Suriye-Ürdün Sınırına Sıkışmış Deralıların Dramı

Zekeriya Kurşun, Yeni Şafak’taki köşesinde Suriye’de Esed rejimi ve destekçilerinin zulümleri sonucunda Ürdün sınırına sıkışmış Deralıların dramını gündemleştirmiş.

Zekeriya Kurşun’un Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (05 Temmuz 2018) yazısı şöyle:

Suriye-Ürdün Sınırında Der’a’dan Yükselen Feryat

Masum gösteriler ile Suriye Devrimi’nin başladığı yer olan Der’a, bugüne kadar pek çok saldırıya maruz kaldı. Sürekli baskı altında tutulan şehirde yüzlerce masum hayatını kaybetti. Şimdi de Rusya destekli Suriye ordusu, son altı yılın intikamını alırcasına şehri yeniden kuşattı. Zaten yaşama imkanı kalmayan şehir ve civarındaki yüzbinler harekete geçerek, Ürdün sınırına dayandı.

Bir milyondan fazla Suriyeli göçmene ev sahipliği yapan ve daha fazlasını alamayacağını beyan eden Ürdün yeni göçmenlere kapılarını kapattı. BM, Suriye rejimine dur demek yerine, kapılarını açması halinde Ürdün içinde göçmenlere yardım yapacağını duyurdu.

Döndük, dolaştık tekrar kurulu dünya düzeninin işlerliğini kaybettiği yargısına vardık. Kadın, çocuk, yaşlı, hasta, Ürdün kapısına dayanan 270 bin masumun sesini duyamayan ve onları Havran sahrasında aç biilaç bırakan dünya düzeni.

ÜRDÜN’ÜN ÇIKMAZLARI

Ürdün’ün toplumsal dokusu göçmenlerin ağırlıkta olduğu bir yapıya sahiptir. Gerek BM ve gerekse Suudi Arabistan başta olmak üzere çevre ülkelerin destek vermesi halinde yeni bir göç dalgasını da kaldırabilir. Fakat bugünkü durum çok bilinmeyenli bir denklene dönüşmüş ve Ürdün sınırındaki çeyrek milyonu aşkın masumun sesi duyulmaz olmuştur.

Ürdün, BM’ye güvenip kapılarını açmak istememektedir. Zira geçmişteki taahhütlerin yerine getirilmediği ve bu yükü tek başına kaldırmaya mahkûm edileceği iddiasındadır. BM ise göçmenlere yardımı kapıların açılmasına bağlayarak, bir bakıma Ürdün’e şantaj yapmakta ve dolaylı olarak Suriye rejimine destek vermektedir.

Aslında Suriye rejimi, 2012’den itibaren muhalefeti ikna ve onlar ile anlaşma veya savaşarak sonuç alma imkanını kaybettiğinden, bölgesel demografik yapıları değiştirerek kendi güvenliğini sağlama stratejisi gütmektedir. Ülkenin savaş öncesi nüfusu 23 milyon civarında idi. BM’nin verilerine göre kayıtlı resmi mülteci sayısı yaklaşık 6 milyon iken ülke içinde yerinden edilenlerin de bir o kadar olduğu hesaplanmaktadır. Buna göre Suriye’de son altı yılda neredeyse 12 milyona yakın insan yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır. Bu göçler ve yerinden çıkarılmalar yüzünden Suriye’deki Sünni nüfus oranı yüzde 6-7’lik bir düşüş gösterdiği gibi, ülke içinde, farklı dini ve etnik yapıların dağılımı da bir hayli değişmiştir. Halep ve Hama kentlerinden sonra şimdi sıra Der’a bölgesine gelmiştir.

Havran bölgesi olarak bilinen ve savaştan önce bir milyondan fazla nüfusun yaşadığı bölgenin çeyrek milyondan fazlasının göçmen duruma düşmesi, demografik yapıda yeni büyük bir felaketi getirecektir. Bu senaryo karşısında, Ürdün’ün insani amaçlar ile kapılarını açması bu felakete zemin hazırlayacaktır. Açmaması ise yüzbinlerin helâkına sebep olacaktır.

Diğer taraftan, kapılarını göçmenlere açması halinde zaten zor bir dönem geçiren Kral Abdullah’ın Ürdün’deki kariyerinin daha da zorlanacağını düşünmemesi mümkün değildir. Bir de taahhütlerin verilmemesi, Ürdün’den yeni bir göç dalgasının Suudi Arabistan’a doğru yayılma ihtimalini doğurmaktadır. Bu durum ise Suudi yönetiminin korkulu rüyasıdır. Bu yüzden Suudi Arabistan Kral Abdullah’a desteğini Suriyeli göçmenleri tutması şartına bağladığında kuşku yoktur ki; bu da Ürdün’ün diğer çıkmazlarından biridir.

HAFIZAMIZDAKİ DER’A

Havran bölgesinin merkezi olan Der’a’nın bizim hafızamızda de önemli bir yeri vardır. Hz. Peygamber’in çocukluğunda geldiği Busra Eski Şam’ın bitişiği, hac yolu güzergâhı ve Hicaz demiryolunun üzerindeki en önemli istasyonlarından birisidir.

Aslında eski çağlarda ve kısmen Ortaçağda meskûn olan bölge, zamanla göçebe kültürün egemen olduğu bir yere dönüşüp eski önemini yitirmiş iken; 19. Yüzyıl’da Osmanlı devletinin aşiretleri iskân ve bölgeye bazı göçmenleri yerleştirmesi ile yeniden şenlenmiştir. Özellikle Hicaz Demiryolu’nun ve Der’a istasyonunun yapılması ile şehirleşmenin yeniden başladığı bölge, I. Dünya Savaşı yıllarında da Osmanlı Ordusu’nun önemli lojistik noktalarından biri olmuştur. Yani Der’a Türkiye’nin tarihi derinliğinde ve sorumluluğunda olan bir coğrafyadır. Zaten oradaki masumların da şimdilik tek umudu Türkiye’den uzanacak yardım elidir.

 

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm