Suriye, Ah Suriye

MUSTAFA SİEL

Suriyelinin Adı Yok

Dünyanın tanıdığı en gaddar diktatörlerden olan Stalin'in, 1 kişinin ölümü trajedi (acı veren bir olay), 1 milyon kişinin ölümü ise istatistiktir (sayısal bilgi, veri) dediği rivayet edilir. Stalin'in 1 milyon sınırı fazlasıyla aştığı, 20 ile 50 milyon arasında mazlum insanı öldürttüğü bilinmektedir.

Bu gün Suriye'de 80 kişi öldürüldü, bu hafta Suriye'de 786 kişi öldürüldü, bu ay Suriye'de 2900 kişi öldürüldü, 3 yıldır Suriye'de 140 bin kişi öldürüldü.  Bu haberler artık kulağımızın aşina olduğu, ayrıntılarına bakmak ihtiyacı bile hissetmeyecek derecede kanıksadığımız, işkence edilen yada katledilenlerin fotoğraflarına kazara gözümüz ilişirse irkilebildiğimiz haberler oldu artık, maalesef.

Yani Stalin'in sözü gerçekleşmiş, Suriye'deki katliamlar sadece sayısal veriler olarak algılanır olmuştur artık. Sanki sadece sayılardan söz ediyoruz, ölenler sanki bizler gibi birer insan değil.

Filim İzlemiyoruz, Bizzat İçindeyiz Tüm Yaşananların

Stalin'in yolunda giden Suriye diktatörü Hafız Esed'in sadece 1982 Hama katliamında 20 ile 50 bin mazlumu katlettiği biliniyor. Diktatörlük yaptığı 1970 ile 2000 yılları arasında en az 100 bin kişiyi katlettiği söylenebilir. Yerine geçen oğlu Beşer Esed, direnişin başladığı 2011 Mart'ına kadar çok fazla katliam yapmayıp, işkence hanelerde şöyle 10 ile 20 bin kadar mazlumu katlettirmişken, direnişin başlamasından bu güne kadar geçen 3 yılda babasını kat kat aşıp, Stalin'in izinde gittiğini gösterdi.

3 yıllık direniş sürecinde katledilen mazlumların sayısı en az 150 bin kişi olup, bu sayının 300, 400 ve hatta 500 bine dayandığına dair, hiçte yabana atılmayacak iddialar mevcuttur. Bu duruma göre eğer direniş 3 yıl kadar daha sürerse, Beşer Stalin'in istatistik rakamı olan 1 milyon kişiyi katlederek, insanların ölümünü trajedi olmaktan tamamen çıkaracaktır.

Gerçi Suriye'yi yöneten kliğin, gerekirse Hafız Esed'in yönetimi ele geçirdiği 1970 yılındaki nüfusa kadar ineriz iktidarı kaybetmemek için dediğine dair iddialar dikkate alınırsa, mevcut rejimin 5- 10 milyon civarındaki kişiyi katletmeyi göze aldığı ve böylece Stalin'i yakalamaya çalışacağı söylenebilir.

Ne yazık ki film izlemiyoruz, hepsi gerçek bu sayılarla ifade edilen istatistiki bilgilerdeki ölüm ve acıların. Üstelik uzağımızda değil, hemen yanı başımızda, sınırın 50 - 100 km. ötesinde. Her bir tecavüz, işkence, katliam gerçek. Her birinin anası, babası, ailesi, işi vs. var. Her birimizin olduğu gibi.

Sorulduğunda Mazlum Suriyeli Çocuğa Hangi Suçtan Dolayı Öldürüldüğü?

Savaş esnasında savaşçıların öldürülmesi savaşın tabiatı gereğidir ve normal karşılanır. Lakin savaşçı olmayan sivil ve ihtiyarların, ve hatta çocuk ve kadınların öldürülmesine ne demeli?

Savaşın bir hukuku ve ahlakı vardır. Gerek savaş esnasında ve gerekse savaş sonrasında savaşçılar öldürülebilir. Lakin bu öldürme adam gibi olmalı, savaşçı kendisi bir işkence yada tecavüzde bulunmamışsa, savaş silahlarıyla infaz edilmelidir.

Peki ama savaşla alakası olmayan, sırf rejime muhalif olduğu iddiasıyla zindanlarda açlık ve işkence ile katledilen on binlere ne demeli? Bu kelimelerle izah edilemeyecek vahşeti gerçekleştirenler ve bunları görmezden gelenlere ne isim vermeli?

Kadın ve kızlara yapılan sistematik tecavüz alçaklığıyla yetinmeyip, erkek çocuklara dahi tecavüz edilmesi; bu tecavüzlerin videoya çekilerek muhaliflerin saflarında olan yakınlarına gönderilmesine nasıl bir izah getirebilir, rejimin iç ve dış destekçilerince?

81.Tekvir suresi 8 ve 9. ayetlerde, sırf kız olduğundan dolayı toprağa gömülerek öldürülenlere hesap günü hangi suçtan ötürü öldürüldüğünün sorulacağı beyan ediliyor. Peki ama Suriye'de tüm bu masumlara yapılan canavarlıkları sormayacak mı Yüce Allah, faillerinden, amirlerinden, destekleyenlerden, görmezden gelenlerden?

Sizin Çocuklarınızın Canı Canda, Suriyeli Çocukların Canı Patlıcan mı?

Gezi Parkı eylemleri sırasında Okmeydanı'nda gaz fişeğiyle başından ağır yaralanan 15 yaşındaki Berkin Elvan'ın, 269 gün sonra öldüğü bildirildi. Başta ailesi olmak üzere mensup olduğu mezhep ve ideoloji mensupları ölümünden direk Erdoğan'ı sorumlu tutarak etrafı yıkıp geçirdiler.

Elbette bir çocuğun bu şekilde ölümü trajik. Üzülmemiz, yaralanmasında sorumluluğu olanların araştırılması ve yargılanması gerekir, amenna. Lakin, eylemler esnasında direk öldürmek için fişek atılmamış bir çocuğun kazara ölümüdür söz konusu olan. Hadi diyelim kasıt var, bu kasıtta emniyet görevlisinin ferdi suçudur, Erdoğan'ın talimatı değil.

Biliyoruz ki Suriye kıyamının fitilini, Mart 2011'de Derea'da duvarlara Esed aleyhtarı slogan yazan çocuklara yapılan dehşetli işkencelere halkın duyduğu tepki ateşlemişti. Gezi olayları esnasında bir çocuğun yaralanmasını Erdoğan'ın iktidarı bırakması için yeterli neden olarak görenler, Suriye'deki durum hakkında Esed'in iktidarı bırakmasını istiyorlar mı acaba?

Ölen çocuğun ailesi ile mensup olduğu mezhebi ve ideolojik grubun, Suriye'de şu ana kadar bizzat Esed'in talimatlarıyla açıkça hedef alınarak, keskin nişancılarca kasten vurularak, şebbihalarca işkence ile, varil bombalarıyla rastgele, abluka ile kasten aç bırakılarak öldürülen en az 10 bin çocuk hakkındaki görüşleri nedir?

Acaba bu çocuklar için de üzülüyor, Esed'i suçluyorlar mı? Yoksa oh olsun, hak ettiler, zaten muhaliflere destek verdiği için Erdoğan suçlu, Esed melek mi diyorlar? Bunları temsil eden yayın organlarının konu ile ilgili yayınlarına bakınca, aynen böyle düşündüklerini görüyoruz, maalesef.

Pensilvanya'dan Suriye Katliamı Görünmüyor mu?

Bu arada, Suriye'de 3 yıldır devam eden katliamlar ve 10 bin günahsız çocuğun katline ıh demeyen Derin Cemaatin Derin Hocasının, Berkin'in ölümü vesilesiyle yayınladığı taziye mesajı gözlerimizi yaşarttı doğrusu. Hadi bu günlerde AK Parti nedeniyle Suriye muhalefetine gıcığı var, bu nedenle görmezden geliyor bu katliamları diyelim. İyi ama direnişin başlangıcında, ABD'nin muhalefete ters bakmaması nedeniyle olsa gerek, olumsuz bakmıyorlardı muhaliflere.

Hatırladığım kadarıyla bu Hoca, ABD'nin Mart 2003'te başlayan Irak'ı işgali sürecinde işlediği tecavüz, zulüm ve katliamları göremezken, Saddam'ın İsrail'e fırlattığı birkaç Skud füzesinden yaralanan İsrail bebeleri için gözyaşları dökmüştü.

Aynı Hoca Mısırda darbesi Sisi'ye el altından tebrik mesajları gönderirken, cuntacıların meydanlarda katlettikleri 5000 civarında şehit için hiç sesi çıkmamıştı nedense.

Bu nasıl Hoca ise, gözleri sadece İslam düşmanlarının canı yandığında yaşlanıyor. Müslümanların acılarını hiç hissetmiyor bile. Ahir zaman mehdileri böyle oluyor demek ki, kafirlere karşı zelil ve şefkatli, Müslümanlara karşı heybetli ve celalli.

Bunca Tuğyan Bunca Issızlık, Bunca Zulüm Ve Katliam Bunca Sessizlik

Ulusolcu ve Gezici taife ile geçmişinden beri hep zalimler, hainler ve kafirlerin yanında saf tutmayı strateji edinmiş Derin Hocanın yukarıda ortaya koyduğumuz tutumlarının, eşyanın tabiatı gereği olduğundan, yadırgamıyoruz.

Lakin daha düne kadar mazlum ve mustazaf edebiyatı yapan abilerimiz vardı. Bunca tuğyan bunca ıssızlık diye kitaplar yazar, Müslümanların zulme karşı duyarsızlığından yakınırlardı.

Gel gör ki Suriye konusunda1k diye kitaplar yazar, Müslümanların zulme karşı duyarsızlığından yakınırlardı.

Gel gör ki Suriye konusunda bu abilerimize bir şeyler oldu. Bunca tuğyan bunca ıssızlık diyen abilerimiz, bunca zulüm ve katliam karşısında derin mi derin bir sessizliğe büründüler. Muhalifleri batının oyununa gelmekle, mezhepçilik yapmakla suçlarken, Esed'e hiç seslerini çıkarmadılar. Açık etmeseler de, 10 bin çocuğun ölümüne karşı tutumları, ulusolcuların yukarıda açıkladığımız tutumlarından çok farklı değil kuvvetli ihtimal.

Suriye Halkı Sarılacak Yılan Bile Bulamıyor

Malum denize düşen yılana sarılır diye bir söz var. Başka çaresi kalmayan bir insan, kendisini sokacağını bile bile yılana bile sarılır belki kurtulurum umuduyla. Lakin Suriye'de öyle bir durum gelişti ki, sarılacak yılan bile bulamıyor Suriye'nin mazlum halkı.

Sadece Esed ve başdestekçisi İran ile eklentileri vurmuyor Suriye halkını. Türkiye, Katar gibi birkaç memleket hariç, sözde İslam ülkeleri bile sattı bu mazlum halkı. Hani Milli Mücadele ile ilgili olarak söylenen şehir efsaneleri vardır ya, yedi düvele karşı mücadele edilmiş ve kazma ile kürek ile savaşarak atılmış Yunan Anadolu'dan diye. Oysa asıl yedi düvele karşı savaşan, kazma ve kürek ile savaşan Suriye halkı; asıl destanı bu halk yazıyor, kanıyla ve canıyla.

Değil yardımcı olmak, uğurlarında savaşmak, düşenin dostu olmazmış der gibi, bir tekmede bizlerden birileri atıyor. Bir çelme de, bizden sanılıp gözünün içine çaresizlikle bakılarak yardım umulanlar atıyor.

Vurun bakalım, atın bakalım. Bir gün olur devran döner, size vururlar, size de atarlar, çelmeyi size de takarlar. Peki o gün siz kimin gözüne bakarak yardım dileneceksiniz, kimden medet umacaksınız?

Hafta Sonu Mazlum Suriye Halkı İçin Meydanlara

5.Maide Suresi 55 ve 56. Ayetlerde işaret edildiği gibi, Suriyelilerin Allah'tan ve duyarlı Müslümanlardan başka velisi, dostu yok. 42.Şura Suresi 39. ayet gereğince, haksız saldırılara maruz bırakılan Suriye halkıyla yardımlaşarak bu saldırıları def etmek ve mislince intikamını alma hususunda sorumluluğumuz söz konusudur. Bu sorumluluğumuz ifa için, duadan maddi yardıma değin, maddi ve manevi her şeyi yapmalıyız Suriye halkı için. En önemli gündemimiz olmalı Suriye, halk kurtulana değin.

Cumartesi günü direniş 3. Yılını tamamlayıp 4. Yılına giriyor. Bu nedenle yukarıda bahsettiğimiz sorumluluğun bilincinde olan duyarlı Müslümanlar meydanlarda olacak bu hafta sonu, Suriye halkına olan desteklerini, zalimlere olan öfkelerini ortaya koymak, hakkın ve haklının yanında olduklarına şahitlik yapmak için.

Bizlerde sorumluluğumuzu ifa için mutlaka katılmalıyız bu eylemlere. 7.Araf Suresi 164. ayette belirtildiği üzere, umulur ki faydası olur; olmasa bile, hesap günü Rabbimiz indinde mazeretimiz olur.