Sosyal medyadan niçin ayrıldım?

Gökhan Özcan, sosyal medyanın sorunlu ilişki ağlarına dikkat çekerken çözümün ne olabileceği konusunda kafa yoruyor.

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

Sazan

Geçen hafta Çarşamba günü fotoğraflarımı paylaştığım malum siteye bir özel mesaj düştü. Kendi halinde görünen bir kullanıcı, internetin bir yerlerinde hakkımda çok ‘iğrenç’ birtakım şikayetlerde bulunulduğunu ve başka bir çok kişinin de bu şikayetlere yenilerini eklediğini ifade ediyor ve bundan haberimin olup olmadığını soruyordu. Beni iftiralardan korumaya çalışan iyi niyetli biri olduğunu düşünerek bu şikayetlere nasıl ulaşabileceğimi sordum. Bana tıklayabileceğim bir logo gönderdi, bu logonun malum sitenin bir uzantısı olacağını zannederek tıkladım. Yönlendirildiğim yerde kullanıcı adımı ve şifremi girmem istendi, ben de girdim. Ve böylece malum sitedeki hesabım başkaları tarafından ele geçirilmiş oldu. Duruma uyandığımda bir şeyler yapmak istedim ama hesabıma ulaşamadım. Bir zaman sonra bir çok dostumdan hesabımda benim paylaşmadığımı rahatlıkla kestirebildikleri bir hikaye yayınlandığını haber veren telefonlar, mesajlar gelmeye başladı. Birileri paraya para kazandıran bir kirli tezgahın reklamını yapıyordu. Bu işlerden anlayan bir arkadaşımı arayıp yardım istedim ve bir şekilde hesabı dondurmayı başardık.

Yukarıya yazdıklarımı okuyanlar benim internet ortamı için tam tekmil bir sazan olduğumu herhalde akıllarından geçirmişlerdir. Haklılar. Malum ortamda neredeyse herkesin bildiği bu tuzağa düşecek, bu zokayı yutacak çok az sayıda insan kaldı muhtemelen; ben de artık nadirattan sayılan o kişilerden biriyim nihayetinde. Buna zamane literatüründe sazanlık deniyor, bana da sazan denmesine itirazım yok. Bu sazanlığı yaptım, golü de kendi kaleme attım.

Peki şimdi ne olacak? Yaşadıklarımdan ders alıp her iyi niyetli görünen insana inanmama kabiliyeti kazanmaya mı çalışacağım; yoksa bu tekinsiz ortamdan çekip gidecek miyim? Kararım ikincisi... Buradan ilan ederek başladığım bu sosyal mecra macerasına son veriyorum. Dondurma durumunu kapatma durumuna çevirdiğimiz hesabı, söylenen tarihe kadar yeniden aktif hale getirme hakkımı kullanmayacağım. Yakın ilgi gösteren bütün dostlara hem ilgileri için teşekkür ediyor hem de başladığım işi yarım bıraktığım için kendilerinden özür diliyorum.

Bu satırları okuyanları böyle saçma sapan bir durumla madem ki meşgul ettim; o zaman en azından gerekçeli kararımın bence makul gerekçesini de burada herhalde açıklamak durumundayım. Alttaki paragraftan itibaren bunu yapmayı deneyeceğim.

Ben insanlara güven duygumu yitirmek, kapımı çalan insanlardan şüphe duymak istemiyorum. Ben insanlara ve iyi niyetlerine inanmak istiyorum. Kendi iyi niyetimi de yitirmek istemiyorum. Şahsen tanışma imkanı bulamadığım insanların bana gönderdikleri mesajlarında tuzaklar aramak istemiyorum. İnsanlara su-i nazarla bakmak, su-i zanla yönelmek istemiyorum. Hiç kimsenin insanları kandırma tezgahlarına zemin kazandırmak istemiyorum. Dostlarımla böyle tekinsiz bir ortamda, böyle güvensiz bir halet-i ruhiye ile buluşmak istemiyorum.

Bu noktaya varışımın tek sebebi anlattığım bu hırsızlık olayı değil sadece.

Malum mecradan mail kutuma neredeyse her gün güvenlik uyarıları gelip duruyor. Hesaptan çıkıp tekrar girdiğimde sistem alarma geçip bana bu girişi benim yapıp yapmadığımı soruyor. Ben değilsem, hesabımı korumak için filanca adımları atmalıymışım...

Casusluk faaliyeti mi yürütüyoruz yahu; alt tarafı birkaç fotoğraf paylaşıyoruz. Bu mecrada olmak için paranoyaklık şartsa, eksik olsun öyle mecra! Yıllarca sosyal medyada olmadan yaşadım, bundan sonra da rahatça yaşayabilirim. Aslında herkes de yaşayabilir.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!