İki gün önce, Srebrenitza katliamının yirmi birinci yıl dönümünü idrak ettik. Bu yıl katliamın yıldönümü münasebetiyle düzenlenen sosyal etkinliklerde “Srebrenitza’yı hatırlamak” logosu kullanıldı. Ben de beğendiğim için bu konudaki önerileri de dikkate alarak sosyal medyada bir profil fotoğrafımın yerine bu logoyu kullandım.
Evet, Srebrenitza’yı hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. O korkunç katliamda katledilen 8400 insanı hatırlamak ve katledilmelerinin yıldönümünde onları yeniden kamuoyunun gündemine taşımak gerekiyor. Irkçı azgınlığın ne kadar korkunç ve vahşi olabildiğini, bu tür korkunç katliamları yeniden hatırlamak suretiyle tekrar görmek, bu vahşet karşısında insanî değerleri koruyan vicdanları birleştirmek gerekiyor.
Ama bu arada Suriye’de vahşice insanları katleden ortalama her ay bir Srebrenitza katliamına denk gelecek kadar insan katleden vahşeti de unutmamak, insanlığın bugün bu vahşet karşısındaki acziyetinin aslında Srebrenitza katliamına göz yuman Birleşmiş Zalimler örgütünden kaynaklandığını, bu örgütün küresel emperyalizmin çıkarları için ruh yapısı itibariyle Radovan Karaciç’ten farkı olmayan, ama beş yıldan fazla zamandır süren katliamlarında yüzlerce Radovan Karaciç’e denk gelecek derecede zalimleşmiş Beşşar Esed’in önünü hep açık tutmasından ileri geldiğini de unutmamak gerekir.
Aslında küresel emperyalizm dünya saltanatını sürdürebilmek için pek çok katliam gerçekleştirdi. Kendisiyle işbirliği içinde olan zulüm güçlerinin pek çok katliamına da doğrudan veya dolaylı yolla iştirak etti.
Ancak 8400 civarında savunmasız insanın vahşice katledildiği Srebrenitza katliamının önemli bir yanı tüm dünyayı düzene sokma iddiasıyla kurulmuş bir uluslararası teşkilatın “güvenli bölge” ilan ettiği alana sığınan insanların katillere teslim edilmesiydi. Sığınmacılar adeta; “Bu kadar insanı başka yolla bir araya getirmeniz ve toplu halde bulmanız mümkün olmazdı. Biz bunları ‘güvenli bölge’ numarasıyla bir araya getirdik ve topluca size teslim ediyoruz. Keyfinize göre öldürün.” denilerek Sırp gerillalara teslim edilmişlerdi.
Bu korkunç katliam üzerinde çeşitli sorgulamalar yapıldı. Çıkan sonuçlar, güvenli bölgenin korunması konusundaki acziyetten değil kasıtlı ihmalden kaynaklandığını açıkça gözler önüne serdiği halde suçlular hiçbir zaman hak ettikleri cezalara çarptırılmadılar.
Katliamın 21. yıldönümü münasebetiyle vurgulanan hususlar BM’nin gerçek kimliğini, konumunu ve kimlere hizmet ettiğini güncel olayların da ışığında sorgulamaya ihtiyaç olduğunu gösteriyordu.
Bu teşkilatın izlediği politikaları incelediğimiz zaman onun için kullanılan ismin aslında milletlere büyük haksızlık olduğu sonucuna varırız. Çünkü milletler böyle zulüm politikaları, haksızlıklar etrafında birleşmez. Bu şekilde zulüm politikaları ve haksızlıklar etrafında ancak zalimler ve ihanetçiler birleşebilir. O yüzden kısa adı BM olan bu uluslararası kuruluşun adının da Birleşmiş Zalimler (BZ) veya Birleşmiş Haramiler (BH) olarak değiştirilmesi daha isabetli olur.
Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi üyeleri adı verilen beşli çeteyi (P-5) beş haramiler veya baş haramiler çetesi (BH-5) olarak adlandırmak gerekir. Ama ne yazık ki bu çete, emrindeki medya vasıtasıyla kendini dünya kamuoyuna “uluslararası toplum” olarak yutturmayı başarmıştır.
Bu örgütün bir haramiler çetesi olduğu, Hukuk Komisyonu’nun başkanlığına siyonist işgal rejimini getirmesiyle de ispat edildi. Bu rejimin hukuk anlayışına göre iç istihbarat örgütü olarak tanımlanan ŞABAK’ın elemanları tarafından Filistinlilere işkence yapılması serbesttir. Yine bu rejimin hukuk anlayışına göre bir Filistinliyi hakkında bir suçlama yapmadan, dava dosyası açmadan sadece savcı kararıyla “idarî hapis” denen uygulamayla altı ay süreyle hapse atmak mümkündür. Üstelik savcı isterse süre bittiğinde yine hiçbir ithamda bulunma, dava dosyası açma ihtiyacı duymadan sadece “idarî hapis”le cezayı altı ay daha uzatabilir ve bu uzatmayı on kez tekrar edebilir. Bugün işgal zindanlarında tutulan Filistinli esirlerin çoğu idarî hapis cezasıyla tutulmaktadır.
İşte böyle bir zulüm rejimi bugün kendini BM olarak adlandıran çetenin Hukuk Komisyonu başkanlığını yapıyor.
Yeni Akit