Osman Atalay'ın Yazısı:
1992-1995 yılları arasında Bosna’da gerçekleşen savaşta 200 bin müslüman Boşnak hayatını kaybetmişti.
1995 Temmuz’unda 8 bin 372 Boşnak, Bosna Hersek’in Srebrenitsa şehrinde Sırp ordusu tarafından soykırıma uğradığında bu şehir BM tarafından güvenli bölge ilan edilmişti.
Buna rağmen 400 silahlı Hollanda Barış Gücü askerinin gözleri önünde bu katliam gerçekleşti.
Savaştan önce 20 bin nüfuslu olan şehir güvenlikli bölge ilan edilince Bosna’nın birçok şehrinden insanlar canlarını kurtarmak için çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden Srebrenitsa’ya sığınmışlardı ve şehrin nüfusu 60 bini bulmuştu.
Hollandalı askerler bir gece yarısı BM’nin Bosna’daki Barış Gücü Komutanı olan Hollandalı General Thom Karremans’dan aldıkları emirle şehri ve kendilerine sığınan 25 bin insanı Sırplara teslim etti.
Bir hafta süren katliam 2. Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığa karşı işlenen en büyük suç olarak arşivlere geçti.
Lahey Adalet Divanı, Srebrenitsa’da yaşananları bir “soykırım” olarak kabul etti.
20 yıldır toplu mezarlar aranmaya devam ediyor. Şu ana kadar 6 bin insanın kemikleri bulunarak kimlikleri tespit edildi ve hâlâ geri kalan kayıplar aranmaya devam ediyor.
Her yıl 11 Temmuz’da Srebrenitsa’da gerçekleşen katliamın yıldönümünde Avrupa ülkelerinden devlet yetkilileri ve BM temsilcileri törenlere katılarak özür beyanında bulunmaktalar.
Geçtiğimiz çarşamba günü BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan Srebrenitsa’da yaşananları “soykırım” olarak niteleyen karar tasarısı Rusya’nın vetosu nedeniyle maalesef kabul edilmedi.
Dün Avrupa’nın göbeğinde Bosna’da yaşanan insanlık dışı katliamın bir benzeri 4 yıldır Suriye’de tekerrür ediyor.
20 yıl önce Bosna’da yaşanan katliama seyirci kalan Batı dünyası, bugün Suriye’de 300 bin insanın varil bombalarıyla, füzelerle katledilişini çaresizce izlemeye devam ediyor.
Bugün Suriye’de tanıklık ettiğimiz insanlık dramı, tıpkı Bosna’da olduğu gibi 20 yıl sonra tarihin en büyük utanç vesilesine sebep olacaktır.
Srebrenitsa katliamından dolayı gözyaşı dökenler bugün Halep’te, Guta’da, Hama’da yaşanan katliama seyirci kalarak insanlık onurunu hiçe saymaktadırlar.
12 Aralık 2013 yılında Birleşmiş Milletler Uluslararası Araştırma Komisyonu, Suriye’de kimyasal silah kullanımına dair hazırladıkları raporu BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’a teslim etmişlerdi.
BM Araştırma grubu Guta’da elde edilen “açık ve inandırıcı deliller ışığında” Sarakeb, Han el-Assal, Eşrefiye bölgelerinde çocuklar ve sivillere karşı “yüksek miktarda kimyasal silah” kullanıldığını tespit etti.
Bu bölgedeki saldırı Suriye’deki tarafların tümü tarafından kabul edilirken Rusya, İngiltere ve Fransa tarafından sunulan bulgularda saldırıyı teyit etmesine rağmen hiçbir şey değişmedi.
Dün Bosna’da bugün Suriye’de yaşanan ve yaşanmaya devam eden katliamlar karşısında Batı sessizliğini korumaya devam ediyor.
Zaman zaman Srebrenitsa anma törenlerinde sadece timsah gözyaşlarını akıtıyorlar.
Suriye bugün Bosna’nın kaderini yaşarken en acı olan tarafı yaşananların Avrupa’nın göbeğinde değil Arap-İslam topraklarında yaşanıyor olmasıdır.
Srebrenitsa katliamından Halep katliamına değişen ne ki?
İslâm dünyasının bugünkü ve gelecek kuşakları Bosna’da yaşanan katliamları çok kolay muhakeme edecektir lâkin Suriye’de yaşanan katliamları akıl ve vicdan muhakemesinde pek de kolay çözemeyecektir.
Bosna’yı anarken aynı kaderi yaşayan Suriye’yi unutmayalım…