Macid Fahri / Haksöz Haber
Sudan, geçtiğimiz Temmuz ayında siyasi gelişmelerle dolu bir ay yaşadı. Bu ay, Arap-Afrikalıların Sudan meselesine ve gelişmelere olan ilgisinin dikkate değer bir şekilde geri dönmesiyle başladı ve Amerikan ve uluslararası güçlerin güçlü bir biçimde Cenevre üzerinden bir toplantı yapılması çağrısıyla sona erdi. İlgili toplantı Amerika, İsviçre ve Suudi gözetiminde ve Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletler'den gözlemcilerin dikkat çekici varlığı ve katılımı altında gerçekleşti.
Yoğun ay, Suudi Dışişleri Bakan Yardımcısı Walid Al-Khuriji'nin geçici başkent ve hükümet liderlerinin ve kurumlarının ikametgahı haline gelen Port Sudan şehrine yaptığı dikkate değer ziyaretle başladı ve burada Hükümranlık Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan ile bir araya geldi. Toplantı, şekil ve içerik olarak Suudilerin meşru yönetime destek ifadeleriyle başladı. Desteğin yanı sıra Riyad'ın özellikle Cenevre buluşmasının ortak gözetiminde Sudan meselelerine güçlü dönüşünün bir simgesini temsil etti. Bu bağlamda, Cidde Forumunun ülkedeki siyasi çözümün temelini teşkil ettiği de vurgulandı.
Bunun ardından Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Pur da Sudan'ı ziyaret ederek General Al-Burhan ile görüşerek Addis Ababa'nın Egemenlik Konseyi tarafından temsil edilen Sudan'ın meşru yönetimini destekleyen konumunu vurguladı ve Sudan meselesi karşısında şüphe ve ikircikli yaklaşımını terk etti, geride bıraktı. Bunun yanında yasal otoriteye karşı başkaldıran Hızlı Destek Güçlerine olan desteğini de keserek Sudan'daki savaşın sona erdirilmesi için siyasi çabalara yapıcı katkılar sunmaya hazır olduğunu göstermiştir. Afrika Boynuzu ve Afrika kıtasında komşu ve merkezi bir ülke konumunda olduğu hatırlanıldığında Etiyopya'nın ehemmiyeti anlaşılacaktır.
Temmuz ayının ilk haftasında Kahire, ilk kez ülkedeki ana güçlerin buluşmasına ev sahipliği yaptı ve ülkedeki ana akımları bir araya getirdi. Bazı partilerin ve güçlerin daveti dikkate almamasına ve nihai açıklamada anlaşamamasına rağmen, buluşma sahnesinin bizzat kendisi umut muştuluyordu. Mısır'ın müspet bir yaklaşımla krizin çözümünden yana tutumuyla ortamda bulunması bile haddizatında Sudanlı düşman kardeşleri barıştırmaya, yüz yüze buluşmaya ve diyalog kurmaya teşvik ediyordu. Neticede onlar ülkelerini kurtarmada, selametini ve hükümranlığını ve toprak bütünlüğünü teminde birinci derecede çıkar, hak ve sorumluluk sahibi durumdalar.
Ayın (Temmuz) ortasında Afrika Birliği, Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da başka bir toparlayıcı ve geniş katılımlı bir toplantıya davette bulundu; bu toplantıda bila istisna bütün Sudanlı güçleri kapsayacak şekilde katılım dairesinin genişletildiği görüldü. Afrika Birliği bu geniş katılımlı toplantıda alınan kararları destekleyeceğini teyit etti. Bunun ardından Katar Dışişleri Bakan Yardımcısı Sultan bin Saad Al-Muraikhi'nin Sudan Limanı'nı ziyareti geldi ve burada General Al-Burhan ile de görüştü. Katar'ın ülkenin yasal yönetimi desteklemesi bir yana, siyasi çözüm ve iç uzlaşmayı destekleme çabaları da önem arz etmektedir.
Ardından, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed'in Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı General Abdel Fattah Al-Burhan ile yaptığı ve iki ülke arasındaki psikolojik berzahı ve engeli kıran ve iletişimi sürdürme konusunda mutabakatla sonuçlanan görüşme önemli ve dikkat çekici bir gelişme oldu. Görüş ayrılıklarını çözmek için, temasın devamının gerekli olduğu vurgulandı ve temasın sarih ve açık olduğu ve tartışmalı noktaların yalın bir biçimde ortaya konulduğuna dikkat çekildi. Kullanılan siyasi ve diplomatik bir dille birlikte ikili diyalogun devamı için genel arzu teyit edildi ve bunun karşılığında beklenen ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in de katılımıyla -ki telefon bağlantısı kurulmasına önayak olmuştur- Sudan-BAE zirvesi taçlanmış ve üçlü hale gelecektir. Biz şimdi yapıcı ve mühim bir dönüşümün arifesindeyiz. BAE'nin yapıcı tutumuyla birlikte Ebu Zabi'nin gözlemci olarak Cenevre'ye katılımı kesinleşmiş gibidir. Bu da Mayıs 2023 yılında yapılan Cidde Forumunun kararlarına atıf, siyasi sürece canlılık katacaktır. Yine Temmuz ayının son yarısında General Al-Burhan, İran'la ilişkileri iyileştirme ve açıklık zemininde İran'ın ülkedeki yeni büyükelçisi Hasan Şah Hosseini'nin itimatnamesini kabul etti. Bu ilişkilerin kimyası ülkelerin hükümranlığına ve bağımsızlığına dayanır ve üçüncü tarafların işlerine müdahaleyi reddeder. Bunun ardından Cibuti'de Sudan meseleleri üzerine faaliyet gösteren kurumlar örgütler ve ülkeler buluştu, bir araya geldi. Katılımcılar arasında farklılıklar ve fikir ayrılıkları olsa da özet bir biçimde üzerinde mutabakata varılan esasları ve kuralları içeren kısa bir bildiri yayınlanmıştır. Katılımcılar siyasi çözümü destekleyecek ve Sudanlıları buluşmaya, diyaloga teşvik edecek bir anlaşmaya vardılar. Ayın sonunda, önceki veri ve gelişmelerin bir sonucu ve ifadesi olarak ABD Dışişleri Bakanlığı, Ağustos ortasında ABD, İsviçre ve Suudi gözetiminde Cenevre şehrinde bir toplantı düzenlenmesi çağrısında bulundu. Elbette Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletler'in yanı sıra Arap Birliğini temsilen Mısır ve Birleşik Arap Emirliklerin gözlemcileri bu toplantıda hazır bulunacaktır. Daha önceki gelişme ve güncellemelerin nedenleri ve arka planlarına gelince, şuna işaret etmek yerinde olacaktır: Olaylar kontrolden çıkabilir ve bütün bölgeyi ve hassas ve stratejik karakterli Afrika Boynuzunu sarabilir. Bu da Araplar ve Afrika Boynuzu ülkeleri ve bilhassa Sudan'ın komşuları arasında katılımın neden bu denli yoğun olduğunu açıklar. Muhakkak bu arada ordunun kararlılığına ve ülkelin yasal otoritesi olması vasfıyla ülkenin meşru yönetimine ve önemine işaret etmek gerekir. Araplar arasında, Afrika ve uluslararası düzeyde desteklenen her türlü siyasi ve insani çabanın ekseni olarak Egemenlik Konseyi'nin öneminin vurgulanmasına dikkat edilmelidir.
Sudan'la ilgili ABD'nin son hamlesinin arka planına ve nedenine gelince; bu, içinde bulunduğumuz yılın sonlarına doğru (Kasım ayı) yapılması planlanan başkanlık ve Temsilciler Meclisi seçimleriyle ilgilidir. Kongre, basın yayın organlarında, mahalli ve uluslararası insan hakları örgütleri arasında insani kriz ve savaş suçları hakkında çıkan yüksek ses ve uyarılarla bağlantılıdır. Darfur'da muhtemel bir etnik temizlik yaşanması ve 2005 yılındaki olan bitenin tekrarlanması hususuyla ilgilidir. Cumhuriyetçi kanadın seçim kampanyasında, dünyanın süper gücü olarak Demokratların bu hususta görevlerini ihmal etmesi ve bu konuda acziyet sergilemesi suçlaması gösterilebilir. Onların konuyu enine boyuna istismar etme girişimleriyle alakalıdır.
Amerikan ilgisinin nedeni olarak ayrıca, Rusya ve İran'ın bu ülkede artan faaliyet ve nüfuzuna bağlanabilir. Bunun Beyaz Saray ve iktidardaki Demokrat Parti'nin imajına olumsuz yansımalarından endişe edilmektedir. Bu durum Sudan, Afrika Boynuzu ve bütünüyle kara Afrika'daki Amerikan ulusal çıkarlarını da tehdit edebilir.
Bu bağlamda, General Al-Burhan'ın bir iki hafta önce ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile yaptığı ve mevcut siyasi durumu tartıştığı telefon görüşmesinde öne sürdüğü meşru Sudan yönetiminin taleplerinin dikkate alınması da not edilmelidir. Telefondaki görüşmede ülkelin son vaziyeti, insani durum, isyancıların haddi aşmaları ve askeri ve sivil ihlalleri ele alınmıştır. Krizin çözümü için Cidde Forumunun referans alınacağı teati edilmiştir. Al-Burhan muhatabıyla yaptığı görüşmede isyancı milislerin kamu ve özel kurum ve mülklerden çekilmesi, insani yardımların hak edenlere ulaştırılmasının gereğini değinmiştir.
Genel olarak bütün çabalar veya genel çerçevesi itibarıyla çabalar, BM kararları doğrultusunda öncelikle savaşın durdurulması ve tüm bölgelere insani yardım akışının sağlanması yoluyla Sudanlılar tarafından kabul edilebilir bir çözüm aranması gerekliliğine odaklanmış ve dayanmaktadır. Cidde Forumu ile demokratik geçişin tamamlanması için genel ulusal diyaloga paralel olarak demokratik geçiş sürecini tamamlamak açısından bağımsız ve tarafsız ulusal yeterliliklere sahip teknokrat bir hükümet oluşturulması hedeflenmelidir. Genel seçimlere giderken sağlam ve tutarlı bir anayasa oluşturulmalıdır. Sudan halkı özgürce nezih ve şeffaf bir surette yöneticilerine seçebilmelidir. Bu süreç ancak Arapların, Afrikalıların ve uluslararası camianın yardım, destek ve teşvikleriyle tamamlanabilecektir.