Suriye ümmetin imtihanıdır...

ZEHRA TÜRKMEN

20 ayı aşkın bir zamandırSuriye halkı zor günler yaşıyor. Bu güne kadar 47bindenfazla insanın katledildiğu Suriye’de 250bindenfazlayaralı insan var.10 milyoninsan ise ölümcül sorunlar eşiğinde. En temel ihtiyacın karşılandığı ekmek fırınları bombalanarak yok edilmekte; Suriye halkı açlık, susuzluk ve yoksulluk çitlerine doğru sürülmekte… Ve yine Suriye’de 3 milyona yakın insan evleri yıkılmış, yakılmış, bombalanmış bir şekilde kışa giriyor. Ama bütün bu yokluğa, yoksulluğa, acıya ve sıkıntılara rağmen bu insanlar inançlarından ve onurlarından hiçbir şey kaybetmiyor. Evet, Suriye halkı aç ve susuz. Ama onlara sorulduğu zaman "bizim ekmeğe, battaniyeye, yiyeceğe ihtiyacımız yok; bizim silaha ihtiyacımız var" diyorlar. Bu söylem direnişçi ve mücadeleci ruh için oldukça önemli bir söylemdir. Ama soğuk kış şartlarında yaşlıların, kadınların, çocukların battaniyeye, una, süte, ayakkabı ve monta ihtiyaçları var. Ve tabii ki kendilerini korumak ve zalim Esed'i devirmek için silaha da...

Ancak Suriye’de yaşanan bu tablo karşısında özellikle İHH ve Özgür-Dergibi kuruluşların açık ilanıyla Suriye için düzenlenen yardım kampanyaları, Arakan, Bangladeş, Somali ve Gazzeiçin yapılan yardımların ulaştığı meblağlara ulaşamıyor. Son Gazze saldırısında katledilen insan sayısı kadar hergün Suriye'de dedelerimiz, annelerimiz, çocuklarımız ve kardeşlerimiz katlediliyor. Ayrıca Suriye'yi Lübnan'dan, Lübnan'ı Ürdün'den, Ürdün'ü Filistin'den ayırmak mümkün değil. Çünkü bu beldenin adı Hz. Ömer'den bu yana Bilad-ı Şam'dır. Burası dilleri, kültürleri, tarihleri, gelenekleri büyük ölçüde de dinleri aynı olan insanların yaşadığı bölgedir.

Gazze bombalanmaya başlandığı zaman Halid Meşal ve İsmail Haniyye dünya Müslümanlarını Cuma Namazı’nda dayanışma gösterilerine davet etmişti ve o Cuma günü Suriye direniş cephelerinde Suriyeli Müslümanlar ellerinde Filistin bayraklarıyla meydanlardaydılar.Ama İsrail uçakları tarafından değil, Baas rejimi'nin uçakları tarafından bombalandılar. Ve o gün 120'ye yakın insanımız-içlerinde kadınlar, ağzı süt kokan bebeler varken- acımasızca şehid edildi. Niçin? "Suriye ve Filistin halkları kardeştir."diye haykırdıkları için. Ve bir yıl önce de Suriye diktatörüEsed'e karşı yapılan protestolara destek verdiği için Lazkiye'deki Filistin Mülteci Kampı Baas rejiminin deniz güçleri tarafından bombalandı. Öyleyse geçmişleri ve gelecekleri birbirinden ayrılmayan Filistin ve Suriye'nin Müslüman halklarını, aynı acıları, aynı dertleri, aynı haykırışları yaşadıkları halde yardım kampanyalarımızda niçin ayrıştırıyoruz?

20 ay gibi uzun bir zaman geçtiği halde İHH'nın öncülüğünde sivil toplum kuruluşlarından 150 tanesi 3 Aralık Pazartesi günü Feshane'de Suriye Halkı'na yardıma çağrıda bulunmak için bir araya gelebildiler.Kampanyaya destek veren kuruluşlar soğuk kış şartlarında Suriye halkının acil temel ihtiyaçlarının karşılanması için tüm dünya Müslümanlarına çağrıda bulundular. Bu çaba geç kalmış bir teşebbüs olsa da umut verici bir başlangıç... Çünkü medyada, sosyal medyada ve insanlar arasında Suriyeli Müslümanların fıtratla barışık, tevhidden ve adaletten yana olan şerefli direnişleri, İslam düşmanları, İsrail muhibbileri, Esed-Baas sosyalizminin yandaşları, Nusayrilerle ekol dayanışması yapmaya kalkışan Aleviler, Kemalistler, ulusalcılar ve inkılâp değerlerinden kopan İran Hükümeti’nin mukallitleri tarafından tamamen yalan ve kurgulanmış senaryolarla manipüle edilmeye çalışıldı.

Bu manipülasyonlar camiamızda soruları, çekimserliği hatta vahimleri çoğalttı. Gazze’ye duyulan ilginin Suriye İntifadası söz konusu olduğunda cılız kalmasının nedeni de bu tür manüpilasyonlardır. Oysa müfsidlere ve mukallidlere insanları Allah adıyla aldatma fırsatı bırakmamalıyız. Suriyeli direnişçiler arasında bilgi ve birikimsizlikten kaynaklanan bazı cüzi hataları, hata olarak görmekten öte bunları genelleştirmeye çalışan suiniyetlileri de deşifre etmeliyiz.

"Müminler kardeştir" şiarı içinde yükselen Suriye'deki direnişin Tunus'tan, Libya'dan, Mısır'dan, Yemen'den, Türkiye'den, Suud ve Katar'daki bazı vicdan sahibi aşiretlerden gelen yardımlar dışında hiç bir maddi dayanağının olmadığı çıplak bir gerçektir. Kofi Annan barış girişimi sahtekârlığından bu yana Amerika da, İsrail de, Rusya da, Suriye'nin geleceğinde İslam olmasın diye Müslümanların darbe almasını ve zayıflamasını istediler. Ve Kofi Annan’ın kurguladığı barış senaryoları gibi zamana oynadılar. Her gün yaşanan katliamlar karşısında üç maymun rolünü tercih ettiler.

Ama bütün bu zorluklara rağmen Suriye halkının ve Müslümanların fıtrattan ve adaletten yana olan iradesi, ortaya koydukları direnişle önemli bir atmosfer oluşturdu. Bu atmosfer geleceğin rüzgârını ifade ediyor. Bu rüzgâr Allah'ın insanlar arasında günleri değiştirme vaadine uygun bir istikamete akıyor. Aynı Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da ve Yemen'de olduğu gibi... Bu dil adaletten, özgürlükten ve fıtrattan yana değişimin yeni dilidir. Bu dil her geçen gün Suriye'de bayraklaşıyor. Bu bayrak ümmet dayanışmasına yol gösteren bir filamadır. Bu yolda olmak "İnsanlar bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman birlik olup karşı dururlar" ilahi emrine göre kendimizi ve çevremizi özeleştiriye tabi tutmak ve muhasebe etmektir. Muhasebe arınmak için duadır; aldanışlardan, fasıkların haber ve iftiralarından, psikolojik taarruzla oluşturulan bilgi kirliliklerinden arınmaktır.

Ve şimdi Suriye ve Suriyeli kardeşlerimiz ümmet bilinci açısından bizim en yakın imtihanımızdır. Bu yüzden artık kalkıp uyarmak, elbisemizi/kimliğimizi temizlemek ve imtihan bilinciyle davranmak vakti gelmiştir. Bu tarihi eşiği görmeli ve artık kımıldamalıyız.

MİLAT GAZETESİ