Sümela Manastırı’nda Hıristiyanların ayin yapması Yeniden Refah’ı neden rahatsız ediyor?

Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, Lozan’ı bahane ederek Hıristiyanların ayin yapması ihtimaline tepki gösterdi.

HAKSÖZ HABER

Türkiye’de Kemalizm’in militarist modernleşme öğretisi laikliğin en şedid uygulamalarını da muhtevasında barındırıyor. Müslümanların yaşadıkları sıkıntılar bir yana gayrimüslimler de ciddi bir baskı ile karşı karşıya kaldı.

Rum ve Ermenilerin mal varlıkları son 15 yıllık süreç içerisinde yapılan iyileştirmelere kadar devletin ipoteği altındaydı. Dini özgürlükler konusunda da Hıristiyanlar özgürce hareket edebildikleri bir ortamda değillerdi. Sıkıntılar hala tam anlamda ortadan kalkmasa da göz ardı edilmemesi gereken iyileştirmelerin varlığı sevindirici.

Vaziyet buyken 15 Ağustos'ta Trabzon'daki Sümela Manastırı'nda inançlarının gereği olan "Kutsal Ayin"i gerçekleştirmek isteyen Ortodoks Hıristiyanlar uzun süredir cevapsız bırakıldı. Ankara’nın yazılı bir izinden ziyade sözlü olarak teminat vermesi Patrikhane’yi zor durumda bırakırken bir başka tepki ise Yeniden Refah Partisi’nden geldi.

Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin'in, Sümela Manastırı'nda ayin yapılmasına Lozan’ı öne sürerek karşı çıktı.

Bartholomeos'un, "tüm dünya Rumlarını temsilen sözde ekümenik" patrik olarak hareket etmesinin, Lozan Antlaşması'nın maddelerinin fiili ihlali olduğunu öne süren Bekin, Lozan Antlaşması gereği Rum Patrikhanesi'nin imtiyazlarının lağvedildiğini, sadece "başrahip" unvanının kullanılabilmesinin, Adalet Bakanlığı tarafından tescil edildiğini iddia etti.

Doğan Bekin, "Buna rağmen hala ısrarla 'ekümenik' sıfatının kullanılmaya çalışılması, her türlü izahtan varestedir. Sözde Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi Patriği Bartholomeos'un, Doğu Rum Kilisesinin ortaya koyduğu 'eşitler arasında birinci' değerlendirmesiyle 'ekümenik patrik' ve Fener Rum Patrikhanesinin de 'Ekümenlik Merkezi' olarak dünyadaki Ortodoks mezhebi mensuplarının bir dini kurumu olarak görülmesi, başta Lozan Antlaşması olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına aykırı bir uygulamadır." diye konuştu.

Lozan’ı bu şekilde savunmak Yeniden Refah Partisi’ne mi kaldı? Sanki konuşan CHP’li bir isimmiş gibi Lozan üzerinden gayrimüslimlerin ibadet özgürlüğünü hedef almak kabul edilebilir mi? Adı üzerinde bir manastır olan Sümela’da turistlerin gezinmesi mi daha makbuldür yoksa inanç sahiplerinin ibadet etmesi mi?

Bekin’in “ekümenik” sıfatını sorun etmesi de oldukça sorunlu bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ekümenik ifadesi evrenselliği anlatmak üzere kullanılan ve Ortodoks kilisenin başında bulunan Patrik’in sıfatı olarak Hıristiyanların ve günümüzdeki yorumlanış şekliyle İbrahimi dinlerin birliğini ifade etmek için kullanılıyor. Ekümenik Patrik dünyadaki tüm Ortodoksların ve çağrışımları itibariyle tüm Hıristiyanların dini lideri vasfını taşıyor özet olarak.

Türkiye’nin laik devlet yapısı ise bir dini liderin dünyadaki tüm dindarlara hitap etmesini imkansız hale getirmek istedi. Hilafetin ilgası misali bir durum Ortodokslar için de geçerli oldu. Devlet artık Ortodoks kilisesinin dünyadaki merkezi olan Fener Rum Patrikliğini “ekümenik” yani evrensel olarak tanımadığını göstermek için kilisenin başında olan din adamına bu sıfatla hitap etmedi.

Bekin bilgi eksikliğiyle konuştuğu için devletin “ekümenik” sıfatını tanımadığını ileri sürüyor. Ancak gerçekler böyle değil... Patrik Bartholomeos’a “Ekümenik” şeklinde hitap edilmesi resmi yazışmalarda ilk defa 2020 senesinde mümkün oldu. Türkiye’nin bu saçma ve akıl dışı okuma biçimi de anca dindar insanların iktidarında aşılabildi netice olarak. Dönemin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 2020 senesinde Patrik Bartholomeos’u Cumhurbaşkanlığına davet ederken “Sayın Ekümenik Patrik I. Bartholomeos” ifadesini kullandı. Patrik Bartholomeos’un anılarından oluşan “İmroz’dan İstanbul’a” isimli kitapta Bartholomeos, bu kullanım sebebiyle İbrahim Kalın’a teşekkür ettiğini söylerken Kalın “geç bile kalındı” şeklinde karşılık veriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konunun “Hıristiyanların iç meselesi” olarak gördüğü de aynı metinde geçiyor. Yıllarca laik-milliyetçi kesim tarafından “devlet içinde Vatikan kurmak istiyorlar” benzeri komik tepkilerle karşı çıktığı ifadenin Türkiye açısından sorun teşkil etmediği nihayet anlaşılmış oldu.

Netice olarak Hıristiyanların ibadet özgürlüğü hangi şekilde olursa olsun engellemeye çalışmak kabul edilemez. Hem de yıllarca Kemalistlerin Müslümanlar üzerinde bir sopa gibi kullandıkları “Lozan” üzerinden bunu yapmak tek kelimeyle abesle iştigal etmektedir!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!