Suriye, Afganistan mı Olur, Çeçenistan mı?

KENAN ALPAY

Rusya Parlamentosu’nda hiçbir karşı ya da çekimser oy söz konusu olmadan Suriye’deki askeri operasyonlarda Rus Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına yönelik tezkere kabul edildi. Üstelik bu tezkere Suriye’de sadece hava gücünün değil kara ve deniz gücünün kullanılmasını da kapsıyor. Baas cuntasının şefi Beşşar Esed’in ricasını kıramayan Vladimir Putin, ‘uluslar arası hukuka da riayet ederek’ terörle mücadelede güçleri birleştirmek üzere İran ve Hizbullah’la beraber fiilen ve resmen cepheye inmiş durumda. Tezkere çıkar çıkmaz öteden beri Suriye’nin farklı noktalarında konuşlandırılan Rus hava kuvvetleri Humus’a bombardıman yapmaya başladı bile.

Sovyetler Birliği’nin halefi olarak Rusya’nın, Suriye’yi daha güçlü bir askeri üs edinmesi ve fiilen askeri işgalin kapısını açmış olması çok boyutlu ve uzun dönemleri kapsayacak bir tartışmayı ateşledi. Afganistan ve Çeçenistan işgallerinden; Gürcistan ve Ukrayna’nın parçalanma süreçlerinden yakinen tanıdığımız Rusya’nın, Suriye’ye nasıl bir gelecek hazırladığı hiç kimse için sır değildir. Arkasında bıraktığı ağır tahribatlar, büyük insanlık suçları itibariyle Rusya’nın işgal geleneği ABD’nin işgal geleneğinden hiçbir zaman geri kalmamıştır.

İşgal Ne Zaman Çözüm Oldu?

Suriye’deki hemen her gelişmeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun siyasi çizgisini itibarsızlaştırmak hatta alay konusu yapmak üzere fırsata çeviren ‘diplomatik analiz çetesi’ne yine gün doğdu! AB ve ABD’nin belirlediği eksenden çıkan Türkiye kaybetsin, yıkılsın, batsın modunda kalem oynatan, diskur çeken bu diplomatik analiz çetesi yarım asırlık Esed/Baas cuntasını ayakta tutmak üzere Suriye’yi cehenneme çeviren İran-Hizbullah ve Rusya ittifakına stratejik başarı isnat etme yarışını sürdürüyor. Gözleri hiç katliam, yıkım, tehcir filan görmüyor. Olağanüstü derecede soğukkanlılar hatta bütün bu olup bitenleri eşyanın tabiatına uygun buluyorlar.

Ne AB ne de ABD, Esed rejimine duydukları nefrete rağmen Suriye’de devlet eliyle işlenen büyük yıkımın sonlandırılmasında ciddi bir rol oynadılar. Çünkü AB ve ABD açısından Suriye’de çözüm değil çözümsüzlüğün devamında büyük fayda görülüyordu. Suriye’nin insan kaynaklarını kurutan, bütün alt yapısını çökerten Esed rejimi marifetiyle Batı en temelde İslami muhalefet potansiyelini tasfiye etmenin planlarını yaptı. Bu sebeple önce İran ve Hizbullah’ın sonra da Rusya’nın açık işgaline sessiz kaldı. Hatta son aylarda tırmanan mülteci krizi dolayısıyla Rusya’nın cephede tam donanımlı askeri birliklerle yer almasından dolayı belirli oranda bir memnuniyet bile duyuluyor.

Rusya, Suriye’de nasıl bir çözüm üretebilir? Kime yaslanacak, kimi ayakta tutacak ve Suriye için nasıl bir gelecek kuracak? Meseleyi sadece ABD Başkanı Obama’nın pasifist dış politikası bağlamında okumak hiçbir şeyi ifade etmez. Türkiye Suriye sürecinden tasfiye ediliyor diye sevince gark olan kapıkulu analistlerin zafer naraları da bir şey ifade etmiyor.

Suriye’nin geleceği konusunda Putin’in Rusya’sı Obama’nın ABD’sini saf dışı bırakmış olabilir. AB’nin zaten uzak ve zayıf olan ilgisini de tamamen ortadan kaldırabilir. Türkiye’nin elini zayıflatabilir ve İran’ın işgal planlarını derinleştirebilir belki. Peki, Suriye halkını daha kaç yüz bin insanı katlederek teslim alabilir ki Esed veya benzeri bir katili iktidarda tutabilsin? Suriye’nin Müslüman halkı kendilerine biçilen deli gömleğinin kreasyonu kime ait olursa olsun onu reddedecek ve parçalayacaktır.

Faturayı Sadece Suriye mi Ödeyecek?

Akıldan çıkarılmaması gereken hakikat şudur: AB ve ABD’nin PKK-PYD’yle, Rusya ve İran’ın Esed rejimiyle Suriye’ye hazırlamak istediği gelecek Suriye halkının direnişini ezip geçmeden hayata geçirilemez. Suriye halkı ve bu halkın içinden çıkan İslami direniş hareketleri kendi geleceklerini neden bu hegemon devletlere ve işbirlikçisi örgütlere teslim etsin ki? Koskoca bir ülke ve 20 milyonu aşkın bir halkı ipotek altında tutmaya girişmenin elbette bir maliyeti olacaktır.

Rusya namına Putin tıpkı Esed rejimi, İran ve Hizbullah gibi Suriye’yi insansızlaştırarak zafer elde etmeyi kafasına koymuş anlaşılan. Ancak bu saatten sonra Lübnan ve İran’a gönderilen tabutların yanına Rusya’ya gönderilen tabutların eklendiğini görmek hiç kimse açısından şaşırtıcı olmamalıdır. Mesela İran hesabına Doğan Medya’da konuşlandırılan ahlaksız bir psikolojik savaş elemanı tarafından Rusya’nın Suriye’yi işgal planı için Afganistan hezimetini değil de Kafkasya-Çeçenistan işgal ve katliamlarına benzetilmesi pas geçilemez.

Radikal’in Savama-Muhaberat uzantısı mezkûr elemanı Suriye halkını ve Suriye halkına sahip çıkan Türkiye’yi analiz yapıyorum numarasıyla alenen Çeçenistanlaştırmakla tehdit ediyor. Suriye’yi veya Türkiye’yi Çeçenistanlaştırma hedef ve gayretlerinin elbette ağır bir bedeli olur. Ancak bu bedel sadece Rusya veya İran pasaportu taşıyanlarla da sınırlı kalmaz, ‘beşinci kol’ faaliyeti yürütenlerin dikkatine sunulur.