Suriye’de artık hayatın normale döndüğü algısı oluşturulmak isteniyor...

Ahmet Varol, Lübnan'daki mültecilerin zorla geri gönderilmesinin tamamen algı operasyonundan güç aldığını ifade ediyor.

Ahmet Varol / Yeni Akit

Lübnan’daki mültecilerin geri gönderilmesi

Son günlerde Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin toplanıp zorla ülkelerine geri gönderilmesiyle ilgili tartışmalar ve sıkıntılar yaşanıyor. Bir kesim onların iadesi için yoğun çaba sarf ederken, bir kesim de buna karşı sivil çalışmalar yürütüyor.

Lübnan’da bu konuda tartışmalar sürerken Ürdün’ün başkenti Amman’da Irak, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır Dışişleri bakanlarının katıldığı ve genel anlamda Suriye’yle ilişkilerin normalleştirilmesi konusunun ele alındığı bir toplantı düzenlendi. Bu toplantının gündeminde yer alan konulardan biri de iç savaş sebebiyle başka ülkelere iltica etmek zorunda kalan Suriyelilerin yeniden vatanlarına dönmelerinin kolaylaştırılması konusuydu. Toplantı sonrasında yapılan açıklamada Suriye yönetimiyle bu konuda bir anlaşma sağlandığı ileri sürüldü.

Bugün her ne kadar bölgesel ve uluslararası dengeler ve birtakım siyasi hesaplar sebebiyle Arap ülkeleriyle Suriye’deki Baas rejimi arasında bir yakınlaşma ve normalleşme söz konusu olsa da gerçekte Suriye’de bir normalleşme var mı?

Lübnan’daki mültecilerin geri gönderilmesine itiraz edenlerin en çok üzerinde durdukları konu “güvenlik” sorunudur. Eğer ki ülkelerine döndüklerinde kendilerini güven içinde bulacaklarından emin olabilseler bu insanlar kendileri de dönmeyi arzular. Çünkü Lübnan’da çok zor şartlarda yaşadıkları biliniyor. Ekonomik yönden zaten sıkıntılı haldeler. İş bulamamaktan ve insani yardımların yetersiz olmasından dolayı büyük zorluklara maruz kalıyorlar. Lübnan’daki bazı siyasi akımların ve partilerin sürdürdüğü mülteci karşıtı faaliyetler yüzünden dışlanmaları sebebiyle de psikolojik ve toplumsal sorunlar yaşıyorlar.

Yani Lübnan onlar için bir cennet değil. Burada kalmakta ısrar etmelerinin tek sebebi kendileri ve çocuklarının hayatlarının güvence altına alınması beklentisi içinde olmaları. Her ne kadar bu konuda da endişeleri olsa da Lübnan onlar için Baas diktasının hüküm sürdüğü topraklara nispetle biraz daha güvenli.

Lübnan’daki Suriyelilerin geri gönderilmesine itiraz edenler onların Baas rejimine teslim edilmesinin ölüme teslim edilmeleri anlamına geleceğine dikkat çekiyorlar. Muhtelif insan hakları kuruluşları tarafından da Suriye’de Baas diktasının hüküm sürdüğü topraklarda değişen bir şey olmadığına ve yurtlarına geri gönderilecek mültecilerin can güvenliği konusundaki endişelerin devam ettiğine dikkat çekildi.

Bazı haber kaynaklarında, Lübnan hükümetinin Suriye’ye geri gönderdiği mültecileri bu ülkenin Muhaberat’ına teslim ettiği ve bu teşkilatın onları ya asker olmaya zorladığı ya da gözlem altına alarak kendilerine işkence ettiği dile getirildi.

Lübnan’ın Suriyeli mültecileri geri göndermek istemesinin tek sebebi bu ülkenin yaşadığı ekonomik kriz yüzünden artık mülteciler yükünü taşıyamaz halde olması değildir. Mülteciler yükünü taşıyan hükümet değil ulusal ve uluslararası çapta faaliyet yürüten insani yardım kuruluşlarıdır. Lübnan hükümetinin asıl yapmak istediği Suriye’de artık hayatın normale döndüğü ve mültecilerin ülkelerine geri dönebilecekleri yönünde yürütülen kampanyaya katkı sağlamaktır. Amman’daki dışişleri bakanları toplantısında sergilenen tavır da bu kampanyanın bir parçası sayılır.

Bu kampanya bir sonraki aşamada diğer ülkelerdeki mültecileri de sıkıştırma amaçlı faaliyetlere gerekçe oluşturabilir. Zaten bazı Arap ülkelerinde bunun zemininin oluşturulması için çalışmalar başlatıldı.

Oysa gerçekte Suriye’de bir şey değişmemiştir. Siyasi sistemlerin bazı çıkar hesaplarına dayalı “normalleşme” atakları Suriye’deki şartların da normalleştiği ve güvenli ortam oluştuğu anlamına gelmez. Bilakis Baas diktası arkasındaki zulüm güçlerinin de pohpohlamasıyla zafer kazanmış edasına girdiği için halkı üzerinde baskısının daha da arttığı söylenebilir. Bu rejimin istediği, muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri de hakimiyetine geçirerek eski demir yumruk sistemini yeniden tüm ülkeye hakim kılmak ve böylece bütün hak ve özgürlük taleplerinin önüne set çekmektir.

Yorum Analiz Haberleri

Kemalizmin şapka zulmünden dolayı bombalanan şehir: Rize
Allah'ın rahmeti olan aklımızı gerektiği gibi kullanalım
Magazinleşen Yenidoğan Çetesi ve unutulan bebekler
Yapay zeka çağında kontrol kimde olacak?
Spiegel: “İsrail'in üst düzey siyasetçilerini ‘korumanın’ Almanya'nın ‘varlık sebebi’ olduğu düşüncesi feci bir hatadır”