Türkiye kamuoyunda Tunus, Mısır, Libya meselesinde kafaları karıştıran sorunlu perspektif daha ağır mantık hatalarıyla birlikte Suriye meselesine bakışta da rol oynuyor.
Müslüman halkların sokaklara dökülüp çağdaş firavunları devirmesine sevinmesi gereken insanlar emperyalizm tarafından aldatılmama, oyuna gelmeme gibi haklı ancak abartılı daha kötüye gidiş senaryolarıyla kaygılar içerisinde kıvranıyorlar. Gelişmeleri Müslüman halkların iradesine değil de emperyalizmin küresel ve bölgesel hesaplarına bağlamayı tercih edenlerin oranı hiç de az değil. Zulme başkaldıran, adalet ve özgürlük talep eden halklar gerçeği yerine internet devrimleri, ılımlı İslam projeleri, emperyalizmin kendini revize etmesi gibi senaryolar, komplo teorileri daha fazla revaç buluyor. Tembel, işe yaramaz, beceriksiz, kullanılmaya müsait “Müslüman Arap tipi” oryantalist bir tahayyül olsa da bizim mahallenin zihninde bile iyiden iyiye yer etmiş demek ki.
Suriye’de Baas cuntasının cinayet ve işkencelerine karşı bedeli kanı, canı, eşi, çocuğu dahi olsa aylardır sokaklardan, meydanlardan evlerine girmeyen Müslüman kardeşlerimize kulak veren kim? Suriyeli kardeşlerimiz yerine Batı başkentlerine gözünü kulağını dikmiş bir muhayyilenin adaletli analiz ve sonuçlar çıkarabilmesi ne derece mümkündür? Batı basınına, thing-tank kuruluşlarına veya Baas cuntasının kara propagandalarına hassasiyetle kulak kesilip Müslümanların söylem ve eylemlerini değersizleştirenlerin Suriye meselesini yerli yerine oturtabilmeleri imkân dışıdır.
Stratejik açıdan Suriye meselesini değerlendirirken üzerinde durulan en önemli iki konu muhalefetin silahlı bir mücadeleye evrilmesi ve dış müdahale beklentisi. Suriye’de Baas karşıtı protestolar ıslah talepleriyle başladı silahlı müdahalenin giderek artması üzerine rejimin ıskatı/düşürülmesine dönüştü. Aradan aylar geçtikten sonra ordudan ayrılan bazı askerler tarafından Özgür Suriye Ordusu teşekkül etti ve bazı askeri birliklere saldırılar düzenledi. Sokaklarda süren protestolar bütün ölümlere rağmen yine silahsız. İç savaş söylemi en çok da korku siyasetiyle statükoyu meşrulaştırma zemini olarak kullanılıyor.
Dış müdahale meselesine gelince Suriye’de örgütlü muhalefet sadece NATO, ABD veya AB’nin değil Türkiye veya başka bir ülkenin de silahlı müdahalesine karşı olduklarını beyan ediyor. Ekonomik, diplomatik yaptırım beklentisi var. Katliamların önüne geçilmesi için bir tampon bölge ve uçuşa yasak bölge oluşturulmasını talep ediyorlar.
Muhalefetin silah kullanmasını veya dış müdahale beklentisini telafisi mümkün olmayan bir tuzak olarak resmedenler aslında özetle şunu söylüyorlar: “Durmak yok Suriye! Ölmeye devam!” Resmi rakamlar Suriye’de ölen insan sayısının dört bine doğru tırmandığını ifade ediyor. Bu rakam İsrail’in Dökme Kurşun adıyla Gazze’ye yönelik saldırısında öldürülen 1.200 insanın üç mislinden biraz fazla. Saddam Hüseyin’in Halepçe’de gerçekleştirdiği katliamda öldürülen 5.000 insandan biraz eksik. Srebrenitsa’da Sırp çeteler tarafından öldürülen 8.000 insanın henüz yarısı bile etmedi.
Bu kadar bağırıp çağırmamıza gerek yok belki de. Neticede Esed’in Baas Cuntası Siyonist İsrail veya Saddam’ın Baası kadar kötü değilmiş demek ki? Çetniklere yetişmesi zaten söz konusu bile değil.
Sonra ilkeler son derece önemlidir. Kitlesel kıyımlara maruz kalsanız da elinize silah almayacaksınız. Aman dolmuşa binmeyin. Çünkü gün gelir dökülen kanlarınız zalimleri boğar elbet. Dış müdahale de öyle bir musibettir ki eşi menendi yoktur. Siz iyisi mi Beşşar’ı da Baas’ı da bir nimet bilin. Baas öldürünce, işkence edince çok fazla acımaz amma İran’ı ve Hizbullah’ı bölgede yalnızlaştırmak isteyen emperyalist güçler var ya onların öldürmesi, işkence etmesi çok fecidir, acısı hiç geçmez.
Mısır’da, Tunus’da, Libya’da diktatörler gitti de ne oldu sanki? Eskisinden beter günler bekliyormuş oraları. Baas gitse etnik, mezhebi, dini savaş çıkmayacağının garantisi mi var? Baas’ta sonra iktidara gelecek olan Müslüman Kardeşler’in ABD’nin ılımlı İslam projesini hayata geçirmek üzere İran’ı, Hizbullah’ı, Filistin direnişini alelacele emperyalizme satacağını sağır sultan bile duymuş. Büyük, çok çok büyük oyunlar oynuyormuş emperyalizm, bizim aklımız ermezmiş o kadarına. Aman gözünüzü seveyim ezilin, işkence edilin, öldürülün, tecavüze maruz kalın ama sakın emperyalizmin figüranı ve piyonu olmayın. Çünkü onlar herkesi ve her şeyi kullanıyorlarmış.
Son bir uyarı da muhterem Ali Bulaç’tan olsun: “Bugün gündemde Suriye var, şartlar elverirse İran sıraya girecek, arkasında Türkiye'nin ajandada olmadığını kimse iddia edemez.” Hala istiyor musunuz Baas cuntasının yıkılmasını, ha?