli idi. Bu konuda peşin göze alınamayan bedellerin ağır bedeli şu anda ortaya çıkmış durumdadır.

Görünen köy kılavuz istemez. Batı, ABD ve Rusya’nın Türkiye’yi Suriye’den koparma hesabı ortadadır. Lakin bu hesap sürecin başında bu denli net ve kararlı olmayıp, süreç içinde belirginleşmiştir. Türkiye Suriye konusunda ilk dönemlerde batı ve ABD’ye güvenmekle büyük hata yapmıştır ve bunun faturasını bu gün ödemektedir.

Batıya Güvenmenin Bedelini Ukrayna Gibi Ödemek

Kaldı ki, özellikle ABD başta olmak üzere Batı’nın Suriye hesapları ile Türkiye’ninki neredeyse taban tabana zıttır. Aynı olsa idi bile, Batıya güvenmenin bedelini Ukrayna’nın halen ödemekte olduğu vakıası apaçık ortadadır. Bu nedenlerle Türkiye Suriye konusunda Batıya ve ne de NATO’ya zerrece güvenmemelidir. ABD ise zaten Türkiye’yi peşin peşin satışa el ovuşturmaktadır

Artık Türkiye için Suriye’de bıçağın kemiğe dayandığı noktaya gelinmiştir. Her türlü peşin bedeli göze alıp, ilerisi için altından kalkılamayacak veresiye bedellerin önünü almaya adeta mahkûmdur Türkiye. Zira gerekli müdahale yapılmadığı takdirde ödenecek veresiye bedeller, peşin ödenecek bedellerle kıyaslanamayacak derecede büyük olacaktır.

Suriye’ye Kapsamlı Müdahale, Hemen Şimdi

Suriye’ye müdahalede bir dakika bile geç kalma lüksü kalmamıştır Türkiye’nin. Öncelikle ve ivedi olarak muhaliflere ihtiyaç duydukları tüm silahları bir şekilde mutlaka ulaştırmaya başlamalıdır. Eğer önceden bu yapılabilse idi, muhtemelen şu anda buna bile ihtiyaç kalmayacaktı. Fakat şu anda sadece silah yardımıyla durumu kurtarmak mümkün değildir.

Bu nedenle Türkiye silah sevkiyatının ardından, Türkmen bölgesi ve Cerablus hattında kırmızı çizgiler ilan edip, bu çizgileri korumak için öncelikle top ve füze atışları, yetmiyorsa uçaklarla müdahale, yetmiyorsa askeri müdahalede bulunmalıdır.

Suriye’ye Müdahale Edilmezse, Suriye’den Türkiye’ye Müdahale Edilir

Rusya’nın tutumu değişmediği takdirde, eğer Türkiye müdahale etmezse muhaliflerin yenilip, rejimin pekiştirilmesi ihtimali yüksektir. Bu durumda Suriye dışında bulunan 4 milyon mültecinin Suriye’ye dönme ihtimali kalmadığı gibi, içeride muhacir konumda olan 6 milyon Suriyelinin de aynı akibete düşmesi kaçınılmazdır.

Türkiye eğer Suriye’de üzerine düşen müdahaleleri yapmaz ve Suriye muhalifleri yenilip rejim kontrolü ele geçirirse, sadece Suriye muhalefeti, halkı ve ümmet kaybetmeyecek, en az bunlar kadar Türkiye de kaybedecektir.

Bu durumda Türkiye kendi sınırları içinde önce gayri nizami, bilahare çeşitli bahanelerle nizami harp saldırılarının hedefi haline gelecektir. Yani Suriye’de şu anda peşin ödenmesi göze alınamayan bedellerin veresiye bedeli, Türkiye’nin bizzat saldırıya uğraması ve kendi sınırını koruyamaz duruma düşmesi olacaktır kuvvetle muhtemel.

Tarih Affeder, Düşman Affetmez

Türkiye öncelikle mazlum Suriye halkı için, Ümmet için, Suriye muhalefetine bu güne kadar olan desteğine sadakat ve vefa için, Türkiye’ye gelecek yeni göç dalgalarını önlemek ve Türkiye içindeki muhacirlerin tekrar vatanlarına dönebilmeleri için; tüm bunlar olmasa bile sadece kendi geleceği için, hemen şimdi en aktif şekilde harekete geçmek zorundadır.

Türkiye artık ne pahasına olursa olsun, tek başına da olsa Suriye savaşına aktif olarak müdahale etmek zorundadır. Aksi halde peşin ödenmesi göze alınmayan veresiye bedellerin ne olduğunu ortaya koyma işi tarihçilere bile kalmayacak, muhtemelen çok kısa sürede bu bedelleri hep birlikte, belki de yeni bir Ukrayna yada Suriye olarak ödemek zorunda kalabileceğiz.

Evet sanılanın aksine tarih affeder, unutur, yamultur vs. Lakin düşman asla affetmez ve hayal bile edemeyeceğimiz kötülükleri ve zulümleri yapar. 100 yıllık yakın tarih ile en yakın Suriye tecrübesi ile sabittir bu acı gerçek.