'Suriye, Rusya İçin Küresel Siyasetin Kapısı'

Fatih Özbay’a göre, geçen sene 30 Eylül'de Suriye'ye askeri operasyon başlatan Rusya, bu müdahaleyle küresel siyasete geri döndü ve 1990'larda kendisine yapılanların intikamını aldı.

Al Jazeera’den Ayşe Karabat, Rusya’nın Suriye’deki konumu üzerine Doç. Dr. Fatih Özbay’la bir röportaj yapmış.

Bazı tespit ve vurgularını tartışmalı bulmakla birlikte bu röportajı okurlarımızın ilgisine sunmakta fayda gördük.

*

Rusya uzmanı Doç. Dr. Fatih Özbay’a göre, 1990’lı yıllarda çevrelenen, izole edilen, etrafında renkli devrimler gerçekleşen Rusya, Suriye politikasıyla hem bütün bunların intikamını aldı, hem de Suriye üzerinden küresel siyasete güçlü bir biçimde döndü.

Geçen yıl 30 Eylül’de Suriye’ye yönelik askeri operasyon başlatan Rusya, İTÜ Öğretim Üyesi Özbay’ın tanımıyla, Moskova’ya “Küresel politikalarda ben de varım” deme imkânı tanıdı. Giriştiği askeri operasyonla ileride oluşabilecek yeni enerji rotaları hakkında söz sahibi olduğunu gösterdi, Akdeniz’de önemli bir hava üssü kazandı, ürettiği yeni silahları Suriye’de kullanarak pazarlama imkânı buldu. Suriye’de bir milyar dolar harcayan Rusya, son bir yıl içinde dokuz milyarlık silah sattı.

Uzun yıllar Rusya’da yaşayan Özbay’a göre, Ortadoğu dengelerini iyi bilen Moskova, bu coğrafyada satranç oynuyor ve diğer aktörleri de bir çok alanda mat ediyor. Rejimin kalması için çalışan Rusya, Suriye Kürtlerini ileriye yönelik olarak elinde tutmak istiyor ama bir Kürt koridoru da istemiyor, çünkü onlara güvenmiyor.

Küresel siyasete dönüş

Rusya’nın askeri anlamda Suriye’ye müdahalesinin üzerinden bir yıl geçti. Rusya için Suriye’nin anlamı nedir?

Rusya, Sovyetler dağıldıktan sonra güç dengesinden düşmüş olmanın, eski sahip olduğu nüfuzun kaybolmasının sıkıntısını yaşıyordu. Ukrayna, Kırım meselesi nedeniyle Batı tarafından ekonomik yaptırımlara, politik izolasyona tâbi tutuldu. Suriye operasyonu, Rusya’ya küresel politikaya doğrudan girebilme ve "Ben de varım" diyebilme imkânı verdi. Rusya, Sovyetler Birliği’ni yeniden canlandırmayı değil ama Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu küresel dengelerdeki güce sahip olmayı istiyor. Bunu Rus kamuoyu da istiyor. Suriye operasyonu ile “Biz güçlü ülkeyiz” demiş oldu.

NATO’nun genişlemesi, ABD’nin Orta Asya’ya girebilmiş olması, etrafından yaşanan renkli devrimler, Rusya’da çevrelenme rahatsızlığına neden oldu. Rusya’nın Suriye’de amaçladığı şeylerden biri de bu izolasyonu kırmak. Bunu yaparken de aslında gerek yeni müttefiklerine, gerekse de eski müttefiklerine kendisinin iyi ve güvenilir bir ortak olduğunu göstermek istiyor.

Rusya devlet mantığında da şöyle bir şey var, “Düşmanlarımıza acımaz ve dostlarımızı da satmayız.” Rusya bu anlamda bir kaç acı tecrübe yaşadı. Saddam’ın ve Kaddafi’nin devrilmesi. Orada Rusya aslında kararlı hareket edememenin ve sert politikalar uygulayamamış olmanın pişmanlığını yaşıyor. Suriye, Ortadoğu’da ve Arap ülkeleri arasında Rusya’nın ilişkilerini sarsıntı geçirmeden devam ettirdiği tek ülke. Elli yıllık önemli bir dost. Rusya, Suriye operasyonuyla kendisine yakın rejimleri destekleyeceğini ve bunda taviz vermeyeceğini açık bir biçimde gösterdi, “Dostlarımızı satmıyoruz” dedi.

IŞİD tehlikesi, radikal İslamcıların orada bir devlet kurma çabası ve terör eylemleri nedeniyle de Rusya’nın bir korkusu var. O da radikal güçlerin Rusya’ya doğru sirayet etmesi ve Rusya’nın içinde karışıklık oluşturma endişesi. Sovyetler dağıldığında özellikle Suudi Arabistan destekli Vahabî gruplar ciddi faaliyetler yaptılar ve taban bulabildiler. Rusya’nın resmi rakamlara göre yüzde 12 Müslüman nüfusu bulunmakta. IŞİD saflarında, eski Sovyet coğrafyasından gelen 5000 - 7000 arası militan var. Buradan geri dönüp, Rusya içine yayılma ve o hassas Müslüman dengesini bozmalarından endişe ediyor. Putin diyor ki "Kavga kaçınılmazsa, ilk yumruğu sen at." "Radikal militanlar bir süre sonra Rusya’ya sızacaklar, onlar bunu yapmadan ilk yumruğu biz atalım" mantığı. Ayrıca, Rusya’nın Suriye’ye müdahale etmesinde pragmatik başka sebepler de var.

"Rusya, silahlarını pazarlama imkânı buldu"

Nedir o pragmatik nedenler?

Rusya, en çok silah satan ülkelerden biri. Körfez ve Ortadoğu ülkeleri önemli bir müşteri. Suriye ordusu da. Rusya, bu operasyonla birlikte hem yeni silahları deniyor, hem de silahlarının reklamını yapıyor. Bu yıl başından itibaren 8 milyar dolarlık silah satışı var. Bunun, yıl sonuna kadar 16-20 milyar dolar olması bekleniyor. Şimdi Hazar Denizi’nden füzeleri fırlatıyor ve IŞİD mevzilerini vurduğunu söylüyor. Bu önemli bir gövde gösterisi. Suriye müdahalesi sırasında özellikle Karadeniz’deki donanması büyük vazife gördü. Geçenlerde Rus Genelkurmay Başkanı “Karadeniz’de en güçlü donanma Türkiye idi artık değişti” dedi. Türkiye olarak bu ciddiye almamız gereken bir şey. Denizaltılarına füzeler yerleştirecek ve bunlarla Türkiye’nin her tarafını vurabilecek pozisyona geldi.

Akdeniz’deki çıkarları açısından Suriye’nin Rusya için anlamı nedir?

Çok önceden beri Tartus’ta deniz üssü vardı Rusya’nın ama bu operasyon Rusya’ya Hmeymim diye bir hava üssü de kazandırdı. İncirlik, ABD için Ortadoğu’da ne ise Hmeymim de Rusya için artık o. Bir de bunun içinde enerji boyutunu gözden kaçırıyoruz.

“Yeni enerji rotalarında Rusya söz sahibi”

Enerji boyutu nedir?

Eğer oradaki durum normalleşmiş olsa, Körfez doğalgazının Irak petrolünün Batı pazarına ulaştırılması için yeni rotalar çizilecek. Aynı zamanda Kıbrıs açıklarında yeni doğalgaz yatakları keşfedildi. Bir kaç yıl önce orada arama çıkarma yetkisini Suriye, Rusya’ya verdi. Rusya, önemli bir enerji aktörü. Enerjideki rakiplerine karşı, yeni enerji yollarının çizilmesinde söz sahibi olacak bir ülke olarak karşımıza çıkıyor.

Yani, Suriye’yi kaybetmek demek Rusya açısından bir çok şeyi kaybetmek anlamına geliyor. Suriye, Rusya için Ortadoğu’ya girişin olduğu gibi küresel siyasete dönüşün de kapısı.

Rusya’nın iç ve dış kamuoyuna verdiği başka bir mesaj da şu: “Nasıl 1945’te İngiltere, Fransa, ABD, Sovyetler Birliği müttefikler olarak Nazi yönetimine son verdiyse, şu anda Suriye merkezli uluslararası terörizm de benzer bir müttefiklik ilişkisiyle hareket ederek çözebileceğimiz bir şey.” Ama tabii, Suriye sorunu öyle bir şey ki herkesin ayrı ayrı kendi çıkarları ve beklentileri var.

“Rusya’nın kırmızı çizgisi rejim”

Suriye sorununa karışan güçler sizin söylediğiniz gibi kendi çıkarlarının maksimumunu sağlama peşinde. Ama bir uzlaşma olacaksa, Rusya için kırmızı çizgi nedir? Nedir olmazsa olmazı?

Rusya şunu söylüyor, “Bizim için önemli olan Suriye’nin toprak bütünlüğü ve uluslararası terörizmle mücadele. Esad da Suriye’nin hukuki yönetimi, o yüzden destekliyoruz.” Suriye’nin geleceğini çözebilmek için Esad’ın geleceğine karar vermek gerekiyor. ABD ve Türkiye “Esad ile olmaz” diyor. Ama Rusya ile yakınlaşma başladıktan sonra Türkiye de “Geçiş dönemi olabilir” demeye başladı. Rusya, “Rejim devam etsin, Esad’ın geleceğine de halk karar versin” diyor. Fakat işin psikolojik bir boyutu var. Rejim kalsa bile Esad’ın iktidardan ayrılması Rusya için yenilgi olarak algılanabilir. Buna rağmen bana göre, Rusya’nın kırmızı çizgisi Esad’dan daha çok rejim. Ama diğerleri rejimin de gitmesi konusunda ısrar ettiğinde sıkıntı başlıyor. Rusya’nın fiili olarak yürüttüğü 5,5 aylık operasyon sırasında daha çok muhalif grupları bombaladı. Çok az IŞİD hedefi vurdu çünkü rejime alan açmak istiyordu. Herkes biliyor ki, Suriye gelecekte eski Suriye olmayacak. Belki bir federasyon olacak, belki başka bir formül. Rusya sonraki dönem için kendisinin kontrolünde olan, mümkün olduğu kadar büyük bir alanın olduğu bir Suriye istiyor. Bu nedenle yalnızca rejime ait alanları genişletmek için değil, Kuzey’de Kürt koridorunun denize çıkışını engellemek için de o bölgeleri bombaladı. Biz biliyoruz ki, PYD Moskova’da ofis açtı. Ama Rusya şunu çok iyi biliyor, Kürtlerin en yakın ilişkide olduğu ülke ABD, bu nedenle de tam bir güven ilişkisi yok. Eğer enerji kaynakları için Akdeniz’e açılan yeni rotalar ortaya çıkacaksa, Rusya rejimi destekleyerek aslında pazarlık masasında eli çok güçlü bir şekilde oturmuş oluyor.

“Ruslar da Kürt koridoru istemiyor”

PYD ve Rusya ilişkisi üzerine söylediklerinizi Fırat Kalkanı operasyonu çerçevesinde biraz daha açar mısınız?

Ruslar için ana aktör rejim. Kürtler ileride oluşabilecek yeni Suriye pozisyonunda Rusya’nın elinde tutmak istediği artı bir faktör. Bunun örneği de var. Irak’ta merkezi hükümet ile de Kuzey Irak ile de iyi ilişkileri var Rusya’nın. Ama Kuzey Suriye’deki Kürtlerin ABD ile olan ilişkileri nedeniyle onlara tam bir güveni yok. Şöyle düşünmek yanlış olabilir: Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerle yakın ilişkileri var, yani Türkiye’nin aleyhinde mücadele ediyor. Türkiye ile Rusya’yı birleştiren noktalardan biri Suriye’nin toprak bütünlüğü. Fırat Kalkanı Harekâtı, Rus-Türk ilişkilerini normalleştiren adımlar Temmuz-Ağustos ayında atılmasaydı, olmazdı. Türkiye, uçaklarını, tanklarını o bölgeye sokamazdı. Rusya’nın buna izin vermiş olması Rusya’nın da Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bölgesinin oluşmasını istemediğini gösteriyor.

İran’ın, Rusya’yı Suriye operasyonuna ikna edildiği söylenmişti. Şimdi nasıl iki ülke ilişkileri?

İran belki şu anda Rusya’nın bu kadar başarılı olmasından rahatsız bile olmuş olabilir. Çünkü İran’ın kafasında Şii hilâli var. Oysa Rusya, denkleme Suudi Arabistan’ı, Mısır’ı da sokmaya çalışıyor. Ayrıca İsrail ile de Suriye konusunda işbirliği yapıyor. Rusya’nın İran ile ilişkileri bizim gördüğümüz gibi dört dörtlük değil aslında. Batı ile İran ilişkileri düzeldikten sonra İran’ın nereye yönelebileceği konusunda Rusya temkinli. Rusya, Ortadoğu’yu çok iyi biliyor buna göre davranıyor.

Rusya’nın ekonomik kaybı yok 

Rusya, operasyona başladığında "Bu yeni bir Afganistan olur, ekonomik olarak dayanamaz” yorumları yapılmıştı. Ama öyle olmadığı görüldü. Yanılıyor muyum?

Bu düşünceler gerçek olmaktan çok, Batı için beklenti veya umuttu. Afganistan benzetmesi hem coğrafi olarak, hem de orada bulunan gruplar açısından doğru değil. Özgür Suriye Ordusu’na bağlı grupları, radikaller topluluğu olarak görüyor Rusya. Meseleyi de uluslararası terörizmle mücadele çerçevesine çekerek hukuki anlamda kendisini haklı pozisyona çekti. Oysa Afganistan’da Sovyetler Birliği işgal gücü konumundaydı, Suriye’deki gibi yalnızca hava kuvvetlerini kullanmıyordu, binlerce asker de yığmıştı. Şimdi ise ne ABD, ne Rusya, kara gücü olarak girmek istiyor Suriye’ye. Türkiye’yi oraya çekmeye çalışıyorlar. Ayrıca, Afganistan’a nazaran Rusya Suriye’yi yıllardır tanıyor ve biliyordu.

Ekonomik boyutuna gelince günlük 3- 4 milyon dolarlık harcaması oldu. Başından beri bakarsak, bir milyar doları geçen bir harcamadan söz edebiliriz. Oysa silah satışından kazandığı para bile bunun dokuz katı.

Rusya’nın sivilleri öldürdüğü, hastane bombaladığı da bilenen bir gerçek. En son BM’de de savaş suçu ithamında bulunulmuştu Rusya’ya karşı. Fakat Rusya çok önemsemiyor bu durumu.

Uluslararası medya, sivil ölümlerinden, hastane bombalanmasından söz ederken Rus medyasında bu tür haberleri göremiyorsunuz. Bu tip iddialar karşısında da kendisine karşı bir karalama kampanyası yürütüldüğünü söylüyor Rusya. Savaş suçu meselesini de, başka yerlerdeki ihlâlleri, örneğin Irak’ın işgalini gündeme getirerek kapatıyor.

“Putin küresel satranca bizatihi katılıyor”

Rusya’nın gelecek tahayyülünde, nihâi planında, öyle bir plan varsa Suriye nerede duruyor?

Şöyle bir anlayış var Rusya’da; güvenliğimiz Karadeniz’den, Karadeniz’in güvenliği de Akdeniz’den başlar. O yüzden Akdeniz’de bulunmak Ruslar için çok önemli. Ruslar iyi satranç oynar, Putin de küresel satranç oyununa bizzat katılıyor ve diğer aktörleri bir çok alanda mat etti. Daha önce konuştuğumuz izole edilme, çerçevelenmeye cevap veriyor Rusya, Suriye’de yaptıklarıyla, NATO’yu ve dolayısıyla Türkiye’yi çerçeveliyor. Suriye aslında, Putin yönetimindeki Rusya’nın 1990’lı yıllarda kendisine karşı yapılanların intikamını alması.

Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalesi sırasında Türkiye ve Rusya arasında uçak krizi de yaşandı. Bu krizden Rusya ne öğrendi?

Açık söylemek gerekirse, bir NATO üyesi ülkeye yüzde yüz güvenilmeyeceğini öğrendi. Ruslar söylüyor bunu. NATO üyesi bir ülkenin Rusya ile geliştirebileceği ilişkilerin belli bir sınırı var ve bu sınır zorlandığında kırılabiliyor. Türkiye ve Rusya’nın ilgi ve çıkar alanları, Karadeniz’den Ortadoğu’ya uzanan bölgede zaman zaman çakışıyor. Bu anlamda bu tip krizlerin yaşanması her zaman mümkün. İki ülke arasında milyarlarca dolarlık ticaret var ama ilişkileri sağlıklı yürütecek kurumsal alt yapı hâlâ oturtulmamış durumda. Her iki ülkenin de suçu var bunda. Bu kriz Rusya’ya, Türkiye ile ilişkilerinde daha temkinli olmayı öğretti. Türkiye için de aynı durum geçerli. Ama bir de Rusya ileri sürdüğü şartların kabul edilmesiyle birlikte kriz durumunda Türkiye karşısındaki gücünü de öğrenmiş oldu.

Kaynak: Al Jazeera

Röportaj Haberleri

Suudi Arabistan'da İslam, sekülerleşme ve Bin Selman reformları
“Filistin özgürleşmediği sürece, bu travma asla geçmeyecek”
Netflix abonelerine yalnızca eğlence değil "politik görüşlerini" de satıyor
Nazmul İslam: Bangladeş’te devrim bir süreç esas mesele şimdi başlıyor!
"Sinvar’ın yolunu sürdüreceğiz"