Suriye krizi devam ediyor.. Hükümet kararlı. Suriye’ye bu işin hesabı sorulacak. Bu işin zamanını, yerini ve şeklini Hükümet belirleyecek.. Suriye’ye verilen cevap bir savaş anlamına gelir mi?
Hayır! Suriye ile bir savaş söz konusu değil.. Türkiye’nin müdahelesi Suriye rejimi için de trajik bir son olacak.
Henüz pilotlara ulaşılamadı. Enkazın yeri belirlendi, ama henüz çıkartılmadı..
Meclis’in tatiline fazla bir zaman kalmadı. Enkazın çıkartılmasından sonra Ankara’nın saati geri saymaya devam edecek..
İsrail Mavi Marmara’yı vurdu ve bir daha iki yakası bir araya gelmedi. Bu saldırı da Suriye için aynı neticeyi doğuracak.. Türkiye, Suriye’nin saldırısı dışında İslam Konferansı, Arap ülkeleri, AB ve NATO’nun, BM’nin desteğine sahip. Çin ve Rusya sessiz. İran ise Suriye’nin yanında durmaya devam ediyor.
DSP’ye göre, saldırı Tartus’taki Rus deniz üssünden gerçekleştirildi. Saldırı Rusların Suriye’ye verdiği hava savunma sisteminin test edilmesi anlamına da geliyordu..
Bu saldırı Suriye açıklarında bekleyen Rus gemilerinde eğitim alan Suriye askerleri tarafından gerçekleştirmiş olabilir mi?
Suriye’nin açıklamasına göre, uçak füze ile değil uçaksavarla vuruldu.. Bu fazla inandırıcı bulunmuyor.. Bu saldırının Suriye’den ya da Rus üssünden fırlatılan bir füze ile gerçekleştirilmiş olma ihtimali yabana atılamaz. Başka iddialar da var. Bu iddialardan biri de test uçuşu yapan jet, bölgede dolaşan bir İsrail jeti ile it dalaşına girdi. Bu sırada Suriye karasularına girdi ve çıktıktan sonra vuruldu. İsrail uçağı da uçağımızın vurulmasından sonra hızla oradan uzaklaştı..
Türkiye sınır bölgesinde 2 uçak gördüğünü söyleyen köylülerden, büyük bir patlamanın ardından 2. uçağın olay yerinden uzaklaştığına ilişkin gelen haberler bu yorumla birleştiğinde başka bir durum çıkıyor ortaya..
Suriye “Uçaksavarla vurduk” diyor. Bu uçağın vurulduğu yer hesaba katıldığında inandırıcı değil. Niye ihlal gerçekleştiği anda değil de, daha sonra, daha uzak bir mesafede vuruluyor? O zaman füze ile vurulmuş olabilir mi? O zaman bu füzeyi kim, nereden fırlattı? Bu, bölgedeki bir savaş gemisi, Rus üssü ya da savaş gemilerinden biri olabilir mi? Eğer gerçekten bölgede İsrail savaş uçağı varsa, Suriye karadan uçaksavar atışı yapsa da, uçağı vuran füze bir başka ülkeye ait olabilir mi? Tabii işin bu boyutu komplo teorilerine giriyor.. Önce uçak enkazının çıkartılması ve şehitlere ulaşılması gerekiyor..
Hava radarlarında bölgedeki hava ve deniz kuvvetlerine dair odakların gözüküyor olması gerekir.. Aynı şekilde karadaki vurucu güç merkezlerinin de işaretlenmiş olması gerekir. Hükümet bu bilgiye sahiptir.. Birileri iktidarı yıpratmak için bu gerçekleri saptırmak, istismar etmek istiyor olabilir..
Hükümet Suriye’ye karşı yapacağı operasyon konusunda BM, NATO, İslam ve Arap birlikleri, bölge devleltleri ile yakın ve sıcak bir temas içindedir..
Hükümet bundan sonra Suriye’den Türkiye’ye yönelik terör saldırıları, sınır boyundaki operasyonlarda Türkiye tarafına düşen bombalar ve sınır ihlalleri konusunda çok hassas olacaktır..
Bu süreçte İran’ın verdiği tepki, doğrusu İran gibi bir ülkeye hiç yakışmadı.. Suriye’nin saldırganlığı görmezden gelinerek Türkiye’nin, bu konu ile ilgili olarak NATO ülkeleri ile yaptığı teması, Türkiye’nin Suriye’ye karşı bir operasyon için kullanacağını söylemesi İran’ın Suriye konusunda nasıl bir mantıkla hareket ettiğini göstermesi açısından son derece ilginç. Bana kalırsa NATO asıl Rusya’yı test ediyor. Suriye’nin Türkiye’ye saldırısı da bunun gerekçesini oluşturdu. Şimdi NATO ile Rusya arasında kapsamlı bir pazarlık başlayabilir..
Öte yandan, Suriye’ye müdahele için o kadar çok gerekçe var ki! Hariri suikastı bile Esed’i Lahey’de sanık sandalyesine oturtmak için yeter de artar bile.. İran keşke bir kez de Suriye’yi eleştirse. Ama hatırlatalım, kim bir zalime yardım ederse Allah (cc) onu onların başına bela eder.. Kaldı ki, zalimler karşısında susmak bile büyük vebaldir.
İran, Türkiye’deki NATO erken uyarı sistemine şiddetle karşı çıkarken ve bunu kendine karşı bir hareket olarak yorumlarken, aslında Türkiye’nin Suriye’den gelen saldırıya karşı NATO’yu yardıma çağırması, aslında NATO için tam anlamı ile bir samamiyet testi anlamına gelmektedir. Bölgedeki bu durum İran’a yönelik bir tehdit değil, askine Akdeniz’de İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi’nden gelecek muhtemel bir saldırı ya da Akdeniz’den Türkiye’ye yönelik muhtemel bir tehdide karşı NATO için bir test anlamı taşımaktadır.
İran, Suriye’de Suriye halkının değil, ne yazık ki, Şah rejimini hatırlatan icraatların sahibi Esed hükümetinin yanında yer almaktadır ve bu tavrını ısrarla sürdürmektedir.. Bu durum hem zalim bir rejime destek anlamına gelmekte, hem de Lübnan’daki Hizbullah’a verilen destek ve duyulan güveni ilk kez bu seviyede yaralamaktadır.
İran’ın Suriye rejimine verdiği destek, İmam Humeyni döneminden bu güne Sunni dünyadaki desteklerinin kaybına sebep olmaktadır..
Esed rejimi, Saddam rejiminden daha adil değildir.. Bu tavır Sünni-Şii diyaloğunu da zora sokmaktadır..
Esed rejimi için bu saldırı yeni bir dönemin başlamasına sebep olmuştur.. Suriye rejimi, daha uzun bir süre kendi halkı, Arap dünyası ve Türkiye’ye karşı savaşını sürdüremez..
İşin garip yanı, İran bugün Müslüman halka ve Türkiye’ye karşı saldırgan politikaları ile köşeye sıkışan İsrail için umut haline gelen Suriye rejiminin yanında yer alarak tehlikeli bir politika izliyor..
Filistin halkını, Türkiye’yi, Sünni dünyayı, Arap dünyasını, Türk dünyasını karşısına alan bir ülke konumuna düşme riski karşısında İran’da aklı selim sahibi çevrelerin politikalarını gözden geçirmeleri için yarın çok geç olabilir.. İran yönetimi, yarın bu politikasını Şii dünyasına ve kendi halkına açıklamakta zorluk çekebilir. Çünki bu politika İran halkına, Şii dünyasına güç ve saygınlık kazandırmıyor..
Suriye kaybedecek. Ya da Suriye’nin kazanma ihtimali karşısında Sünni dünyada Suriye rejimi ile birlikte İran’a duyulan öfke büyüyecek. Suriye kazansa da, kaybetse de, her iki halde de İran kaybedecek..
İran İmam Humeyni zamanında tüm Müslümanlar için nasıl bir umut olmuştu! Nereden nereye. Selam ve dua ile.
YENİ AKİT