Sünnî dünya ile siyasî rekabet

MUSTAFA ÖZCAN

İRAN'IN bölgeye bakış açısı ve vizyonunu göstermesi açısından Arap dünyasında yankı uyandıran Türk dizilerine yaklaşımına bakmakta fayda var. Hangi zaviyeden bakarsanız bakın son yıllarda AKP deneyimi ve Türk dizileri Arap dünyasında sempati topladı. Arap dünyası özellikle de Türk dizilerine, yol açtığı sosyal ve ahlakî tahribat açısından bakarken, İran siyasî açıdan ve rekabet açısından bakmaktadır. Acaba İran Ortadoğu’yu Hitlervari kazanılmış ‘lebensraum’ (yaşam sahası) olarak mı görmektedir? Sosyal tahribat yerine bütün dikkatini siyasî boyuta teksif etmesi bunu göstermiyor mu? Türkiye’nin Ortadoğu’da kendisine rakip olarak yeniden ortaya çıkmasından endişe ettiği anlaşılıyor. Ortadoğu’daki cepleriyle birlikte hayat alanının önünün Türkiye tarafından kesilmesinden endişe ettiği anlaşılıyor. Bundan dolayı Türkiye’yi Ortadoğu’da önünü kesecek bir rakip olarak değerlendiriyor. ABD’nin Afganistan ve Irak’taki rakiplerini ortadan kaldırması ve ardından işgalle birlikte uluslar arası pozisyonunun zayıflamasıyla birlikte İran tarihte en avantajlı konumunu elde ettiğini düşünüyor ve bunu bulandıracak gelişmelere karşı alabildiğince duyarlı davranıyor. Bundan dolayı da havadan nem kapıyor. Bu itibarla, kafasını siyasetle bozmuş durumda. Bu çerçevede, Gümüş dizisi gibi dizilere İran’ın nüfuzunun önünü kesmek için başvurulduğunu ve bu yönde Türkiye ile Suudi Arabistan ve Arap ülkeleri arasında muvazaa olduğu kanaatini seslendiriyor. Öyleyse Luheydan gibi alimler bu muvazaayı bozuyorlar. Zira bu tarz dizileri izleyebilmek için uydu anteni bulunduranların öldürülmesi gerektiğine dair fetva vermiştir. Demek ki Luheydan gibi alimler İran’ın nüfuzunu engellemek gibi ortak misyona dahil değiller ve buna itibar etmiyorlar. Artık İran rekabet dürtüsü sonucu siyasî paranoyaya kapılmış ve yakalanmış durumda. Her çığlığı aleyhinde sanıyor.

***

Meseleye biraz daha yakın plandan ve zaviyeden bakalım. İran’da İngilizce yayınlanan ‘Tehran Times’ gazetesi, Ortadoğu ülkelerinde izlenme rekorları kıran ‘Gümüş’ dizisinin İran’ın bölgedeki siyasî ve kültürel etkisini azaltmak ve Türkiye’nin profilini yükseltmek amacıyla kullanıldığını öne sürdü. Suudi Prensi Waleed Bin İbrahim’in sahibi olduğu MBC televizyonunun 4’üncü Kanalı’nda altı aydır yayımlanan ‘Gümüş’ ve ‘Yabancı Damat’ın Arap ülkelerinde gördüğü ilgiyle endişeye kapılan Tehran Times’ın değerlendirmeleri şöyle:

Siyasî amaçları var: ‘Yabancı Damat’ ve ‘Gümüş’ senaryoları, Türkiye’nin doğal güzelliği ve oyuncuların çekicilikleri sebebiyle Arap ailelerinin çıkarlarını tahrik eden romantik diziler. Her biri yaklaşık 200 bölümden oluşan bu dizilerin siyasî amaçları var. Yıllarca laik Pan-Türkizmin egemen olduğu Türkiye, çok yakın zamanlara kadar, Arap dünyasında hiçbir siyasî ve kültürel etkiye sahip değildi. AKP’nin iktidara gelmesi ve İslâmî eğilimli bir hükümetin kurulmasıyla, Arap ülkeleri ve özellikle İran İslâm Cumhuriyeti modeline alternatif olarak görülen Suudi Arabistan, Türkiye’nin bölgedeki profilini yükseltmeye çalıştı. Suudi Prenslerin sahibi olduğu etkili uydu kanalları, Türk dizilerini Arapça seslendirip yayınlamaya başladı.

Amaç Türkiye’nin profilini yükseltmek: Türk dizilerin sanat yönü çok yüksek değil ancak, bölgede İran’ın siyasî ve kültürel etkisini azaltmak için Türkiye’nin profilini yükseltmek amacıyla kullanılıyor. MBC’nin Türk dizilerini yayınlama kararı, basit mesele olarak görülebilir. Ancak bu, Türkiye ve bazı Körfez ülkeleri tarafından tasarlanan siyasî ve kültürel bir planın ilk sahnesidir.

Erdoğan yönetiminin bilinçli politikası: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İslâm Konferansı Örgütü Genel Sekreteri olarak seçilmesi, Türkiye’nin İsrail ve Suriye arasındaki arabuluculuğu ve Lübnan ve Filistin’de yaşanan son gelişmelerdeki rolü, Erdoğan yönetiminin, görünüşte İslâmî sloganlar kullanmak suretiyle Arapların dikkatini çekmeyi başardığını göstermektedir. Türkiye’ye bölgede önemli bir siyasî ve kültürel rol veren bu plan, İran İslâm Cumhuriyeti’nin kültürel ve siyasî açıdan yalnızlaştırılması için formüle edilmişti.

***

Bari oldu olacak çekinmeden Arapların AKP’yi İran rakabeti için iktidara getirdiklerini de söylesinler. Böyle olsa bile bu İran’ı ne alâkadar eder? Alâkadar etmesi ancak hayat sahası doktrini ile açıklanabilir. Bu hayat sahasını Güney Lübnan ve Irak gibi bölge ve ülkelerdeki cepleriyle tahkim etmeye çalışıyor. Evet AKP’nin iktidara gelişi Arap dünyası ile ilişkilerin gelişmesine vesile olmuştur. Keza menfi surette de olsa Gümüş gibi diziler Türkiye’nin tanıtımında katkı sağlamıştır (Fi marhaleti’t tetrik el cedide…Ya leyteni Muhenned/ Character/sayı: 27). Sözgelimi Bahreyn’de bayram günlerinde turizm acentaları biletlerin yüzde 20’sinin fix olarak Türkiye’ye kesildiğini belirtiyorlar. Bunlar doğru ama bunun siyasete alet edilmesi İran’ın derin niyetlerini ortaya sermektedir. Amacı kendisinin yalnızlaşması değil Türkiye’nin bölgeden uzak tutulmasıdır. Türkiye’nin siyasî ve askerî olarak bölgeden uzak durmasını istiyorlar. Bundan dolayı Türkiye’deki hizb-i İran uzantıları Lübnan’a asker gönderilmesi gündeme geldiğinde canhıraş bir biçimde buna karşı çıkmışlardı. Bundan dolayı hem Hatemi hem de Nejad, Türkiye ziyaretleri sırasında Türkiye’nin Batı’ya demirlemiş olarak kalması gerektiğinin üzerinde durmuşlardı. Türkiye’nin AB hedefine birçok zaviyeden bakılabilir. Fakat İran’ın bakış açısı kesinlikle bölgesel hesaplara dayalıdır. Tehran Times’ın Gümüş gibi dizilere siyasî misyon yüklemesiyle Nejad’ın, Sultan Ahmet’te siyaset yapıyorum demesi aynı şeydir. İran’ın tek derdi Kardavi gibilerin arzu ettiği gibi İslâm aleminde karşısına sahici bir örneğin ve modelin yer almamasıdır. Bundan dolayı hizb-i İran uzantıları rahmetli Ziya ul Hak’la çok uğraşmışlar ve Kardavi gibi onu da Amerikan yandaşlığıyla suçlamışlardı. Dolayısıyla İran liderlik peşinde koştuğundan dolayı karşısında rakip istemiyor. Namzetleri de gerçek olsun ya da olmasın ABD ve İsrail yandaşlığıyla suçlamaktadır. Bununla birlikte sağlıklı olan, bölgede dengenin sağlanmasıdır. İran’ın bilmesi gereken, Ortadoğu’daki liderlik boşluğunu tek başına doldurabilecek kapasitede olmayışıdır. Bunu anladığında kendisine büyük iyilik yapmış olacaktır.

YENİ ASYA