BAE'li troller İsrail'i nasıl destekliyor?

Andreas Krieg'in Middle East Eye'da yayımlanan makalesi Kudüs direnişinin sosyal medya boyutunu inceliyor. Makale Haksöz Haber okurları için Türkçeye çevrildi.

Andreas Krieg / Middle East Eye

Abdullah Tahir Kaya / HAKSÖZ HABER

El-Aksa Saldırıları: BAE sosyal medya fenomenleri İsrail’in kuyruğuna takıldılar

İsrail ve BAE bayrakları Dubai’deki Kasım 2020’de yapılan teknoloji fuarında yan yana

Kudüs’teki gerçeklik ile İsrail'in onu nasıl gösterdiği arasındaki uçurum gün geçtikçe genişliyor. Bu bağlamda, İsrail’in geniş PR ağı, ilk bakışta alışılmadık görünen bir yerden destek alıyor: Birleşik Arap Emirlikleri.

Fakat daha yakından incelendiğinde, İsrail'in meşru protestoculara karşı aşırı polis şiddetine olan desteği tesadüf değil. BAE ile İsrail arasındaki ikili ilişkiler [2020’de imzalanan] İbrahim Anlaşmalarından2  sonra resmileşti. Fakat ondan önce bile Abu Dabi, İsrail’in giderek artan aşırı sağ pozisyonları ve korku temelli anlatılarına ideolojik yakınlık gösteriyordu. Ki bu anlatılar sivil Filistin toplumuna olan baskıyı gerekçelendirmeyi amaçlıyordu.

Eskiden BAE Filistin davasında sessiz kalıyordu. Fakat İbrahim Anlaşmalarından sonra uzun zamandır İsrail’in tek taraflı haberciliğini körü körüne destekleyen Körfez ülkeleri (dez)enformasyonunun serbest olmasına sebep oldu.

İsrail hasbara3 bayrağı altında (İbranice "açıklamak " demek) on yıllardır Batı'da haklı gösterilmesi gittikçe zorlaşan bir işgal için gönülleri ve akılları başarılı bir şekilde kazandı. İsrail aktivistleri “terörist” ilan ediyor, eleştirmenleri “antisemit” olarak nitelendiriyor ve İsrail'in kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin delillerini ise “yalan haber” olarak etiketliyor.

Görmezden Gelmek

Hasbara öncelikli olarak Batılılar için üretilmişti. Çünkü yakın zamana kadar Arap sokaklarında kazanılacak bir şey olmadığı düşünülüyordu. @IsraelArabic (https://twitter.com/IsraelArabic) veya @IsraelintheGulf (https://twitter.com/IsraelintheGulf) gibi İsrail’in resmi Twitter hesapları uzun bir süredir Arap dünyasında fark edilmemişti. Ve yakın zamana kadar Filistin davası bölünmüş Arap dünyasında birleştirici tek konuydu.

Yalnızca birkaç kişi Emirliğin İbrahim Anlaşmalarını karşı olarak manivela olarak kullanıp Filistin davasına yardım edeceğine inandı. Aslında birçok analizci Abu Dabi’nin Filistinlilerin acı çekmelerini görmezden gelmeye devam edeceğini bekliyordu. Fakat Emirliğin daha da ileri gidip İsrail’in lehine gerçekleri büken, tek taraflı veren ve kırpan hasbara trenine atlaması çok şaşırtıcı oldu.

İsrail güvenlik güçleri 10 Mayıs 2021’de Mescidi Aksa’ya saldırdı.(AFP)

En dikkat çekici olan şey, BAE hükümetinin lisansı ile tweet atan BAE fenomenlerinin, İsrail'in İslam'ın en kutsal üçüncü mekânını olan Mescidi Aksa’yı kuşattığı ve baskın düzenlediği içinde barışçıl ibadet edenleri yaraladığı bir zamanda İsrail'in davranışını övmeyi tercih etmeleridir.

Örneğin etkili bir twitter kullanıcısı olan Hamad Alhosani, protestocuları Hamas tarafından kullanılmakla suçlayan @IsraelArabic4 videosunu retweetlemeyi seçti ve kendi sözleriyle: "Allah Tapınak Tepesi’ni terörizmin sıkıştırmasından korusun" dedi. Bir diğer kişi, Munther el-Shehhi de @IsraelArabic'i5] retweetleyerek: "Arapça’da İsrail, gerçeği açıkladığınız için teşekkür ederiz" dedi.

Bir başka etkili twitter kullanıcısı Hassan Sajwani, #SaveSheikh Jarrah hashtag'i altında konuyla tamamen alakasız Afganistan'daki bir okula yapılan vahşi bir saldırı için twit attı6. Ayrıca alaycı bir şekilde şu soruyu sordu: "Filistinli protestocular neden basit bir şekilde Mescidi Aksa’yı terk edip evlerine gitmiyorlar?"7

Varoluşsal Tehdit

Profil resimleri ve pankartların önerdiği gibi, bu sosyal medya hesapları yalnızca siyasi fikirlerini ifade eden rastgele Emirlik vatandaşlarından ibaret değil. Sivil toplumun olmadığı ve siyasi aktivizmin suç sayıldığı bir ülkede, siyasi twitlerin aniden ortaya çıkması ancak devlet tarafından onaylanması ile mümkündür.

Bu tür sosyal medya hesapları, İsrail kadar “Arap sokağı” ndan korkan bir rejimin doğrudan araçlarıdır. Tıpkı Netanyahu hükümeti ve İsrail'deki güvenlik kurumu gibi, Abu Dabi de Arap Baharı'nı sorunlu, hatta potansiyel olarak varoluşsal bir tehdit olarak gördü.

Abu Dabi son on yılda bölgesel devrimin nihai otoriter hamisi haline geldi. Bu nedenle Filistin davası gibi kontrol edilemez kitle mobilizasyonu olan haklı şikâyetler Abu Dabi rejimi için güvenlik kâbusudur.

İsrail gibi BAE, Arap siyasi aktivizmi ve siyasi İslam hakkında korkuya dayalı anlatılara sarılıyor. İsrail gibi, İslamcıları ve sivil toplum aktivistlerini "teröristler" olarak yaftalıyor ve camiyi toplu seferberlik için potansiyel olarak tehlikeli bir platform olarak görüyor. Böylece devlet kontrolünü tamamlamak için camileri, vaazları ve imamları boyun eğdiriyor.

"Hoşgörü" bahanesiyle BAE, rejim güvenliği ve kontrolünü sağlamak için dini hem politize ederek hem de depolitize ederek kullanmaya çalışıyor. İsrail gibi BAE, muhalefeti bastırmayı gerekçelendirmek için Batı'nın İslam korkularını silah olarak kullanıyor.

Emirlik liderliği, hükümdara itaatsizliği eleştiren sufizm merkezli İslam kavrayışına yatırım yapıyor. BAE'nin fetva konseyiyle yakın bağları8 olan İslam alimi Hamza Yusuf, 2019 France24 röportajında Filistin davasına yapılacak en iyi yardımın eylemsizlik olduğunu söylemişti.9

Ezilmiş Kamusal Alan

BAE, Filisin’e karşı tepkisizlik noktasından hasbara yaklaşımının aktif savunucusu noktasına gelmesi yeni stratejik ortağına yalakalık amacıyla yapılmamıştır.  Bundan daha da kötüsü, Emirati sosyal medya hesaplarının İsrail'in barışçıl protestoculara yönelik şiddetini normalleştirmeye çalışması, BAE içinde potansiyel Filistin yanlısı seferberlik korkusundan kaynaklanıyor.

İsrail'in kutsal Ramazan ayı boyunca Mescid-i Aksa'ya saldırısı Abu Dabi'deki rejim ve onun vekilleri tarafından endişe üzerine kabul edildi. Çünkü bu ezilmiş kamusal alanda yeni bir tartışmayı ateşleyebilir. Oysa kamusal alanda spor ve eğlence gibi yalnızca rejimin onayladığı konular konuşulabilir. Sonuç olarak Filistin davası  BAE’nin rejim güvenliği sunağında feda edildi.

 

[1] King’s College London’da Savunma Çalışmaları Bölümünde öğretim üyesi. Aynı zamanda Ortadoğu’daki özel veya kamusal müşterilere stratejik risk danışmanlığı vermektedir. Yakın zamanda “Arap Dünyasında Sosyopolitik Düzen ve Güvenlik” kitabını yayınladı.

[2]ÇN. İbrahim Anlaşmaları, İngilizcesi: Abraham Accords: 15 Eylül 2020’de Beyaz Saray’da BAE, İsrail ve Bahreyn tarafından imzalandı. Trump’ın damadı Jared Kushner arabuluculuk görevi yapmıştır. Taraflar İbrahimi dinlere inandıkları için anlaşmalara bu isim verilmiştir.

[3] ÇN. Hasbara: İbranice’de açıklama anlamına gelir. İsrail devleti ve yandaşlarının İsrail’in pozisyonu güçlendirmek için yaptıkları propaganda çalışmalarına verilen isimdir. Özellikle ABD’de kamuoyu görüşünü etkilemek için çok çaba harcanır. Hasbara bursu ile ABD’deki Yahudi öğrencilerin büyük büyük bir kısmı İsrail’e geziye götürüldü.

[4] https://twitter.com/Hahosani/status/1391402484665565185?s=20

[5] https://twitter.com/uae_4k/status/1391683063378231297?s=20

[6] https://twitter.com/HSajwanization/status/1391391633640509442?s=20

[7] https://twitter.com/HSajwanization/status/1391669457026785281?s=20

[8] https://www.middleeasteye.net/big-story/hamza-yusuf-and-struggle-soul-western-islam

[9] https://www.youtube.com/watch?v=Z5hg1jjxF6E

 
 
 
 
 

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı?
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!