Hayret; odatv avukatları, dün “reddi hakim talebi”nde bulunmadılar.
Oysa biraz kafalarını çalıştırıp, geçtiğimiz duruşmada da aynı serinkanlılığı gösterseydiler, bir aylık gecikme yaşanmayacaktı..
Önceki başkan Resul Çakır’ı reddettiler. Ret talebinin incelenmesi için, duruşma bir ay sonrasına ertelendi..
Ve fatura; hiç gereği olmadığı halde, bir ay fazla tutukluluk olarak karşımıza çıktı.
Reddi hakim talebi reddedildi..
Reddedileceği zaten belli idi..
Neyse ki, aynı şovu dün de sürdürmediler..
Zira, önceki başkanı reddetmişlerdi.. Önceki Başkan Yargıtay’a seçildiği için, dün yeni bir başkanla duruşma yapıldı..
Aslında onu da reddedebilirlerdi..
Sebep mi yok?
Hiçbir şey olmasa, “sorgu aşamasında bazı sanıkları tutuklayan hakim” diyerek, pekala ret talebinde bulunabilirlerdi..
Neyse ki, davayı gereksiz yere uzatacak böyle bir talepleri olmadı.
Reddi hakim dilekçesi verip, duruşmayı erteletip.. Sonra da halka, “Gazeteciler uzun süreli tutuklama kararlarına muhatap oluyorlar” edebiyatına soyunmadılar..
Ama dünkü falso da, duruşma salonu dışında, kendisini ele veriyordu..
Ne oldu dün, duruşma salonu dışında?
En önde, CHP Milletvekili Oktay Ekşi huzurumuzda..
“Alçakları tanıyalım” yazısı ile “derin devlet”in Hürriyet’teki başyazarı Oktay Bey, şöyle değerlendiriyor, odatv davasını: “Bugüne kadar birçok davayı izledim. Bu kadar utanç vericisini hiçbir zaman yaşamadık.”
Utanmak ve Bay Ekşi! Ne kadar birbirlerine uzaklar..
Eğer odatv sanıkları, Bay Oktay’dan referans alıyorlarsa, gerçekten durumları vahim..
Yazıları arasında, gazetecileri hedef göstererek, “alçak” diye suçlayan bu kişi yerine, hiç tanımadığım birisi aynı sözleri söylese, hiç yadırgamazdım. Eleştirmezdim de..
Ama Bay Oktay bu lafları edince, “Destekçileri ne ki, kendileri ne olsun” diyesim geldi.
Bir de ardından, Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Emel Soy, şu sözleri sarfedince, “Uğurlar olsun..” dedim, kendi kendime..
Ne diyor Soy Hanım, birlikte okuyalım: “En başından beri söylüyoruz; ‘Devrimci Karargah Davası neyse, Ergenekon Davası neyse, KCK Davası neyse, odatv Davası da o.’ Zaman bizi haklı çıkardı. İşte geçen hafta 36 gazeteci, KCK Davası kapsamında tutuklandı.”
“Bir yanlış anlama mı var acaba?” diye bir daha okudum.
Yok. Yanlış anlaşılan bir şey yok.
Hanımefendi, Ergenekon davasını; yani Veli Küçük’ü, yani bombaları, yani silahları, yani faili meçhul cinayetleri, yani kaos oluşturacak saldırı planlarını, yani Başbakan'a suikast hazırlıklarını kastederek, “Ergenekon ne ise, odatv davası da o!” diyor..
“Ergenekon ne ise, odatv davası da o” diyorsanız, uğurlar olsun size..
Ergenekon sanıklarının sözcülüğüne soyunanlar, düne kadar bombalardan uzak durmaya çalışırken, şimdi bir istisna gereği dahi duymadan, “Ergenekon ne ise, odatv de o!" diyorlar..
Uğurlar olsun..
Ne diyelim.
O zaman “gazeteciler içerde” demeyin..
“Bombacılar ne ise, gazeteciler de o” imiş..
Öyle ise, içerde olmalarında ne anormallik var?
İçerde olacaklar tabii.
Ki, dışardakiler güvende olsun..
Bir isim daha var..
Sezgin Tanrıkulu..
Yıllarca teröristbaşı “Apo’nun avukatlığını yapmış” bir isim..
Şimdi odatv sanıklarına desteğe gelmiş..
Tarafsız olalım..
Dürüst olalım..
Bu destekçiler var iken, odatv sanıklarını, “masum gazeteciler” olarak nasıl göreceğiz?
Sadece duruşma dışı değil, salonda da ilginçlikler vardı..
Sanıklardan Prof. Yalçın Küçük, mesleği sorulduğunda, “Önemli davalarda beni alırlar, konu mankeniyim. Ayrıca emekli profesörüm. Sık sık hapishaneye girerim” demiş..
Oysa; teröristbaşı Apo ile ilişkisini anlatıp, “Ben terör örgütü PKK’nın mankeniyim. Yeri gelir kürtçü olurum. Yeri gelir Türk ulusalcısı olurum. Böyle gel-gitler yaşarım. Ben de bilmiyorum, ne iş yaptığımı” dese, biraz daha tutarlı bir beyanda bulunmuş olurdu..
Ama işi sulandıracaklar ya..
Komiklikle, gerçekleri örtecekler ya..
Böyle absürtlüklerle, iddiaların ciddiyetini gölgelemeye çalışıyorlar..
Sahi söyle Yalçın Efendi.. “Sen kürtçü müsün? Türkçü ulusalcı mı?”
Yok canım; şucu-bucu olmak, tek başına suç değil.
Ama ikisi birden olursanız, “Derin operasyon var” demektir.. Dava da zaten, “derin işler” davası değil mi?
YENİ AKİT