Hafız Esed ve oğul Esed'in zulmünü yaşayan, 20 yıl hapishanelerde suçsuz yere yatarak türlü işkencelere maruz kalan bir Suriyeli Abdullatif Şeyh Abdülhay... Hapishaneye 20 bin kişi atıldılar. 15 bini idam edildi, 5 bini de ömür boyu hapse mahkum oldu. Duyularını yitirdi, ibadet ettiklerinde işkenceler gördü.
Konya'da yüz kadar Suriyeli aile var. Yaklaşık beş yüz kişiler. Beşşar Esed'in halkına karşı başlattığı savaştan sağ olarak kurtularak Türkiye'ye sığınan, oradan da Konya'ya yerleştirilen Suriyelilerden yalnızca biri Abdullatif Şeyh Abdülhay... Hafız Esad döneminde 18 yaşında İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) cemiyetinde bulunduğu gerekçesiyle Tedmur Hapishanesine atıldı. Gençliği işkencelerle birlikte Tedmur hapishanesinde geçti. İbadet edemedi, duyularını yitirdi. Tam hapishaneden kurtulacağı anda isim karışıklığından dolayı 6 yıl daha hapse mahkum oldu. 18 yaşında atıldığı hapishaneden 39 yaşında 'siz masumsunuz, serbestsiniz' denilerek çıkabildi. 20 yıl kaldığı zindanlarda onu en çok yaralayan ise hapishanedeki askerin, "Siz Allah'a biz ise Hafız Esad'a ibadet ediyoruz" sözü oldu.
20 yılın sonunda 'siz masummuşsunuz' denilerek serbest bırakılan Abdullatif Şeyh Abdülhay neden hapishaneye atıldığını, neler yaşadığını ve Esed'in kanlı rejimini haber7.com'a anlattı. Evine 7 füze isabet eden Riad Al Ali de yaşadıklarını paylaştı. Başbakan'ın "Birbirinizi Allah rızası için sevin" sözünü duyduğunda hıçkırıklara boğulduğunu anlatan Ali, röportaj anında da gözyaşlarını tutamadı.
15 BİN İDAM, 5 BİN ÖMÜR BOYU HAPİS
Hakkında hiçbir suç ispat edilememesine rağmen 20 yıl hapishanede kalan Abdullatif Şeyh, zorla suçlu ilan edilerek hapishaneye atıldığını söyledi.
Hapishaneye 18 yaşında atıldığını kaydeden Abdülhay, "İhvan-ı Müslimin cemiyetinde olmakla suçlandım. Bizim cemaatimiz şeriat rejimini getirmek istiyordu. Hafız Esed bunu istemediği için bizi tehlikeli olarak görüyordu. Esed ve etrafındakiler Müslüman değil. Ben hapishaneye girdim ama hakkımda hiçbir suç ispat edilmedi. İhvan-ı Müslimin cemiyetinde olmakla beni suçlu ilan ettiler ve bana zorla kabul ettirdiler. Tedmur hapishanesine 20 bin kişi atıldık. 15 bin kişi idam edildi. 5 bin kişi hapishaneden ancak 20 yıl sonra çıkabildi. Bize 20 yıl sonra 'siz masummuşsunuz, örgütle bir ilişkiniz yokmuş' denildi. Çıktığımda anne-babamın 7 yıl önce öldüğünü öğrendim" dedi.
"SİZ ALLAH'A BİZSE HAFIZ ESED'E İBADET EDİYORUZ"
Hapishanelerde namaz kılanının öldürüldüğünü anlatan Abdülhay, zindanda gördüğü zulmü şu sözlerle dile getirdi:
"Gece ve gündüz işkence vardı. Her gün çok korku yaşıyorduk. Her şeyden men edildik. Hapishane duvarlarının arkasında neler var bilmiyorduk. Ne televizyon ne gazete ne de kitap biliyorduk. Ailemizden habersizdik. Hapishanenin bir odası 80 metre kareydi ve 180 kişiydik. Hiçbir ibadetimize izin vermiyorlardı. Battaniyelerin altında saklanarak ibadetlerimizi yerine getirmeye çalışıyorduk. Ben bir gün kıbleye döndüm ve sadece gözlerimle namaz kılıyordum. Asker, benim namaz kıldığımı anladı ve dışarı çıkardı. Beni saatlerce dövdüler ve öldüm zannettiler. Çünkü hapishanede namaz kılanların akıbeti ölümdür. Oradaki askerler bize hep şunu derlerdi. 'Siz Allah'a ibadet ediyorsunuz bizse Hafız Esed'e ibadet ediyoruz'."
5 YIL SONRA 50 SANİYELİK MAHKEME
Mahkemeye gittiklerinde her 5 kişiden 4'ünün idam edildiğini belirten Abdülhay, "Ben hapishaneden çıkana kadar yani 20 yıl hiç yüzümü görmedim. Hiç aynaya baktırmadılar. Her gün kesintisiz işkence vardı. Benim birçok arkadaşım işkenceler nedeniyle organlarını kaybetti. Bulunduğumuz hapishane odasının üstünde iki tane delik vardı. 24 saat nöbetçiler bizi oradan izlerdi. Beni tutukladıklarından 5 yıl sonra mahkemeye çıkardılar. Mahkeme 50 saniye sürdü. O 50 saniyede anne-baban kim? Ne iş yapıyorsun? diye sordular. Hakim 50 saniyeden sonra 'bunun suçu yok' diye yazdırdı. Ama serbest bırakmadılar. Her mahkemeye gittiğimizde 5 kişiden 4'ü idam ediliyor bir tanesi ömür boyu hapse mahkum ediliyordu" dedi.
İSİM YANLIŞ OKUNUNCA 6 YIL HAPİS DAHA!
İsim yanlış okununca 6 yıl daha hapishanede kaldığını ifade eden Abdülhay, "1995'te Hafız Esad'dan bin 200 kişiye ismen af geldi. Bende o kişiler arasındaydım. Çıkacak olanlarla tek tek mülakat yapıldı. İstihbarat başkanı benimle mülakat yaparken bana bir ismi sordu. Ama sorduğu ismi yanlış okumuştu. Bende tanımıyorum dedim. Ama doğru okusaydı tanıyordum. Öyle olunca beni tekrar hapishaneye gönderdi ve bu 6 yılıma mal oldu. İsmi bilerek mi yanlış okudu bilmiyorum. İşte hayatınızın ne olacağı bir kişinin iki dudağı arasındaydı" diye konuştu.
ESED YIKILMAZSA HAMA KATLİAMI YENİDEN YAŞANIR
'Esed yıkılmalı' diyen Abdülhay, şöyle devam etti:
"Bizim kurtuluşumuz ve tekrar yurdumuza ailemize dönüşümüz Esed'in yıkılmasına bağlı. Bu kesinlikle böyle olmalı. Eğer Beşşar Esed güçlenir ve galip çıkarsa binlerce insan idam edilir. 1982'de Hama katliamı olmuştu. Yaşları 15 ile 50 arası olan 60 bin Suriyeli duvara dizilerek tarandı, katledildi. Aynı Sırpların Bosnalılara yaptığı gibi Esed bunu kendi halkına yaptı. Eğer Esed yıkılmazsa bu katliamı intikam için yeniden yapar."
DUYULARINI YİTİRDİ!
Röportaj esnasında ikram edilen çayları yudumlamadan önce de ilginç bir olaya tanık olduk. İnce belli çay bardağına 10 adet küp şeker atan Abdülhay'a bunun nedenini sorduğumuzda zindanda geçen ağır işkenceli 20 yılda tüm duyularını yitirdiği cevabını verdi. Tat, tuz ve koku duyusu kaybolan Abdülhay, "Yine de tat alamıyorum ama tatmin olmak için bardak aldığı kadar şeker atıyorum" dedi.
TÜRKİYE OLMASAYDI BİZ NE YAPARDIK
Sözlerinin sonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür eden Abdülhay, "Türk hükümeti ve Türk halkına çok teşekkür ediyorum. En zor anımızda bize yardım ettiler. Türkiye'nin bizim yanımızda durduğu gibi hiçbir Arap ülkesi ve halkı bizim yanımızda olmadı. Türkiye olmasaydı biz nereye giderdik, kime sığınırdık? İnşallah Esad yıkılır ve biz yeniden ülkemize dönerek hürriyetimize kavuşuruz" ifadelerini kullandı.
HALKI ONU, O HALKINI SEVİYOR
Suriye'de memur olan Riad Al Ali'yse, Beşşar Esed hakkında konuştukları yıllarda çok gizli davrandıklarını söyledi. 3 kişi olduklarında konuşamadıklarının altını çizen Ali, üçüncü şahısların ajan olabileceğini ve her zaman böyle ispiyonlamaların yaşandığını ifade ediyor.
Ali yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "2 ay önce Konya'ya yerleştirildik. Ben Suriye'deki yürüyüşlere katılmıştım. Suriye'den gelmeden önce evime 7 füze atıldı. Eğer evi boşaltmada bir hafta geç kalsaydık hepimiz can verecektik. Eğer ailem olmasa Suriye'de kalıp cihad edecektim. Bunu çok istiyordum. Bize Türkiye'nin yaptığını hiçbir Müslüman ülke yapamadı. Korktular. Ben şuan Türkçe öğreniyorum. Türkçeyi Suriye'ye taşımak istiyorum. Başbakan Erdoğan Pazar günü Konya'daki konuşmasında 'Allah için birbirinizi sevin' dedi. Bu sözler beni ağlattı. İçimden keşke bizim de böyle başbakanımız olsa dedim. Halkı onu, o halkını seviyor. Biz Türkiye'de insanlık gördük. Diğer halklara örnek olsun bu yaşananlar."
SURİYELİLER'DEN RİCA
Konya'daki Suriyeli mülteci ailelerin bir de istekleri var. Ailedeki erkekler çalışmak istiyor ve kendilerine harçsız verilen "İkamet Tezkeresi" için her bireyden istenen 172 liranın alınmamasını rica ediyor. (haber7)