Suçlular yasalara mı güveniyor?

Ali Osman Aydın, sokak ortasında dehşet saçmaktan çekinmeyen vandalların hukuki olarak gerekli yaptırıma uğramayacaklarından emin olduklarını ifade ediyor.

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Suçlular yasalara güveniyor!

Ümraniye’de yirmi yedi yaşındaki bir polis memuru, çete arkadaşlarının “silahşor” dediği bir ergen tarafından sokak ortasında öldürüldü geçen hafta.

Bu köşeden defaatle sokaktaki şiddete karşı yazılar yazdık. Uyardık. Uyardılar… Akşamları düzgünce aydınlatılmayan bir çocuk parkına yakın bir yerde oturuyorum. Her akşam nereden geldiği belli ucube tipler dolduruyor parkı. Eğer uyumayı başarabilirlerse çevrede yaşayanların rüyaları parktan yükselen gürültülerle bölünüyor. Şişeler kırılıyor. Sarhoş naraları atılıyor.  

Polisi her aradığımda, karşımdaki yılgın sese, parkta yaşananlardan dolayı bir gün burada dehşet verici şeyler yaşanacağını” anlatmaya çalıştım. Şikayetlerimin %90’ı dikkate alınmadı tabii. Yılda bir iki kere polis görünüp, kayboldu… Oysa karakolları da bahsettiğim parka yüz metreden daha yakındı…

Belki de o parkta içen, bağıra bağıra küfür edenlerden biriydi polisimizi öldüren. Çünkü polisin öldürüldüğü yere çok da uzak değil yaşadığım yer. 20- 30 suç kaydı olan bu kriminal tipler rahatça etrafımızda dolaşıyor, evlerimizin yakınında geziyorlar. Kimseden korkuları yok. Sanki şehir onlara ait. Her yerin sahibi onlar! Hiçbir kural umurlarında değil. Göstere göstere kanunları çiğniyorlar. Tabii bu cesareti yasalardan alıyorlar…

             ****

Mesele resmen bir parodi haline gelmiş durumda. Polise saldırılıyor, hatta silah çekiliyor ama polis karşılık veremiyor, silahına davranamıyor. Silahlı kişiyi ikna etmeye çalışıyor. Bizi korumakla yükümlü polisin suçlu profiller tarafından rahatlıkla itilip kakıldığı, küçük düşürüldüğü bir ülkede asayişi sağlayamazsınız.

Suçlular, kendilerine müsamahakar davranılması gereken kişiler değil sayın yetkililer. Siz suçluları müsamaha gösterilmesi gereken kişiler olarak görüyor olabilirsiniz ama biz onların cebren ıslah edilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Gece olduğunda yarasa maskeli kostümüyle kötü adam avına çıkan Batman’ı şimdi çok daha iyi anlıyorum. Demek ki birilerinin bu alçak sürüsüne hak ettikleri muameleyi yapması gerekiyormuş.

Birilerinin kural tanımazlığının bir bedeli olması gerekiyor bu ülkede. Bu bedel suçlulara ödetilmiyor ne yazık ki! Mevcut durum onlara ödüldür! Gelip sizi evinizin içinde evire çevire dövseler, karakoldan salıverileceklerini biliyorlar. Bu yüzden çok rahatlar. Polis öldürseler, infaz yasasından dolayı küçük bir miktar yatıp kaldıkları yerden kötülüğe devam edeceklerine eminler.

Yüzde yüz yasamanın suçudur bu olup bitenler. Taşları bağlayıp köpekleri salanlar onlar. Kendileri korumalarla dolaşıp güvenlikli hanelerde oturdukları için halkın sokakta yüz yüze kaldığı güvenlik tehdidini umursamıyorlar. Çok can yanması gerekiyor ki, dönüp ne olduğuna baksınlar!

İnsanlar rahatlıkla suç işleyebiliyorlarsa, demek ki rahatlarının bozulmayacağıyla ilgili ikna edici bir inanca sahipler! İnsanlar kendi adaletlerini sağlamak için rahatlıkla silaha başvuruyorlarsa demek ki adaletin yerini bulacağına dair inançlarını yitirmişler!

            ****

Sabah kuşağı programları Coen kardeşlerin filmlerini aratmayan bir suçlular geçidi, bir tuhaf alçaklıklar karnavalı gibi. Suçlular ellerini kollarını sallayarak, büyük bir soğukkanlılıkla bu programlarda boy gösteriyorlar. En korkunç cinayetler, akıl almaz öldürme teknikleri alelade şeylermiş gibi anlatılıyor. Suç kanıksatılıyor.  

Olduğu kadarıyla adalet ancak Müge Anlı’ da veya sokaklarda aranıyor. Çünkü adalet o koca koca adliye saraylarında bulunamıyor.

Düşünün, şehit Şeyda Yılmaz'ın eşi Semih Yılmaz, bütün acısıyla: "Bütün ülke gibi ben de çok sinirliyim. Söylenecek çok şey var ama, devletimizin gereğini yapacağına inancım tam." diyor.

Peki sizin de “inancınız tam” mı?

Benim değil şahsen.

Ben gereğinin yapılacağına inanmıyorum.

Bir on yıl sonra o yaratık tekrar sokaklara salınacak. Şeyda öldürüldüğü ile kalacak! Ailesi yandığıyla…

Ekonomi, siyaset, eğitim bir sürü sorun alanımız var, doğru…

Ama “en önemlisi nedir” derseniz, hiç düşünmeden, “güvenlik” derim.

İnsanların can güvenliği olacak her şeyden önce. Kadınlar, çocuklar endişesiz yürüyecek sokaklarda. Bu her şeyin temelidir. Devlet bunu sağlamak için vardır zaten. Devlet can güvenliğimizi sağlayamıyorsa, güvenliğimizi biz sağlamak durumunda kalıyorsak, devletin fonksiyonunu tekrar düşünmemiz gerekiyor. Devlet temel kodlarını, varlık nedenini unutamaz. Unutursa devlet olmaz.

Deri koltuklara kurulup, maaşlarına yapılacak zam için iki ellerini birden kaldıran vekiller halka karşı mesuliyetlerini de hatırlasınlar bir zahmet. Bu ülkeye adalet borçları var. Ödesinler. Acilen!       

Yukarıda da söyledim. Suçlular bu cesareti yasalardan alıyorlar! Çelişkiye bakın ki, başlarına bir şey gelmeyeceği konusunda adalet sistemine güveniyorlar! Oysa adalete güvenmesi gereken namuslu, dürüst vatandaşlar değil mi?

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!