"Suriye Savaşı: Art Niyetli Müzakereler"

Esed rejimi, barış sürecini Palmira gibi savaş alanlarından elde ettikleriyle desteklenen bir saptırma taktiği olarak kullanıyor!

Suriye Savaşı: Art Niyetli Müzakereler / Sharif Nashashibi / Al Jazeera

Haksöz Haber İçin Tercüme Eden: İbrahim Alpay

10 Nisan’da BM özel elçisi Staffan de Mistura rejim yöneticileriyle buluşmak ve 13 Nisan’da Cenevre’deki barış görüşmelerine hız kazandırmak için Şam’a gitti. O gün Suriye Başbakanı Vail el-Halki, rejim birliklerinin Suriye'nin en büyük şehri Halep'i almak için büyük bir saldırı hazırlığında olduğunu söylemişti.

Bu, Mistura'nın barış sürecinin korunması çağrısına açık bir reddir ve rejimin Suriye'deki çatışmalar için müzakere edilen antlaşmaya tepeden bakıp tenezzül etmediğinin bir diğer belirtisidir.

Şam'ın son konuşulanları ortadan kaldırmak istemesi şaşırtıcı değil çünkü odaklandıkları şey defalarca reddedilmiş bir siyasi değişim.

Gerçek Bir Ateşkes Değil

Coşturucu, alevlendirici, iltihaplı denilebilecek şekilde tehlikeli konuşmalar ve eylemlerde bulunmayı; çatışmaları dindirmek için politik çabalardan öncelikli bulması rejimin kalitesini gösteren ayırt edici bir özellik haline geldi. Böylece karşı tarafın çabalarının boşa çıkması sağlanmakta iken sanki onların bu çabalarına destek veriliyormuş gibi görünülebiliyor.

Geçen senenin sonlarında Viyana'daki görüşmelerin ilk aşamasından hemen sonraki günlerde Suriye milletvekili ve Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad: “Burada geçiş süreci denen şeyden bahsediyor sayılmayız. Esed’in liderliği konusunda herhangi bir alternatif söz konusu değil.” demişti.

Bu yıl şubat ayında Esed, Moskova'dan gelen bir sitemin ardından müttefik Rusya ve Batı güçlerinin mevcut ateşkesi koruma çabaları arasında Suriye'nin tamamını geri almaya yemin etti.

Buna ek olarak Esed rejimi, geçtiğimiz ay Cenevre görüşmelerine Esed’in kaderinin -çatışmaların çözümüne en büyük ve en kalıcı engelin- tartışılmayacak bir “kırmızı çizgi” olduğunu tekrar tekrar dile getirerek katıldı.

Pazar günkü çöküşe yakın olunduğunu reddeden açıklamaların ardından yeniden varil bombalarını kullanarak rejim ‘ateşkes’i defalarca ihlal etti.

Düzinelerce varil bombasının Halep'teki sivil bölgelere atıldığı, çarşamba günü barış görüşmeleri başlamadan sadece iki gün önce rapor edilmişti.

‘Ateşkes’in ana hedeflerinden biri de kuşatılmış bölgelere insani yardımın ulaşmasıydı. Her nasılsa BM ve sivil toplum kuruluşları, Esed rejiminin ulaşımı engellediğini, konvoyları beklettiğini, tıbbi araç gereci ortadan kaldırdığını, tahliyeleri yasakladığını, uluslararası yasaları ve kötüleşmekte olan insanlık krizini göz ardı ettiğini söyledi.

31 Mart’ta BM tarafından bir insani yardım birliğinin başkanı olarak görevlendirilmiş Jan Egeland: “Şam yardım konvoylarına olan talebe daha az duyarlı hale geldi. Bu, şubatın başlarında dünya güçlerinin ‘ateşkes’ fikrine katılmasının hemen ardından oldu.” dedi.

Bir önceki gün Birleşmiş Milletler üst düzey yetkilisi Stephen O'Brien rejim tarafından kuşatılmış bölgelerin ne kadar korkunç durumda olduğunu tarif etti.

Bu bölgelerden, üç yıldan uzun süredir kuşatma altında olan Derayalı kadınlar önceki hafta yardım ulaşmaması durumunda çocukları ve yakınlarının açlıktan ölümüne tanıklık edeceklerine dair bir uyarı mektubu yazmıştı.

Geçen ay yaşanan bir olayda, kuşatma altındaki Madayalı üç çocuk bir bomba patlaması sonrasında tıbbi müdahele için tahliye edilemediklerinden ötürü kan kaybından hayatını kaybetti.

Saptırma Taktikleri

Bu şekilde ifadeler ve hareketler, iyi amaçlı görüşmelere istekli bir partinin hareketleri değildir. Aksine, rejim Rusya'nın direkt askeri müdahelesi, İran ve Hizbullah askeri güçlerindeki artış sayesinde ‘ateşkes’i bir yanıltıcı unsur olarak kullanıyor.

Halbuki, rejimin dış kuvvetlere olan inancının öz güvenini yersiz hale getirdiği açıkça ortada, çünkü onlar olmadan yeni topraklar alması veya mevcut bölgeleri elinde tutması ve Suriye'deki varlığını sürdürmesi mümkün değil.

Doğrusu, Rusya askeri güçlerini kısmen çekmiş durumda. Birçok gözlemci bunu, en azından bir kısmını, rejimin savaşçılarının görüşme masasındaki hüsranına bağlıyor. Üstelik; Halki'nin, rejimin yaklaşan Halep saldırısı hakkındaki açıklamasından bir sonraki gün, Rüştü şehre saldırı planları olduğuna dair iddiaları yalanladı.

Esed geçen yaz ordusunun insan gücü eksikliğinden muzdarip olduğunu kabul ettiğini unutmuş olmalı. Aynı zamanda kendi Alevi cemaatinin hoşnutsuzluklarını da göz önünde bulundurmalı. Bu hoşnutsuzluklar zaman zaman cemaatin sokaklara dökülmesini ve bu ay Alevi liderler tarafından yayımlanmış resmi bildiriyi de kapsıyor. Liderler yayımladıkları bildiride kendi cemaatlerini rejimden uzaklaştırdıklarını yazmıştı.

Tüm bunların yarattığı olumsuz etkiye rağmen Cenevre görüşmelerinin sürdüğü bir gerçek ve bu barış süreçlerine bir dış cephe, dış görünüş belirlenmesine devam edileceğine dair bir işaret.

Ve tüm bunlar rejimin dikkatleri, savaşın ana konularından -gücün geçişi ve Esed’in kaderinden-, güvenlik ve teröre yönlendirmeye çalışırken oluyor.

Bu oyalama taktikleri komşu İsrail'in Filistinliler üzerindeki hesaplarında işe yaramışken burada neden uygulanmasın ki? "Sonunda barış olmayan bir süreç"... Sonuçta test edilip onaylanmış bir formül!

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!