Srebrenitsa’dan Kaçış: Üç Kardeşin Ölümcül Yolcuğu

Hasan Hasanovic, onun ve kardeşlerinin Srebrenitsa’da Bosnalı Sırp güçlerinden kaçmak için 1995 yılının Temmuz’unda tehlikeli bir göçe başladıkları zamanları hatırlar.

Admir Muslimovic / Balkan Transitional Justice
Çeviri: Sümeyye Tepetam / Haksöz Haber

Hasan Hasanoviç 1995 yılı Temmuz ayında sayıları yaklaşık 15 bin olan, Bosnalı Sırp güçlerinin BM tarafından korunan Srebrenitsa bölgesine saldırılarından kaçan Boşnak gruplara katıldığında 21 yaşındaydı.

Boşnak erkekler ve çocuklardan geri kalanlar gibi, Hasan ve 2 kardeşi de yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki Tuzla kenti yakınlarında Bosna Ordusu tarafından kontrol edilen topraklarda ormanların içinden güvenli bir şekilde yürüyerek yakalanmadan ve ölümden kaçmayı umut ediyorlardı.

“11 Temmuz’da eşimden, 16 aylık oğlum ve kayın validemden bir kavşakta ayrıldım. Saniyede iki, üç, beş mermi düşüyordu.” Hasanoviç, Perşembe günü Srebrenitsa anma merkezindeki yıllık soykırım anma töreni öncesi BIRN ile yaptığı röportajda bunları hatırlıyordu.

“Oğlumun korku içinde kaçtığını görmenin hayatımın en zor anı olacağını düşünmüştüm. Ama dehşet henüz gelmemişti. O anda annemin ve kardeşlerimin nerede olduklarını bilmiyordum” dedi.

Hasanoviç Srebrenitsa’ya birkaç kilometre ötedeki Susnjari köyüne vardığında Hajro ve Hasib adındaki iki kardeşini buldu. Sonrasında erkekler ve küçük bir grup kadın ve kızlardan oluşan konvoy ile yürüyerek Buljim köyüne doğru yola çıktı.

Bosnalı Sırp Ordusu’ndan kaçmaya çalışırken pusuya düşen Hasanoviç yol boyunca sık sık kardeşlerini kaybetti.Söylediğine göre küçük kardeşi Hajro uzun zamandır Susnjari’deydi.

Kamenicko Brdo tepesine vardığımızda 15 yaşlarında olan komşum Osman, kardeşim Hajro’nun öldürüldüğünü haber verdi. Buljim’i geçtikten hemen sonra o, kaçan Boşnak hattının sonundaydı. Sırp kuvvetleri bir uçaksavar makinalı tüfekle hattın sonuna ateş açmış.” dedi Hasanoviç.

“Geri dödüm, kardeşim Hasib’e ne olduğunu söylemedim. Kardeşim Hajro ile karşılaşmadan evvel iki, üç saat boyunca geri yürüdüm. O ölmüştü. Ceketiyle yüzünü örttüm. Ve ağaç dallarıyla komşum Nazif ve Mersed’in de üzerlerini örttüm.” diye ekledi.

‘Yerler cesetlerle doluydu’

Sonraki bir kaç gün Hasanoviç ormanlarda dolaştı, kayboldu, sıklıkla Tuzla’ya giden erkek grubunun nerede olduğunu bilmeden Hasib’I bulmaya çalıştı.

12 Temmuz akşamında Kamenicko Brdo’ya ulaştı ve burada 18 saat büyük bir Boşnak grubuyla beraber dinlendi. Bu büyük grubun içerisinde hayatta kalan kardeşini buldu. Sonra Sırp güçleri onları pusuya düşürdü.

“Akşama doğru kardeşim Hasib’le beraber alanın kenarında bulunan bir Meşe ağacına yaslanmış oturuyorduk. Etraf oldukça sessizdi.” diye hatırladı.

“Ama sonra herşey mermilerle tutuşmuş haldeydi. Bir korku filmi yönetmeninin böyle bir anı çekebileceğini sanmıyorum. O an tahminimce 15 bin insan Kamenicko Brdo’daydı. Yerler ölü bedenlerle kaplanmıştı ve ayaklarını koyacak bir yer bile yoktu” diye devam etti.

“Bazı insanlar hala yaşıyordu ama bedenlerinin parçalarını, kollarını, bacaklarını kaybetmişlerdi. Onlar muhtemelen yardım için bağırıyorlardı. Bazıları öldürülmesini istiyordu, bedenlerindeki acının sona ermesi için.”

Pusu esnasında Hasanoviç Hasib’I kaybetti. Yalnız yürüdü, bazen kaçan Boşnak gruplarının bazılarıyla karşılaştı ve pusuya düştüler. Ormana doğru yürüyüşte yüzlerce Boşnak cesetleri gödüğünü ve bazılarının da başlarının bedenlerinden ayrıldığını söyledi.

Onun yolculuğu boyunca özellikle dikkat çekici olan yeni bir kırmızı eşofman giymiş bir çocukla karşılaşmasıydı.

“Srebrenitsa’da yeni bir kıyafete sahip olmak düşünülemezdi. Hemen grubu bozmak için gönderilmiş biri olabileceğinden şüphelendim. Ancak araziyi bildiğini ve ona güvendiğimi farkettim” dedi Hasanoviç.

“Djugum’a vardığımızda bana dedi ki: ‘hızlı hareket et ve sandalyenin üzerindeki şeye bakma.’ Yolun hemen üstünde bir sandalye ve sandalyede bir adam vardı. Bacakları bağlanmıştı ve bir etek giyiyordu. Yanakları kesilmiş, emniyet pimleriyle kulaklarına bağlanmıştı. Sanırım gözleri yoktu ama kanlar yüzünden göremedim”

“Hala hayattaydı ve bir şeyler sayıklıyordu. Farkettim ki cinsel organı da kesilmişti. O kadar dehşete kapılmıştım ki artık yaşamak istemedim.”

Hasanoviç, Cerska kasabası yakınlarında Udrc Dağı’na ulaştığında, tekrar kırmızı eşofmanlı çocukla karşılaştı. 60 kişiye liderlik ediyordu ve içlerinde kardeşi Hasib de vardı.

“Daha sonra Allah’tan bir mucize olduğunu söyledim. Allah onu gönderdi, bizden biri değildi. Çocuğun orada olduğuna dair bir çok tanık vardı ama kim olduğunu sorduğumda kimse onu bilmiyor ve ona ne olduğunu bilmiyordu.” Dedi.

‘Anneme acı çekmediğimi söyle’

Hasanoviç kardeşi ve komşularından bir grupla birlikte mayın tarlasında tökezledikleri Krizevici köyüne hareket ettiler. Bir patlama onu ormana doğru fırlattı ve yerde kardeşini bulmaya çalıştı.

Yaralanmış haldeki Srebrenitsa’dan komşusu olan Admir’le karşılaştığında Admir ona kardeşi Hasib’in olduğu yeri işaret etti.

“O anda elimi sıcak pudingde gibi hissettiren bir şeyin içine soktum. Yumruğum biraz sümüksü bir şeye daldığında oranın kardeşimin karnı olduğu farkettim. Ciddi bir yara almıştı. Midesiin sol tarafı tamamen parçalanmıştı, bağırsakları görünüyordu.”dedi.

Kaçan Boşnaklardan iki doktor kardeşinin karnını sarmış ve dokuz saat daha hayatta kalmıştı.

Hasanoviç tekrar ilerlediğinde, ağır yaralı kardeşini taşıyordu. Onlar henüz Baljkovice köyüne ulaşmadan önce Hasib onu yere koymasını ve bundan sonra taşımamasını istedi.

“Benden onu kucaklamamı istedi. Kucağıma uzandığında bana bakıp “annemi gördüğünde ona acı çekmediğimi söyle” dedi. Oğlumu göremeyeceği için üzgün olduğunu söyledi ve üç kere nefes alıp öldü.”

Hasanoviç gözyaşları içerisinde “Hayatımın en zor anıydı. Bunu her gün görüyorum ve hissediyorum.”

Kardeşinin bedenini Srebrenitsa’dan 70 kilometre uzaklıkta Boşnak Ordusu kontrolündeki Nezuk’e, yolculuğa başladığı yere taşımaya karar verdi. Hasib’i Sırp kontrolünde olan topraklarda bırakmak istemiyordu.

“Kardeşimin bedenini 16 Temmuz akşamı saat 6’da Nezuk’taki stadyuma getirdim. Onu bir yük olarak görmedim ve benim için zor olmadı.”

Hasanoviç’in akrabalarından 72 kişi katliamlarda öldürüldü.

“Yıllardır ailemizin yaşayan en yaşlı üyesiyim. Allah’a şükür, bir oğlum var. O da büyüdü ve ben ona gerçekleri anlatıyorum. Ona kimseden nefret etmeyi öğretmiyorum. Ayrıca kızıma da gerçekleri öğretiyorum, kimseden nefret etmiyorum.”

“Onlara ne olduğunu ve unuturlarsa ne olabileceğini öğrettim.”

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!