Soruşturmalar Demireli de Kapsamalı!

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Balyoz davasını değerlendirdi.

Balyoz Davası ve doğurduğu hukuki sonuçlar son günlerin haklı olarak basında ve kamuoyunda öne çıkan gündemleri arasında ağırlıklı bir yer teşkil ediyor.

Balyoz darbe planı ve yargılamasüreci, yansımaları üzerine Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ile Islahhaber'den Haşim Ay'ın yaptığı röportaj:


***

1- Balyoz davası sürecini ve yargı kararının ortaya çıkardığı sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

MİLİTARİST GELENEĞİN KIRILMIŞ OLMASI DAHA ADİL BİR TOPLUM DÜZENİ VE HUKUK DEVLETİNİN İNŞASI YÖNÜNDE ÇOK BÜYÜK BİR ADIM OLMUŞTUR


Türkiye gibi militarist tahakkümün temel siyaset felsefesi olarak kabul gördüğü, yakın geçmişinde pek çok askerî darbe ve müdahaleye maruz kalmış bir ülkede darbecilik suçlamasıyla içlerinde pek çok muvazzaf generalin de bulunduğu bir grup askerin yargılanabilmesinin başlı başına bir kazanım olduğu açıktır.

Bugüne kadarki işleyişe bakıldığında silahlı bürokrasinin adeta la yüsel (hesap sorulamaz) bir yapı arzettiği, kendilerinden asla hesap sorulamadığı bilinmekteydi. Onlar çeşitli suçlamalarla halkı, siyasetçileri, gazetecileri, aydınları, toplumun farklı kesimlerini yargılayabilir, resmi ideolojik dayatmalara muhalif olma suçunu işlediğinden şüphelendikleri herkesi mahkûm edebilir ama kendileri asla hiçbir icraatlarından ötürü hesap vermezlerdi.

Sadece Balyoz davasıyla değil, son yıllarda gerek asker, gerekse de onların sivil uzantıları hakkında yürütülen pek çok tahkikat ve açılan davalarla bu gidişata bir anlamda dur denilmiş oldu. Balyoz davasını bu zincirin bir halkası olarak görmek gerekir. Askeri, ülkenin ve halkın tepesinde sürekli asılı duran bir balyoz konumuna oturtan bu teamülün, bu militarist geleneğin kırılmış olması daha adil bir toplum düzeni ve hukuk devletinin inşası yönünde çok büyük bir adım olmuştur.

ÇİZELGELERDEN HAREKETLE YAPILAN MAHKÛMİYETLER DAVAYI TARTIŞILIR KILIYOR

Şunu da belirtmek isterim ki, bu davada yargılanan sanık sayısının fazlalığı göz önünde bulundurulduğunda bu kadar kalabalık bir grubun darbe gibi gizli örgütlenmeyi gerektiren bir suç içinde yer almış olması hususunda bir takım kuşkuların belirmesi kaçınılmazdır. 250’si tutuklu olmak üzere 365 kişinin yargılandığı bu davada mahkemenin 323 kişiyi darbeye eksik teşebbüsten mahkûm etmesi ve çok sayıda mahkûmiyeti de darbecilerce hazırlandığı iddia edilen görev çizelgeleri vb. isim listelerine dayandırması korkarız ki, bu davayı hep tartışılır bir konuma oturtacaktır. Kendi adıma burada adaletin gereği olarak daha ince ve sıkı bir ayrıştırmanın yapılmasının gerektiğine inanıyorum. Ayrıca darbecilik gibi ağır ve nitelikli bir fiilin çok daha dar cuntalar marifetiyle örgütlenebileceğini, bu kadar geniş bir grupla kotarılmasının mantıklı olmadığını düşünüyorum.

Bununla birlikte Çetin Doğan, Özden Örnek, İbrahim Fırtına ve aynı konumda bulunan bazı isimlerin daha bu dava başlamadan ortaya çıkan çeşitli belge ve bulgularla darbecilik suçuna bulaştıkları bilinen bir husustu. Sadece Balyoz davası belgeleriyle değil, bir dizi yan delille, örneğin 1. Ordu’da yapılan meşhur Plan Seminerindeki sunumları ve konuşma içerikleri, Özden Örnek’in günlükleri gibi verilerle... Bu isimlerin uzunca bir süredir cunta faaliyetleri yürüttükleri açığa çıkmıştır. Şurası kesin; kimlikleriyle, söylemleriyle, icraatlarıyla Türkiye’nin eski hastalıklı dönemini temsil eden ve aslında kamuoyunun suçlu oldukları hususunda da herhangi bir tereddüt yaşamadığı bu isimlerin ellerini kollarını sallayarak toplum içinde gezmeleri, televizyon kanallarında propaganda yapmaları toplum sağlığı açısından hiç de iyi bir görüntü oluşturmazdı.

Siz Balyoz Davasının aynı zamanda müdahilisiniz. Balyoz’a müdahil olurken neyi-neleri hedeflediniz?

MÜDAHİLLİKTEN AMAÇLADIĞIMIZ İSLAMİ KİMLİK DÜŞMANI DARBECİLER KONUSUNDA DUYARLILIK OLUŞTURMAKTI

Balyoz davası belgelerinde gerek şahsen ismimizin, gerekse de temsil ettiğimiz örgüt olarak Özgür-Der’in irtica ve bölücülük suçlamasıyla fişlenen ve olası darbe sonrasında tutuklanacak, kapatılacak şahıs ve kurumlar listesinde bulunması nedeniyle müdahillik talebinde bulunduk. Ve davayı takip etmeye çalıştık. Mahkeme, başvurumuzu haklı gördü ve müdahillik talebimizi kabul etti.

Aslında bizim şahıs ya da örgüt olarak müdahil olup olmamamız da çok önemli değil. Biz İslami kimliğimizin gerektirdiği sorumluluk ilkesi gereğince yaşadığımız ülkede halkı düşmanlaştıran, İslami gelişimi ve talepleri bastırmak için militarist yönelimler gösteren her türlü oluşuma karşı siyasetten eğitime, medyadan hukuk alanına kadar her zeminde mücadele etmekle kendimizi mükellef görüyoruz. Bu yönüyle başta Çetin Doğan gibi 28 Şubat zorbalığının öncü isimlerinden biri olan ve kamuoyunda darbeci kimliğiyle maruf bir kişinin başını çektiği bir oluşumun yargılanması sürecine kayıtsız kalamazdık. Bununla birlikte bu dava vesilesiyle savunduğumuz şey, şahsımız ya da temsil ettiğimiz kuruluş değil, en genelde İslami kimliğe ve halkın İslami taleplerine yönelik bir saldırı olan darbecilik suçuna karşı duyarlılık oluşturmaktı.

Şayet bu plan tutsaydı sizce bunun sonuçları nice olurdu?

ÖNCEKİ DARBELER BAŞARILI OLUNDUĞUNDA NELERİN OLABİLECEĞİNİN GÖSTERGESİDİR

Balyoz darbe planı kendinden önceki darbeler gibi toplumun genelini baskı ve sindirmeye yönelik, Kemalist şartlanmışlık temelinde nesiller dizayn etmeyi hedefleyen açık bir gericilikti. Toplumsal gelişimi adeta donduran ve halkın taleplerini yok sayan; ülkeyi 20’li, 30’lu yıllardaki tek parti diktatörlüğüne mahkûm etmeye kalkışan bir çılgınlıktı. Başarılı olmuş olsaydı neler yaşanırdı sorusunun cevabını aslında yakın tarihte 28 Şubat süreci denilen hukuksuzluk döneminde hep beraber bizzat şahitlik ettiklerimize bakarak tahmin edebiliriz.

Açıkçası halka çok zulmeder, çok acı çektirirlerdi. Velâkin başarılı olabilirler miydi diye soracak olursanız, kesinlikle başarısızlığa mahkûmdular diye cevap veririm. Çünkü zorla, zorbalıkla ne kadar yol alabilecekleri bellidir. Kendilerinden önceki darbecilerin hedefledikleri ile elde ettikleri arasındaki büyük uçurum Balyozcular için de geçerli olurdu.

Darbecilerin başkanlığını yaptığınız Özgür-Der’e yönelik olarak uyguladığı bir baskı oldu mu?

Mahkeme safahatında bazı sanıkların, sanık vekillerinin ve onlarla aynı paralelde yayın faaliyeti sürdüren medya organlarının geliştirdikleri çirkin, itham edici ve saldırgan söylemi bir kenarda tutacak olursak, gerek Balyoz darbe planı çerçevesinde gerekse de sonrasında doğrudan bir baskı ile karşılaşmış değiliz. Ama Balyoz davasında ön planda olan bazı isimlerin aktif rol oynadığı 28 Şubat sürecinde İslami camianın bütünü olduğu gibi bizler de çeşitli baskı ve zulümlerle karşılaştık, hukuk dışı yargı kararlarıyla mağdur edildik.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

DARBE SORUŞTURMALARI, ORKESTRA ŞEFİ SÜLEYMAN DEMİREL’İ DE KAPSAMALI!

Yakın bir tarihte 28 Şubat darbesinin faillerinin de hesap verecekleri yargılamanın başlayacağı kanaatindeyiz. Bu yargılamanın da çok önemli bir kazanım oluşturacağını, yakın tarihte yaşanmış pek çok zulmün açığa çıkartılması anlamında önemli bir şahitlik oluşturacağına inanıyoruz. Bu vesileyle bu davanın sadece şu ana kadar haklarında soruşturma açılmış ve tutuklanmış isimlerle sınırlı kalmayıp, başta darbenin orkestra şefi rolünü icra etmiş Süleyman Demirel olmak üzere tüm sorumlularını da kapsaması gerektiğinin altını çiziyoruz.

Röportaj Haberleri

Suudi Arabistan'da İslam, sekülerleşme ve Bin Selman reformları
“Filistin özgürleşmediği sürece, bu travma asla geçmeyecek”
Netflix abonelerine yalnızca eğlence değil "politik görüşlerini" de satıyor
Nazmul İslam: Bangladeş’te devrim bir süreç esas mesele şimdi başlıyor!
"Sinvar’ın yolunu sürdüreceğiz"