Suriye'de dikta rejimine karşı halkın eylemlerinin demirbaş sloganlarından biri "eş-Şa'bu yuridu iskâte'n-nizam" yani "Halk bu rejimi düşürmek istiyor" ibaresidir.
Dokuz ayı geçen süreden beri kararlılıkla devam eden direnişin örgüt kavgası yahut terör eylemleri olduğu iddiası kocaman bir mızrağı küçücük bir torbaya sığdırma çabasından başka bir şey değildir. Özellikle Cuma namazları sonrasında ülkenin her tarafında meydanları dolduran büyük kalabalıkların Baas diktasından kurtulma mücadelesini, bütün baskılara, insanlık dışı vahşete ve şiddete rağmen sürdürebilmesi bunun bir örgüt değil halk direnişi olduğu gerçeğini görebilen gözlerin içine sokuyor.
İddia edildiği gibi bir örgüt kavgası olsaydı şimdiye kadar o örgütün bitmiş olması gerekirdi. Çünkü BM raporlarına göre öldürülenlerin sayısı beş bini geçti. Suriye içinden gelen bilgiler ise en az on bin kişinin öldürüldüğünü söylüyor. Yaralananların, kaybolanların ve tutuklananların sayılarını ise tespit etme imkânı yok. Bu kadar insanın basit bir terör örgütü bünyesinde toplanmış olması mümkün müdür? Kaldı ki bunca insanın tasfiye edilmesine rağmen Baas diktası hâlâ ciddi şekilde zorlanıyor, kendisine başkaldıran örgütü bitirdiğini söyleyemiyor. Tam aksine ne yapacağını şaşırmış halde bazen tamamen saçma ve tutarsız açıklamalar yapıyor. Çünkü karşısında öldürmelere, kaçırmalara, tutuklamalara rağmen gün geçtikçe geniş tabana yayılan bir halk direnişi var.
Rejimin çok katı şiddet uygulamasına ve binlerce insanı katletmesine rağmen direnişin sürmesi halkın bu mücadeleyi kazanacağına inanıyor olmasından ileri geliyor. Ben Suriye'de yaşayan, hadiselerin dışında ama objektif bir bakışla bakan, kendisine güvendiğim bir zata halkın beklentisinin ne yönde olduğunu sordum. Halkın bu mücadelenin kesinlikle zaferle sonuçlanacağına, rejimin mutlaka yıkılacağına inandığını, direnişteki kararlılığında bu inancın birinci etken olduğunu söyledi. İsteyen görür, istemeyen görmez ama bu bir gerçek. Halk bu inanca sahip ve bu inanca sahip olduğu sürece de rejimi zorlamaya devam edecektir.
Rejimi zorlayan ikinci önemli realite silahlı kuvvetlerin sürekli dökülüyor olmasıdır. Çünkü dikta rejimi silahın gücüyle ayakta durur. Eğer silahlı güçlerinden kaçmalar başlarsa dökülmeye başlamış demektir. Baas rejimi, kendisinin halk desteğine sahip olduğunu göstermek amacıyla düzenlettiği gösterilere insanları katılmaya zorlamak için uyguladığı metotlarda olduğu gibi askerin kaçmasını önleme amaçlı uygulamalarda da aynen Kaddafi'nin metotlarına başvuruyor. Subayların ve erlerin ailelerini rehin tutarak ordudan kaçanların ailelerinin durumlarının tehlikeye düşeceği tehdidinde bulunuyor. Kaddafi de aynı şeyi yapıyordu. Ama başarılı olamadı. Esed de bu çirkin uygulamalarla kendine kötü bir son hazırlıyor olabilir.
Rejimin tehditlerine ve ordu mensuplarının ailelerini rehin alma taktiğine rağmen dökülmelerin sürdüğü haberleri geliyor. Ayrıca yeni askere çağrılan gençler katılmıyor, kaçmanın yollarını arıyorlar. Özellikle, geçmişte vatandaşlığa kabul edilmeyen ama bugün sözde reformlarla parça parça vatandaşlığa alınan ama hemen ardından gençleri askere çağrılan Kürt ulusunun onurlu tavrı ve gençlerinin kendi insanlarına silah çevirmemek için askere gitmeyi reddetmeleri bu açıdan zikre değer.
Halkın da sadece Cuma sonrası gösterilerle yetinmeyerek rejimi zorlama amaçlı yeni mücadele metotları bulmaya çalıştığı gözleniyor. Rejimi bayağı zorlayan ve telaşlandıran Onur Grevini bunlar arasında zikredebiliriz.
Suriye'deki özgürlük mücadelesinin dış güçlerin tuzağına düşmemesi ve gerçek bir zafere kavuşması için bize de sorumluluklar düşüyor. Başta gelen sorumluluk da bu haklı ve meşru direnişin yanında yer almaktır. Bu insani, vicdani ve İslâmi sorumluluktur. Bazı evhamlara ve komplo teorilerine dayanarak bu halkı katil dikta rejimi karşısında yalnız bırakmak, inancımızın bize yüklediği sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Bugün zulüm rejiminin bileğini güçlendiren en önemli araçlardan biri medyadır. Baas'ın medya ordusunun askerlerinden olmamak, olanları da uyarmak gerekir. İman ve sorumluluk bilinci sahibi insan bağlı olduğu, biat ettiği makamdan önce Allah'a vereceği hesabı düşünmelidir.
YENİ AKİT