Bahadır Kurbanoğlu; Suriye halkının Baas Diktasına karşı devam eden direnişine yönelik karalama kampanyalarını yorumluyor:
Suriye: Reel Politik ve Hakikat Ekseni
İslam dünyasındaki gelişmeler içerisinde, herhalde hiçbir coğrafya, emperyalizmin dahli konusunda Suriye kadar tartışma oluşturmamıştır. Sapla samanın birbirine karıştırılması Nato müdahalesinin gerçekleştiği Libya’da bile bu derece söz konusu olmamıştır. Suriye, Tunus ve Mısır’dan sonra Libya’daki gelişmelerle birlikte emperyal güçlerin de bölgeye seyirci kalmaktan çıkış yolları aradıkları, bu yöndeki bütün tecrübelerini ortaya koymaya çalıştıkları bir coğrafya halini almıştır. Bu coğrafyalardaki diktatörlükler darbeler yoluyla oluşturulurken aktif, güçlü, etken ve planlayıcı olan emperyalizmin, bugünkü gelişmeler her ne kadar kendi hesaplayamadığı bir mecrada yürüse de, elini beline koyup olan biteni sakince izleyeceği elbette düşünülemezdi. Elbette emperyalizm derken sadece ABD ve dostlarını değil, Rusya, Çin ve yandaşlarını da kastetmekteyiz.
Suriye öyle bir coğrafya halini almıştır ki, henüz ne BM ne de NATO müdahalesi söz konusu olmamışken; bizatihi Rusya ve Çin yoluyla müdahale seçeneklerinden birinin yolu tıkanmışken, hatta Rusya ve İran’ın bizzat silah ve lojistik yardımlarının Esad rejimine aktarımı söz konusu olmuşken; halkın ve Suriye ordusunun bağrından çıkmış muhalif unsurların ABD, Türkiye ve Körfez ülkeleriyle olan ilişkileri tartışılır olmuş; böylelikle Esad rejiminin halka ve çok sonraları oluşan silahlı mücadele veren unsurlara karşı giriştiği katliamlar adeta bir “savunma siyaseti” düzleminde ele alınır olmuştur.
Filmi biraz geriye sarıp bazı sorularla konuyu açmaya çalışalım: