Büşra Layık / Perspektif.eu
Srebrenitsa ve hiç var olmayan barış
Nezuk’ta soğuk ve yağmurlu bir sabah. Çadırlarımız sırılsıklam. Acele etmek zorundayız. “Bulutlar bizimle birlikte ağlıyor”, dedi köyün bir sakini biz bir saçağın altında yağmurdan korunmaya ve yürüyüşe hazırlanmaya çalışırken. Henüz hiçbir şey hissedemiyorum. Hiçbirimiz hissedemiyoruz. Üç gün boyunca ormanlardan ve köylerden geçerek dağlara tırmanacağız. Srebrenitsa Soykırımı’ndan kurtulanlar ve yakınlarıyla birlikte… Onların birçoğu 1995’te yalnız başına “kanlı yol”da mücadele etmek zorunda kalan insanlar.
Çocukken Prijedor’da bulunan toplama kampından sağ kurtulan Hava, yürüyüşe katılacaklara kahve ve çay dağıttı. Bir “Nena” (Boşnakça, “Büyükanne”) bizler için reçelli ekmekler hazırladı. Yürüyüşün resmi olarak başlayacağı okul bahçesi yavaşça doluyordu. Dünyanın her yerinden 6 binden fazla insan bu yılki “Marš Mira”ya katılmak için gelmişti.
Yürüyüşe “Djeca boraca Srebrenice” yani “Srebrenitsa askerlerinin çocukları” önderlik ediyordu. Bunlar soykırımdan kurtulan çocuklar; babaları ve anneleri katledilen çocuklardı. Orada büyük bayraklarla duruyor ve susuyorlardı. Onlar ilerliyorlar ve bizde peşi sıra gidiyorduk.
“Yeni bir savaştan korkuyoruz!”
Srebrenitsa Katliamı, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığa karşı işlenen en büyük suç. 11 Temmuz 1995’te Bosnalı Sırp birlikleri başkomutan Ratko Mladić yönetiminde, Srebrenitsa şehrini ele geçirdi ve ilerleyen günlerde 8 bin 372’den fazla Bosnalı Müslümanı katletti.
Aynı şekilde 1992’de Sırp askerlerinin Bosna’daki Müslümanları katledip, sürgüne gönderdikleri dönemde korkunç suçlar işlendi. Aralarında birkaç bin çocuğun da olduğu, çoğu Boşnak 100 binden fazla kişi Bosna-Hersek Savaşı’nda yaşamını yitirdi.
Birlikte yürüyüş yaptığımız Boşnaklar “Yeni bir savaştan korkuyoruz” demişlerdi. Birçoğu daha çocuk yaşta ülkeden kaçıp yurt dışında yaşamaya başlamış. Onlar için savaş henüz sona ermiş değil. Zira istikrarsız siyasi ve ekonomik durum ile Sırp nasyonalistlerinin Boşnaklara yönelik ayrımcı ve ırkçı tutumu hâlâ sürüyor. Bosnalı Esad, “Sırp nasyonalistlerinin provokasyonları devasa. Hiçbir zaman için sönmemiş olan ırkçı ideolojileri yeniden alevleniyor. Biz Müslümanlar sürekli saldırıya maruz kalıyor, düşmanca muamele görüyor ve zulme uğruyoruz.” diyor. Esad, o zamanlar on bir yaşında bir çocukken annesiyle birlikte Srebrenitsa’dan kaçmış. Babası ve büyük ağabeyi katledilmiş. Şimdilerde Sarajevo’da yaşıyor.
Ifeta da yeni bir savaştan endişe edenlerden. Ona göre “Sırp nasyonalistlerinin küçük bir fırsatta yeniden saldırıda bulunması” gayet mümkün. “Bu bir komplo teorisi değil.” diyor Ifeta.
Yeniden bir soykırım yaşamanın korku ve endişesi gerçek. Basında çıkan haberlerde, Sırp nasyonalistlerinin ayrılıkçı politikalarıyla galip gelmeleri durumunda Bosna-Hersek’in varlığının yakında sona erebileceği, hatta çeyrek asırdan biraz daha uzun bir süre önce sona eren savaşa dönüş gayet mümkün. Peki buna karşılık olarak Avrupa bu sefer ne yapacak?
“Nećemo Zaboraviti!”
Grup önderimiz Hasan Hasanović, Srebrenitsa’daki soykırımdan sağ kurtulanlardan biri. Hasan, Küçük kardeşleri Hajro ve Hasib ile birlikte 1995 yılında Bosna bağımsız bölgesine ulaşmak için yola koyulmuş. Fakat her iki kardeşi de burada öldürülmüş. Yola çıkmalarından kısa süre sonra önce kardeşi Hajro, gidecekleri yere varmaya çok az kala da kardeşi Hasib. Hasan onu orada bırakmayıp, en az iki oğlunun özgürlüğe kavuşması için annesine verdiği sözü tutmak için kardeşi Hasib’in cesedini 20 km daha taşımış. Bunun sonucunda Hasib Hasanović, Srebrenitsa soykırımının ilk isimle kayıt altına alınan ve defnedilen mağduru olmuş. Onun ve geride kalan diğerlerinin hikayesi bize eşlik ediyor. Zira Hasan gibi diğer hayatta kalanlar da yürüyüşe katılıyor. İlk günün ardından bitkin ve yorgun bir şekilde çadırlarımızda uzanıyoruz. Cep telefonum 38 bin adım sayıyor. Uyumaya çalışıyoruz.
Yürüyüşün ikinci ve üçüncü günü, yüksek dağlardan, ormanların derinliklerinden ve zorlu parkurların içinden geçerek devam ediyor. Fiziksel olarak sınırlarımıza erişiyoruz. Yaşlı bir köy sakini kadın evinin önünden geçerken bize “Necemo zaboraviti!” diye seslendi. Bir de bizlere kahve ve elma ikram etti. Bizi bahçede ağırladı. Yaşlı köy sakini kadın ağlıyor, yanımıza oturuyor ve başımızı okşuyordu. Bir kere daha “Nećemo zaboraviti!” dedi ve vedalaştık.
Üç günün sonunda hedefe ulaştık: Potoćari’deki Srebrenica Anıtına. Göz alabildiğince beyaz mezar taşlarıyla dolu bir alan. Bacaklarımız yanmakta, bedenimiz ağrımakta, kalplerimiz hüzünle dolmaktaydı. Saymaya çalışıyorum. Mezarların sayısını tahmin etmeye çalışıyorum. Çok fazla… Mezar taşları arasında oturduk. Dua ediyoruz. Ağlıyoruz ve susuyoruz.
Üç günlük yürüyüşe katılanlardan Elvedina da, “Kuşlar bile cıvıldamıyor.” dedi. Bu şiddetin büyüklüğünü anlatmaya hangi kelimeler yeter? Bu yer her şeyin daha da üstünde. Srebrenitsa, mağdurlar, bazı parçaları bulunamayan ve bütün olarak gömülemeden öldürülen insanlar… Hepsi bize asla telafi edemeyeceğimiz bir suçu hatırlatıyor. “Nećemo zaboraviti! :Biz unutmayacağız!”
Srebrenitsa anıtı: 50 tabut
50 tabut art arda anıta doğru taşındı. İkili sıralar hâlinde numaralandırılmış ve isimleriyle işaretlenmiş bir şekilde yatıyorlar. Anneler, babalar ve çocukları… 27 yıl sonra artık veda edebilirler. Ölüleri için ağlayabilir ve onlar için dua edebilirler. Hiçbir zaman bir neticeye varılamayacak. Tüm tabutlar oldukça farklı ağırlıktalar, zira kimliği belirlenen mağdurların kemiklerinin tamamı bulunamamış. 1995 katliamından sonra zanlılar, izlerini yok etmeye çalışmıştı. Cesetlerin çoğu daha sonra Sırp ordusu tarafından hâlihazırdaki toplu mezarlarından çıkarıldı ve başka yerlere gömüldü. Bu nedenle aynı kişiye ait farklı vücut kısımları ülkenin çeşitli yerlerinde bulunabiliyor. Binlerce mağdurun nerede olduğu ise hâlâ açıklığa kavuşturulmuş değil.
25 binden fazla insan 11 Temmuz 2022’deki anma günü için bir araya geldi. Kimliği belirlenen mağdurlar bir kez daha saygıyla yad edildikten sonra hazırlanan mezarlara defnedilerek son yolculuklarına uğurlandılar. 27 yıl sonra bir insanın bedeninin yarısının bulunması, kimliğinin saptanması ve defnedilmesi ne kadar onurlu? Acılar içindeki yakınların artık veda edebileceklerini ummaları ne kadar değerli? Bir mezarda… Pek çok kişinin bulmayı, bulunmayı ve yas tutmayı hâlâ beklediği bir yerde… Peki gelecek yıl kaç tane tabut sayacağız?
Her adım bize hatırlatıyor…
Her adımımız bize Srebrenitsa Soykırımı’nın mağdurlarını hatırlattı. Her adım bize zulmün büyüklüğünü gösterdi. Bizim için “kanlı yol” kanlı değildi. Ayakkabılarımız, kıyafetlerimiz ve ekipmanlarımız, önlemler, bize destek olacak sağlık görevlileri ve askerler: Her şey tehlikesizdi. 27 yıl önce insanların yiyecek, içecek veya güvenlik olmadan bu yollardan nasıl kaçmak zorunda kaldıklarını ancak biraz anlayabiliyorduk yahut anlayabiliriz. Onlar kaçış sırasında Sırp askerleri tarafından vuruldular. Mayın tarlalarında yürümek zorunda kaldılar. Açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. Hayır, bunu biraz dâhi olsa anlayamayız. Anlayamayız…
Ama dinleyebilir, anlamaya çalışabilir ve hakkında konuşabiliriz. Dayanışma içinde olmalıyız! Unutamayız. Çünkü soykırımdan sağ kalanlar, anneler, babalar, çocuklar, kardeşler unutmuyorlar. Çünkü her gün çektikleri acı bunu unutturmaz. Marš Mira 2022.
1992-1995’teki Bosna soykırımının tüm mağdurları, hayatta kalanları ve yakınları anısına. Sizleri unutmayacağız!