Kenan Alpay bugünkü yazısında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in Suriye'ye yardım çağrısı örneği üzerinden "Resmi ulema ile aydın kimdir, farkı nedir?" sorularına cevap arıyor. Meselenin ünvan değil duruş sorunu olduğunu ifade eden Alpay Ali Bulaç'ın Ortadoğu intifadaları konusundaki aydın tavrının 'saray uleması' tabirinden uzak olmadığınını belirtiyor.
Alpay kişilere resmi damgası vurup değersizleştirmenin yerinde olmadığının altını çiziyor.
***
Suriye Aynasında Sivil Aydın ve Resmi Ulema
Kenan Alpay
“Aydın-entelektüel kimdir, toplumsal açıdan ne gibi faydalar sağlar, geleneğimizde yer alan ulema ve münevverden farkı nedir, gelenek ve modernizmin çatıştığı aydın-ulema arasındaki fark hayra alamet midir?” gibi sorular uzun zamandır kafaları kurcalıyor.
Toplumsal mücadelenin öncüsü aydın mı olmalı yoksa ulema mı gibi sorular gündemden hiç düşmedi. Ancak bu zemindeki tartışmaların çoğu teorik düzeyde yapıldığı ve kendisine pratik üzerinden malzeme arayışına girdi. Bu sebeple tercih edilen kavramlara karşılık geldiği pratikten çok daha fazla anlamlar yüklendi. Öyle ki tartışmalar tüm zamanları ve gelişmeleri bağlayacak keskin kanaatlerle ifade edilerek birilerinin her durumda temize çıkarılmasına diğerlerinin de her durumda suçlanmasına vesile kılındı. Bu yanlış ve haksızlık üreten perspektifin sık sık test edilmesine ve somut gelişmelere göre yeniden tanzim edilmesi ihtiyaç var.
Aydın ve Ulemanın Suriye İmtihanı
Resmi-sivil aydın ayrımı gibi resmi-sivil ulema ayrımı da meşruiyetin kaynağına dikkat çeker. Normal şartlar altında aydın veya âlim kişi “kapıkulu” damgası yemek, devlet adına konuşan adam muamelesi görmek istemez. İlmi bağımsızlığa halel getirecek, ilmi hakikate ihanet sayılabilecek bir söylem ve ilişki biçimi gerek aydın için gerekse âlim için toplum nezdinde itibarsızlaşmanın kapısını açmak demektir.