Suriye Cihadında “Fedai Birimi”nin Rolü

Nusra Cephesi’nin fedai birimi Çeyşu’n-Nusra’nın Türkiyeli savaşçısı “Fedai Birimi”ni anlattı.

Ümmet-i İslam sitesindeki röportajı okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:

***

Selman-ı Rûmî: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ebu Hureyre Türkî: Adım Ebu Hureyre Türki. 26 yaşındayım. Toplamda 7 aydır Suriye’de cihad ediyorum. Daha öncede gelip gitmişliğim oldu. Üniversite öğrencisiydim. Radyo TV ve Sinema bölümünde okuyordum. Boş zamanlarımda video seslendirmeleri yapıyordum.

Selman-ı Rûmî: Tevhid ile nasıl tanıştınız? Buraya geldiğinizde ailenizin tepkisi nasıl oldu?

Ebu Hureyre Türkî: Tevhid ile ortalama 8 yıl önce bir akrabam vasıtası ile tanıştım. Zaten bende Çeçenistan cihadı zamanından beri bir cihada katılma isteği vardı, fakat birtakım sebepler nedeniyle gidememiştim. Buraya ilk geldiğimde ailem hemen hemen bütün mücahidlerin ailesi gibi karşı çıkmıştı, fakat şimdi elhamdülillah beni destekliyorlar. Onların tevhid ile tanışmasına cihada gelmem vesile oldu. Kitaplardan değil yaşayarak öğrendiler elhamdülillah. Ben buna cihadın bir bereketi olarak bakıyorum. Çoğu kardeşimizin de ailesi, kardeşler cihada geldikten sonra tevhidi öğreniyorlar elhamdülillah.

Selman-ı Rûmî: Toplumda cihada gidenler için “hayata tutunamamış” kimselerden oluştuğu söyleniyor. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Ebu Hureyre Türkî: Bu söylem kesinlikle yanlış. Ben bu fikre kesinlikle katılmıyorum. Bunu söyleyen kişiler acaba toplumda çok mu yer etmiş, tutunmuş kimseler yoksa insanları Allah yolundan alıkoymak için uğraşan kimseler mi merak ediyorum. Elhamdulillah içimizde birçok mühendis, doktor, iş hayatının çeşitli yerlerinde kariyer yapmış birçok kişiler bulunuyor. Hatta bunların içinde eski asker ve polislerde mevcut.

Selman-ı Rûmî: Sizi Suriye’ye getiren sebep nedir?

Ebu Hureyre Türkî: Beni Suriye’ye getiren sebep zaten dediğim gibi 8 yıl önceki Çeçenistan cihadına gitme isteğim vardı,  ümmetin perişanlığı, burası ile alakalı videolar internette mevcut onları izliyordum. Daha sonra kendi kendime gitmem gerektiğine kanaat getirdi. Hocalarımız olsun, abilerimiz olsun onlara danıştım, onlarda “Eğer orada bir faydanın olacağını biliyorsan git” dediler. Bende gitmeye karar verdim. Yani Allah’ın dinin yüceltmek en baştaki hedefimiz olsa da, bunun yanı sıra bir sürü sebeplerde oldu.

Selman-ı Rûmî: Nusret Cephesi ile Ceyşu’n-Nusra arasında ne gibi farklılıklar var?

Ebu Hureyre Türkî: Genelde bekârlardan oluşuyor ama evlilerde var. Eskiden sadece bekârlar alınıyor diyorlardı fakat evlilerde bulunuyor. Hatta bekâr olanlar evlendiriliyor. Sadece şunu istiyorlar, belli bir düzen var düzene uyulması isteniyor. Yani fark olarak da işler biraz daha yoğun oluyor. Yoğundan kastım spor olsun, ibadetlerdeki cehd olsun hep bir düzen içerisinde işliyor. Mesela bir kardeş gece namazına kalkıyorsa diğer kardeşlerini de teşvik ediyor. Tabi asla zorunlu olarak kalkacaksın diye bir kaide yok. Sadece içerimizde böyle bir emri bil maruf düzeneği diyebiliriz. Diğer bir hususta nizami bir yapı olmasından dolayı herkes spor yapıyorsa sizde doğal olarak oturayım diyemiyorsunuz düzene ayak uydurarak onlarla birlikte spor yapıyorsunuz…

Nusret Cephesi ile aramızda hiçbir fark yok. İnsanlar Ceyşu’n-Nusra’ya girdiği ameliyelerde kesin zafer kazanan bir grup gibi baksalar da böyle bir şey kesinlikle yok. Sonuçta güç kuvvet Allah’tandır ve zaferde Allah’tandır. Kesinlikle böyle bir şey yok. Sadece Ceyş Nusra biraz daha disiplinli ve düzenli bir ordu diyebiliriz. Fakat asla ve asla abartıldığı gibi diğer kardeşlerimizden üstünüz gibi bir iddiamız yok. Böyle düşünmek içimizdeki kardeşlerimizde kibre, dışardaki kardeşlerimizde de vesveseye sebep olabilir. Onun için böyle düşünülmemeli, abartılmamalı ama böyle bir yapıda gerekli, bunun da bilincinde olmalı insanlar.

Selman-ı Rumî: Nusret Cephesi’nden Ceyş Nusra’ya geçmenizdeki sebep nedir? Niçin Ceyş Nusra?

Ebu Hureyre Türkî: Ben düzenli bir hayatı seven birisiyim açıkçası. Sporu seven biriyim. Devamlı bir hareket halinde iş yapmayı sevdiğim için burayı seçtim. Bu demek değil ki Nusret Cephesi’nde veya başka gruplarda spor yok, düzen yok demek değil tabii ki. Açıkçası orada imkân bulamıyordum yoğunluktan. Ama burada iş biraz daha düzenli ve tertipli dönüyor diyebilirim. Bu benim şahsi görüşüm belki diğer kardeşlerde Cephe’yi öyle görüyordur.

Selman-ı Rûmî: Ceyş Nusra sosyal olarak nasıl bir yapı?

Ebu Hureyre Türkî: Allah hepimizi riyadan korusun. Ceyş Nusra’daki kardeşler ibadetlerine özen gösteriyorlar. Mesela gece namazları olsun, oruç olsun, sabahları Kur’an ezberlerimiz olsun insanlar buna özen gösteriyorlar. Bunun en önemli sebebi ortamdaki disiplin ve kardeşlerin teşviki. Tabi bunlar zorunlu değil fakat insanlar yaptığı zaman sizde ayak uyduruyorsunuz ki zaten bu insanın Allah ile arasında olan bağını artırır. Başımızdaki emirlerimiz ve hocalarımız olsun bizi en ufak bir günah karşısında uyarıyorlar elhamdülillah. Devamlı nasihat ediyorlar yani. Nitekim sahabenin bir sünneti terk ettiğinde veya bir hata yaptığında zaferin gelmediğine dair kıssalar İslam tarih kitaplarında mevcut.

Selman-ı Rûmî: Ceyş Nusra’nın operasyonlara ne gibi katkısı var? Konumu ne?

Ebu Hureyre Türkî: Genelde en önde oluyorlar operasyonlarda. Sadece onlar olmuyor cepheye bağlı diğer gruplarda iktihamlara katılıyorlar. Fakat bu düzenli bir yapı ve merkeze bağlı olduğu için kontrol edilmesi daha kolay ve işi bu oluyor. Her an hazır bekleyen hazır kıta görevi gören bir yapı. Bir sorun olduğunda, düşman ilerlemesi vs. ilk olarak müdahaleyi genelde Ceyş Nusra yapar.

Selman-ı Rûmî: Ceyş Nusra özel tim gibi bir grup mu?

Ebu Hureyre Türkî: Hayır, kesinlikle alakası yok. Biz internet ortamında veya duyduğumuza göre insanlar burasının özel bir grup olduğunu söylüyorlar fakat bunun kesinlikle hiçbir alakası yok. Bizde diğer gruplar gibi işini yapan sıradan bir grubuz. Belki daha düzenli diyebiliriz. Kesinlikle zafer isme bağlı değil zafer ALLAH’a aittir. Ceyş Nusra’nın fethedemediği yerleri diğer gruplardaki kardeşler daha az çaba ile kolayca fethedebiliyor. Yani bizim diğer gruplar ile hiçbir farkımız yok.

İmkânlar doğrultusunda bir bölüm seçtirilir ve içerisindeki herkes bulunduğu görevin, taşıdığı silahın hakkını verin deniliyor. Zaten hakkı verilecekse bu imkânlar sağlanıyor. Bizim büyüklerimiz, emirlerimiz olsun onlar şunu söyler ; “Biz elimizdeki silah, tank, top bunlara güvenmiyoruz. Biz yalnız ALLAH’a güveniyoruz. Bunlar sebeplerdir. Biz sebeplere sarılıyoruz. Onun için işimizi iyi yapalım gerisi ALLAH’ın elindedir. Zafer ALLAH azze ve celle’ye aittir.”

Selman-ı Rûmî: Türkiye’deki kardeşlerimizden bir isteğiniz var mı?

Ebu Hureyre Türkî: Kardeşlerimizden isteğimiz bu davaya sahip çıkmaları ve onu en güzel şekliyle amele dökmeleridir. İnsanlarda burası ile ilgili şöylede bir algı var. Buraya hergelenin sanki intihara gidiyormuş, her gelenin öleceği algısı var. Bu kesinlikle yanlış. Bizim burada gördüğümüz yıllardır cihad eden abilerimiz var. Kendileri Afganistan’da, Çeçenistan’da bulunmuşlar ve şimdi buradalar. Yani ölüm takdir edilmiş bir zaman. Sizler ise nasıl ölmek istediğinizi seçiyorsunuz. Oturarak mı yoksa ALLAH yolunda kafirin karşısında Müslümanlarla saf tutarak mı!

En azından buraya bir haftalığına da olsa gelmelerini ve bu toprakların havasını solumalarını istiyorum. Çünkü burada olup bilgi aktaranlardan buraları öğrenmek, gelip görmek gibi bir olmuyor. Medyada yansıdığı gibi olmuyor. Burada yakin var. İnsanlar gelip burada ribat noktalarına gelseler ziyaret etseler ya da Suriye içinde gezseler eksikleri kendileri görseler daha iyi olur. Kişi kendisi karar vermeli. Savaşılması mı gerekiyor şuan yoksa davet, yardım mı yapılması gerekiyor. En azından burada şunun farkına varabilirler ; “Acaba benim buraya nasıl faydam olur? Ben burada kalmalı mıyım yoksa gidip oradan mı yardım etmeliyim?”

Selman-ı Rûmî: Rabbim sizi ve Ceyş Nusra’yı korusun. Böyle bir yapılanmayı Şam topraklarına kazandıran Nusret Cephesi’nden de razı olsun. Vakit ayırdığınız için Ümmeti İslam olarak sizlere teşekkür ediyorum.

Ebu Hureyre Türkî: Allah sizden de razı olsun. Çalışmalarınızı bereketlendirsin inşallah. Türkiye’de kalbi bizimle atan kardeşlerimize de selam olsun.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Hendekler Savaşı olduğu belirtilen belgeselde Türkiyeli muhalif savaşçıların motosikletli Fedai Timlerinin çatışma görüntülerinin yanı sıra birçok farklı görüntülere yer verildi. İşte Ebu Zuhur Gazvesi

Suriye Haberleri

“Suriyeliler için Allah-u Ekber, Baas’a karşı herkesi eşitleyen bir slogan”
Esed artıkları kaos peşinde: İran Suriye'de ateşle oynuyor
Rusya'dan Suriye açıklaması! İzin vermeyeceğiz...
Suriye'yi İran'dan kurtardık: 13 yıl sonra işsizim
Bakan Uraloğlu: Halep ve Şam havalimanlarına teknik ekip göndereceğiz