Ajanlık iddiasıyla uzun süre tutuklu kalan ve ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan gerilimin bir parçası olan Rahip Brunson’un cezaevinden çıkarılma nedeniyle ilgili yetkililer tatmin edici açıklama yapmayınca haliyle meydan spekülatif yorum ve iddialara kalıyor.
Rahip Brunson olayı son süreçte Türkiye’de hemen her kesimin gündeminde olan ve değişik yorumlara konu olan başlıca meselelerden...
Kimilerine göre bu olay Türkiye’deki yargı sisteminin çelişik özelliğinin yansıması ve tükenmişliğinin ilanı iken kimilerine göre ise her halükarda ABD’ye olan teslimiyetin sürdüğünün somut bir kanıtı. Bir yaklaşıma göre ise takas sistemi her devletin meşru hakkı ve Rahip Brunson olayında yaşanan gelişmeler de bu çerçevede okunmalı.
“Takas” vurgusu tüm bu yaklaşımlar içinde akla yatkın gelen en önemli yorum. Bununla birlikte ortada “Bu bir takas ise Rahip Brunson neye karşı kiminle takas edildi?” sorusu havada kalmakta.
Rahip Brunson’a atılı suçlamaların gerçek olup olmadığının aradan geçen bunca uzun tutukluluk ve yargılama sürecine rağmen kesinleş(tiril)memiş olması öncelikle açık bir yargı zafiyetini göstermektedir. Bunca ağır suçlama ve ithamlardan sonra kamuoyuna tatmin edici hiçbir izah yapılmaksızın bir tür serbest bırakılmasının garipsenmesi de gayet normal. Normal olmayan nokta yargısından iktidarına değin yetkili makamların olayın iç yüzüne dair suspus kesilmesi, kamuoyuna halen de bir açıklama yapmamış olmasıdır.
Hatırlanacağı üzere Rahip Brunson isimli şahıs uzun süredir ABD’nin Türkiye’ye yönelik izlediği tehdit ve şantaj politikasının malzemesi olmuştu. Buna karşılık Türkiye’nin Gülen’i kastederek adeta “Ver Papaz’ı, Al Papaz’ı” terkibinde özetlenebilecek yaklaşımı olayın okunmasında geliştirilen “takas” yorumunu akla getirmekte, teyit etmektedir. Peki, Rahip Brunson şayet takas edildiyse neye karşı kiminle takas edildi? Gülen’le edilmediği kesin olduğuna göre ilgili makamlar ya bu sorunun cevabını vermeli ya da (başka bir izahı varsa) kamuoyunu aydınlatacak, gelişme karşısında zihinlerde oluşan soru işaretlerini giderecek açıklamada bulunmalı. Zira yetkili makamlar olayın mahiyeti karşısında sustukça spekülatif yorumların artacağı ortada.
Mesela Washington Post gazetesinin yer verdiği iddiayı ele alalım... Söz konusu gazete Rahip Brunson olayının günlerce işgalci İsrail tarafından hukuksuzca alıkonulan Ebru Özkan’ın serbest bırakılmasıyla alakasını kuruyor ve iddiasını da adını vermediği Siyonist bir yetkilinin beyanıyla teyit ediyor. Gazetenin Siyonist yetkilinin ağzıyla ortaya koyduğu iddia ise özetle şöyle: ABD Başkanı İsrail'i arayıp Ebru Özkan'ın serbest bırakılması emrini verdi. Türkiye de buna karşılık Rahip Brunson konusunda adım attı.
Peki, Washington Post gazetesinin Rahip Brunson-Ebru Özkan takasına dair iddiası doğru muydu? Doğruluğu-yanlışlığından ayrı olarak bu tür yorum ve iddiaların alıcısının olduğu aşikar. Nitekim ulusal basının çoğu internet sitesi Washington Post gazetesinin "haber"ini "son dakika" gelişmesi olarak duyurdu. Muhtemelen bunun da sürüklemesiyle Anadolu Ajansı imzalı bir haberle jet hızında tekzip haberi geldi.
Anadolu Ajansı'nın da Washington Post gazetesinin de haberlerinde dikkat çekici hususlardan biri konuşturulan "yetkili" şahısların isim ve unvanlarının okuyucudan gizli tutulmuş olmasıydı. Bu dil adeta bir algı operasyonu savaşımını yansıtmakta ve istihbarat savaşını çağrıştırmaktadır. Adı ve unvanı saklı tutulmakla birlikte bir "Türk yetkili"nin Washington Post'un iddiası üzerine jet hızında cevap vermesinin isabetli bir tutum olduğu muhakkak. Bununla birlikte Washington Post'un iddiasının Rahip Brunson olayı bağlamında resmin tamamını değil çok küçük bir karesini teşkil ettiği açık. Dolayısıyla Ebru Özkan'la takas iddiasının yalanlanmış olması bu anlamda sadra şifa olmamakta, Rahip Brunson olayı hala da spekülasyon kaldırabilir özelliğini korumakta.
Keşke Washington Post'un iddiası karşısında sergilenen şeffaf tutum ve açıklamadaki isabetli zamanlama aynısıyla Rahip Brunson olayında bir bütün olarak gösterilseydi. Keşke "Yargı bağımsızlığı" gibi birçok insanın inandırıcı bulmadığı bir izah yerine meselenin aslı astarı ortaya konulsaydı. Keza olayı "bağımsız yargı kararı" olarak sunduğunuzda da sadra şifa açıklama yapmış olmuyorsunuz. Tam tersine bu olay (arka plandaki bunca iddia ve gerilime rağmen) bir anda yargının insafa gelmesi oluyorsa o vakit birçok diğer davada neden yargının benzer tutum sergilemediği sorusu sorulur ki yargı sistemine dair çelişki, adaletsizlik ve ayrımcılık eleştirileri alır başını gider. Dolayısıyla Rahip Brunson'un cezaevinden çıkarılması bu durumda haliyle birileri için yargının çifte standartlı tutumu ve hukukun iflası olarak tanımlanır.
Yok, Rahip Brunson olayı sıradan bir dava olmayıp iddia edildiği gibi bir ajanlık meselesi ise bu durumda ajanlarla ilgili olarak izlenecek prosedürde "takas"ın devletler arası ilişkilerde meşru bir seçenek olduğu zaten bilinen bir husus. Nitekim Rahip Brunson davası sürecinin önceki perdelerinde "Gülen'le takas" öne çıkan bir husustu ve kimse de bunu sorunsallaştırmıyordu.
Sonuç olarak Rahip Brunson olayının çeşitli boyutları olan zor bir mesele olduğu söylenebilir. Nitekim verilen cezaevinden çıkarma kararının arkasındaki asıl sebebin sorgulanıyor olması ve bu çerçevede birçok spekülatif yorum ve iddianın öne çıkması da meselenin hem öneminin hem zorluğunun göstergesi olmaktadır. En son Washington Post'un iddiasında da görüldüğü üzere meselenin mahiyetine dönük bu spekülasyonlar artacak gibidir. Dolayısıyla bu konuda ortaya konulan ve adeta kaçak dövüşü çağrıştıran tutumun da bu spekülasyonları önlemek yerine arttıracağı ve bunların kamuoyunda daha fazla alıcısı olmasına sebep olacağı söylenebilir. Bunun üstesinden ise (tıpkı Washington Post'un iddiasının jet hızında yalanlanması örneğinde olduğu gibi) ancak şeffaflıkla, meselenin mahiyetine dair kamuoyuna gerekli açıklamaların yapılmasıyla gelinebilir. Hem böylece spekülatif yorum ve analizlerle, doğruluğu-yanlışlığı belli olmayan iddialarla ve komple teorileriyle kitlelerin zihninin ifsat edilmesi de korunmuş olur. Bu bağlamda ortada bir takas anlaşması varsa (ki olması durumunda hükümetin bu konuda yanlış yaptığı bence söylenemez) bunun ilgili resmi makamlarca kamuoyuna izah edilmesi (hele de meselenin kamu vicdanını etkileyen boyutu varsa) daha doğru olmaz mı? Bir olay kamuoyuna yansımışsa ve bunun mahiyetine yönelik zihni ifsat eden spekülatif yorum ve iddialar öne çıkıyorsa kamu otoritesinin bu durumda meselenin aslını izah etmesi gerekmez mi? Daha açık bir deyişle, Rahip Brunson olayının kamuoyu ve basında bu kadar spekülasyonlara konu olmasında kamu otoritesi olarak hükümetin acaba sorumluluğu yok mu? Olayın iç yüzüne dair spekülasyonlara bir son verip kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğunun gereği yapılmalı değil mi?