Zeytin Dalı Operasyonu’nu Türkiye Özgür Ordu unsurları ile birlikte gerçekleştirmekte. Dolayısıyla Özgür Ordu Türkiye için önemli bir partner ve dost konumunda. Lakin Türkiye’de belli çevreler ısrarla Özgür Ordu aleyhinde söylem ve tanımlamalarda bulunuyorlar. Ahmet Hakan Coşkun yazısında CHP’nin niçin ısrarla ‘ÖSO terörist’ dediğini bir türlü anlayamadığını ifade etmiş. Genel anlamda dünya kamuoyunda dahi ÖSO’nu terörist olarak görülmemesine rağmen CHP tarafından mahkûm edilmesi Ahmet Hakan Coşkun’un tuhafına gitmiş. Aslında Suriye Direnişini yakından takip edenler açısından şaşılacak bir durum yok. Suriye’de halkın zalim bir rejime karşı verdiği mücadelenin, savaşın cephelerinden biri de başından beri Türkiye oldu.
Türkiye’de ise Suriye halkının özgürlük mücadelesinin karşıt cephesinin en önemli mevziinde ise CHP yer aldı. Karşıt cephenin diğer unsurları ise sol-sosyalistler, ulusalcılar, mezhepçiler, Saadetçiler, İrancılar oldu başından itibaren. Hadisenin ideolojik boyutu olduğu kadar pratik, siyasal nedenlerden kaynaklanan durumu var. Aynı şey CHP için de geçerli. Erdoğan ve AK Parti’nin Suriye Direnişinin yanında yer almasından dolayı iflah olmaz, müzmin muhalifliğinin gereği rejimin yanında durdu. Ahmet Hakan’ın görmek istemediği ise asıl ideolojik gerekçelerle CHP’nin Esed ve PYD yanında olduğu gerçeğidir. Sol kimlik ve mezhepçi tavır ve Müslümanlık karşıtı temelinde konumlanan Kemalizm-ulusalcılık ideolojilerinin bileşkesi bu parti Suriye Direnişinin temel dinamiği ve rejimin karakterini dikkate alarak tavır geliştirdi.
Suriye halkının en tabi hak ve özgürlük talepleri güya özgürlükçü geçinen sol-sosyalistler tarafından desteklenmesi gerekiyordu. Ama hayır! Halkın en önemli dinamiğinin ve örgütlü unsurlarının İslami kimlikli olmasından dolayı bu familya pervasız bir şekilde Esed rejiminin yanında saf tuttu. Gerçekte ise Esed rejimiyle Türkiye solu arasındaki ittifak, ilişki ve siyaset beraberliğinin tarihsel kökleri ise çok daha eskilere gitmekte. Bir dönemler Ortadoğu’ya “gerilla ihraç üssü” gibi çalışan baba Esed rejiminin bu hizmetinden Türkiye solunun sayısız örgütü istifade etti. THKO’dan THKP-C’ye, Dev-Yol’dan Dev-Sol’a, Deniz Gezmiş’ten Abdullah Öcalan’a süreklilik arz eden bir birliktelikten söz ediyoruz. Günümüzün ulusalcı, Kemalist’i Doğu Perinçek’in Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi(TİİKP) de aynı şekilde Cengiz Çandar, Faik Bulut, Şahin Alpay gibi elemanlarını bu kamplara gönderiyordu.
Esed rejimine öykünmenin düzeyi darbe örnekliğine kadar yansıyor ve 1971’de orduda örgütlenmiş solcu komutanlar 9 Mart Cuntası olarak 12 Mart Cuntasından farklı olarak Hafız Esed’in yaptığı gibi sol, ulusalcı ve mezhepçi bir darbe yapmaya kalkıştılar. Onun için Esed rejimi Türkiye Solunun utangaç Küba’sıdır. Doğan Avcıoğlu’nun fikri önderliğini yaptığı Cemal Madanoğlu, İlhan Selçuk gibiler için Hafız Esed de sakalsız Fidel idi. Politik gelişmeleri bu yakınlık temelinde ele alırlar. İdeolojik, kültürel, siyasi ve tarihsel birliktelik, ortaklıklar CHP başta olmak üzere Türkiye Solunun Suriye’de gelişmeleri ele alırken belirleyici olmakta. Doğrusu bütün unsurlarıyla sol, Suriye halkının karşıtında, Esed’in yanında yer alan bu konumlanışın hakkını yedi yıllık süreçte fazlasıyla verdi. Hiçbir şey olmazsa Suriye direnişini çarpıtma, aleyhinde kamuoyu oluşturma, karalama, dezenformasyon açısından gerçekten de Türkiye toplumu açısından utanç denilecek örneklikler serdettiler.
Gariplerin Devrimi:Suriye Direnişi
Ahmet Hakan’ın CHP’nin Özgür Ordu’ya terörist demesini anlamamasından daha feci olan ise dindar, muhafazakar, İslami çevrelerinin Suriye direnişi karşısındaki cılız konumlanışlarıdır. Yeryüzünün herhangi bir noktasında işgal ya da zulme karşı kıyam eden Müslümanların desteklendiği geçmiş örneklikle Suriye direnişi arasında önemli bir farklılık ortaya çıktı. Bu durumun temel nedeni İran ve ona bağlı çalışan parti, grup, çevre, yazarların sistematik olarak direnişi mahkum etme, tıpkı solcular gibi direnişi çarpıtma, aleyhinde kamuoyu oluşturma, karalama, dezenformasyon çabalarının etkili olmasıdır. Erdoğan’ın yanına sızmayı başaracak kadar İran kafasıyla düşünen, Hamaney’in istediği çizgide siyaset üreten bu kişi ve çevreler hem AK Parti’nin Suriye politikasını değiştirme mücadelesi verdiler hem de Müslüman halkın Suriye direnişini desteklemelerini engellemeye çalıştılar. Türkiye için güvenlik meselesinin ötesinde hadiselere zalimane bakma yanlışının vebaline ortaklığın sayısız kötü örnekliği verildi bu süreçte.
AK Parti’nin sağlamış olduğu imkanlardan fazlasıyla istifade etmeyi çalışmalarının merkezine koymuş cemaat, vakıf, hareket, dernekler için sahip olunan imkanlar dünyası göz önünde bulundurulduğunda Suriye direnişi uzak durulması gereken, konfor bozucu bir gelişme idi. Söylem ve siyaset üretme kapasiteleri de zaten zayıf olan bu unsurlar dolayısıyla nesnel açıdan şeytani ve takiyyeci karakterle çalışan İrancıların nüfuz alanına çok açık bir halde durdular. Onun için de Suriye Direnişini tanımlamada, örgütlere bakış açısında, konumlanma açısından çoğu zaman sakat bakış açısı ortaya çıktı. Rabbimiz huzurunda ağır vebali getirecek ithamlar, iftiraları hiç utanmadan gazetelerinde, vakıflarında, derneklerinde dile getirdiler. Daha da önemlisi on binlerce insanın katledilmesi karşısında susmayan, kıt imkânlarla cihad eden Müslümanları yalnız bıraktılar.
“Hindikuştur Dağları”, “Ey Şehadet Sen Bana Küsülü müsün”, “Bir Sabah Gelecek Kardan Aydınlık” marşlarını söyleyerek, sürekli geçmiş anılarını anlatarak adeta mensuplarını motive etmeyi marifet zannedenler, nostalji ile Müslümanca bir varoluşun inşa edilemeyeceğini ne zaman görecekler? Afgan Cihadı, Bosna Cihadı, Çeçenistan Cihadı vb edebiyatı yapanlar iş Suriye’ye gelince İran’ın gözüyle bakanlar, bir kısmı bunun bile farkında değil, oportünist karakterle cihadsız, kıyamsız sivil direniş teorileri geliştirme kurnazlığına girerek konumlarına meşruiyet geliştirmeye çalışıyorlar. Risk içermeyen, herhangi bir bedel gerektirmeyen bir olay vuku bulduğunda, bir Müslüman’ın katledilmesi karşısında bile “Cenk, Cihad, Şehadet!” retoriğine başvuranlar iş Suriyeli Müslümanların kıyamına geldiğinde dut yemiş bülbüle dönmekte ısrar ediyorlar. Onun için Ahmet Hakan’ın bahsettiği ÖSO’ya terörist diyen CHP ile Suriyeli Müslümanların Cihad’ının yanında fiilen durmayan dindarlar aslında aynı yerde durmuş olmaktalar.